Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '07

 
Kategori
Siyaset
 

Mort olduk ama çok geç

Mort olduk ama çok geç
 

Türkiye'de, ya da daha doğru ifade ile şöyle diyelim, Türkler üzerinde adeta sahibinin kuçusu ile oynadıgı gibi, birileri de bu halk üzerinde evelden beri bir aptallaştırma oyunu oynuyor. Bunu da öyle uçuk kaçık, yok efendim besinlerimizi zehirliyorlar gibi komplo teorileri üzerinden değil, en etkili ve kesin sonuçlar üzerinden yapıyorlar, hem zaten o uçuk kaçık iddalarda bizzahati aynı çevrelerden halkın paranoyalara kapılarak, korku üzerinden daha da aptal olmaları için çıkarılan söylentilerdir. Halk böyle dedikodularla ilgilenmekten korkusuzca ve sağlıklı düşünemeyecek hale gelsin ki, gerçekleri görüp uyanmasın.

Aptallaştırma ile hedeflenen, devletin halk nezdindeki itibarının sıfıra indirilmesidir.

Bu aptallaştırma operasyonunu kendi hayatımdan bir örnekleme yaparak açıklamaya başlamak, eminim yazıyı daha anlaşılır kılacaktır. Bu vesile ile dedemi örnek göstermek istiyorum. Halam anlatırdı, benim dedem devletin, ilçe ve köylerde görevlendirdigi bir tahsildarmış. Devletin çiftiye verdigi kredileri tahsil edermiş. Özelliği ise borçlarını çeşitli sebeplerle ödeyemeyen köylünün evine hacze gidip De karşılık olarak el koyacak bir şey bulamayınca ocak üzerinde tüten tencereleri bir tekmede devirip kap kacağa el koyması imiş. O bu gaddar tavrını da şöyle açıklıyormuş, 'madem paraları yok o halde yemek de yemesinler'

Yine bu minvalde yakın geçmişten örneklemelerle devam etmek istiyorum. Hatırlayın bir dönem, ki o dönem Çiller dönemidir. Etrafta dövizzedeler diye birileri vardı. O birileri tüm birikimlerini peşinat yapıp dövizle bankalardan borçlanan vatandaşlarımızdı. Sonra bir gün develeasyon yaşandı ve borçları bir anda bütçelerini aşırı derecede aşacak şekilde katlanınca ve kredi borçlarını ödeyemeyecek duruma geldiler. Bu insanların kabahati devlete olan güven çerçevesinde istikrarlı bir ekonomi beklentileri idi. Onlar düştükleri duruma isyan ettiler. Eşler boşandı, ayrılıklar ve intiharlar yaşandı. Kimi de gidip kendini başbakanlıgın önünde yaktı. Fakat yine de kimseden bir çözüm eli uzatılmadı, yaşadıkları ile kaldılar.

Yine farklı bir örnek daha, hatırlayın tekrar, dönem 2001 şubat, bu sefer mağdurlar milyonlarca kredi kartı magduru idi. Bir anda milyonlarca insan, borçları yüzünden sabıkalı duruma düştüler. İtibarları zedelendi, yurdun dört bir yanından gelen yüzlerce intihar haberlerini işittik. Yine dagılan aileler ve perişan haldeki çocuklarını gördük.

Bu sefer daha yakın bir örnekle devam edelim. İki sene önceydi, bütün tv'ler aynı haberi veriyorlardı, banka kredileri muazzam seviyede aşağıda, şimdi harekete geçen evini aldı... Aldı. Yoksa bir daha bu fiyata bu imkana hayatta ev alamazsınız. Halkımız ah zavallı halkımız, hemen bankalara hücum ederek Türkiye tarihinin yaşanmış en büyük emlak balonuna sebebiyet verdiler. Geçenlerde emlakçılar birliği başkanı açıkladı, alınan evlerin yüzde yetmişi icraya düşmüş. Fakat medya bu sefer mağdur habarlerini yaymaktan kaçındı. Çünkü halk onların tv'ye çıkarıp röportaj yaptıkları şahısların 'ben bu evi 3 gün önce 100'e aldım, şimdi 150'yi veren var ama satmıyorum' şeklindeki, kışkırtan ve panikleten beyanları yüzünden o hallere düşmüştüler. Galiba medya, foyalarının ya da derin görevlerinin ifşaa olmasından endişe etti de, o yüzden duymazları oynuyor bu sefer de.

Evet, gelelim zurnanın 'zırt' dedigi yere.

Şimdi bu yaşananlara bakarak, o müşkülata, o perişanlığa, o itibarsızlıga düşen bir insan, tabiatı ile şöyle deme noktasına gelmez mi? 'Ülen herkes gemisini kurtaran kaptan olmuş, ben bu devletin nesini seveyim, ben zora düşünce sanki bu devlet yuvama mı sahip çıkmış, anama, bacıma, karıma mı sahip çıkmış, benim namusumumu kollamış, ne hali varsa görsün, bundan sonra vatanın menfaatini değil, sadece kendi çıkarımı düşünecegim' demez mi? Sonra ortalık kurtuluş savaşında kendisinden destek istenen çiftçinin' benim vatanım bahçemin çitlerinin çizdigi alandır, gerisi beni ırgalamaz' demesi gibi düşünen zihniyetle kaplanmaz mı?

İşte hedeflenen, vatandaşın bu noktaya gelmesidir, bu ülkenin yöneticileri de kalkıp milleti yeni ipotekler altına sokacak 'mortgace' sistemine yerli telaffuzuna ne isim bulsakla meşguller. Kira öder gibi evsahibi olacağız, değil mi? Peki işsiz kalırsak ne halt edecegiz? Banka ödediğimizi geri verir, degil mi? Evet, şüpheniz olmasın verir, ammaaa o elinizdeki para bankanın yaptıgı hesapla, artık kuş mu olmuştur yoksa başka bir şey mi olmuştur orasını siz düşünün.

 
Toplam blog
: 23
: 1560
Kayıt tarihi
: 04.03.07
 
 

1981 İstanbul doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Tarih bölümü mezunuyum...