Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Mordan mektup var

Mordan mektup var
 

Bir gün kadın yola çıktı, yolda giderken nereye gittiğini düşündü. Çok belli bir hedefi yoktu ama yolda öylece yürüyordu.

Yol bazen siyah, bazen griydi. Bazen de başka renklerdi. Yeşildi, maviydi. Bu kadar çok renk olduğuna göre içimden gelen renk hangisiyse ona gideyim dedi. Kadın ilk yola çıktığında siyah ve beyaz olan karışık yola gitmeye karar verdi. Çünkü o dönemde onları seviyordu. Siyah ve beyaza gittiğinde, bazen mutlu oldu, bazen sevindi ama her ikisini de deneyimlemeye karar vermişti. Sonra kadın yolun sonu gelsin istedi. Yolun sonuna geldiğinde “önümde hangi seçenekler var?” dedi. Artık siyah yoktu, beyaz da yoktu. Ama beyazı oluşturan bütün renkler oradaydı.

O zaman kadın dedi ki; ben en iyisi sarıdan gideyim. Sarıdan gitmeye karar verdi. Sarı ona yaşı gereği enerji verdi, hareket verdi, çoşku verdi ve yolda doya doya koştu. Koştu ama sonra yoruldu. Dedi ki; hep koşmakta güzel birşey değil. Demek ki bu yollarda acı var, huzur var, koşmak var ama ben diğer yolları da merak ediyorum dedi ve sarıyı bitirmeye karar verdi. Kadın aceleciydi. Her rengi denemeye kalksa, ömrü yetmeyebilirdi. O yüzden bunların içerisinde kendi sesini en iyi dinleyeni bulması gerekiyordu. O zaman bir dağ başına gitti. Kendi içerisindeki dağ başına. Oraya ilk kez gidiyordu ve orada hiç kimse yoktu. Tamamen güven altında olduğunu hissetti. Dağın başına oturdu. Dağın başında rüzgarı hissetti. Rüzgarın rengi neydi acaba? Çiçeklere dokundu. Çiçekler hep tek renk miydi? Yoksa çeşit çeşit miydiler? Bu Önemli değildi. Onun içindeki çiçek neydi? Gözlerini kapattı ve kendi içine doğru yolculuğa çıktı. Yolculuğu çok uzun sürmedi. Çünkü kadın aceleciydi. Hemen bulması gerekiyordu ve Tanrı da öyle yaptı. Kendine kendi rengini buldurdu. Sonra kadın kendi renginin mor olduğuna karar verdi. Mor çok güzel ve büyüleyici bir renkti. Mor rengin içine girdinde, bu dünyada hiç olmayan başka morlar çıkıyordu. Onların adı sadece başka mordu. Oysa öyle güzel renklerdi ki ama ismi yoktu. Onlara ne diyebilirdi ki, nasıl isimler bulabilirdi.

Dünyada eşi ve benzeri olmayan bu morlara başka morlar diyebildi. Ama ne yazık ki hiç kimseye başka morları gösteremedi. Sadece aynı morları gören bir başka mor istedi. Hiç olmazsa ona aynı morları gösterebilir, o güzellikleri onun ile yaşayabilirdi. Çünkü başkası da görmeliydi. Paylaşmak, her insanda olduğu gibi onun yaradılışında vardı ve böylece mora yolculuk başladı. Ama kadın aynı zamanda sıkılıyordu da. Çünkü bu güzellikleri görmek yetmezdi, başkaları da görmeliydi. İkiler, üçler, beşler, yediler ve bütün dünya görmeliydi. O yolculuğa giderken, tek başına yolculuğun güzel olmayacağını nihayet anlamıştı. Ama aceleci olduğu halde epey de bir zaman harcamıştı.

Sonra düşündü; ben bütün renklerin olduğu bir renge gideyim. Önündeki beyaza baktı ve dedi ki; bütün renklerin birarada olduğu renk beyaz. Ben en iyisi beyaza gideyim. Bütün renklerin hepsini biraraya getirdi ve yeniden kaybolan beyazı oluşturdu. Sonra da o beyazın içine doğru daldığında kendini yeşilde buldu.

Kadın şunun farkına yeni varıyordu, herşeyi bütünleştirdiğinde kendi rengini bulabilirdi. O da bütün renkleri bütünleştirmiş ve renklerde yok olmuştu. Ama ait olduğu renkteydi ve o da yeşile gitti.

Tekrar görüşünceye kadar sevgiyle kalın

 
Toplam blog
: 101
: 5279
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Ege Üniv. İşletme Fakultesi'ni, daha sonra da Harward Üniversitesi'nin Master programını Türkiye'de ..