Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Kuşkayası (Turgut Erbek)

http://blog.milliyet.com.tr/kuskayasi

28 Eylül '09

 
Kategori
Anılar
 

Moskova'dan Mektup

Moskova'dan Mektup
 

Cahit Kılıç


Sevgili kardeşim Turgut,

Sana bu mektubu çok uzaklardan, Moskova’dan yazıyorum.
Mektup diyorum da, sahi mektup mu kaldı artık? Kimsenin mektup falan yazdığı yok!
Artık son yıllarda moda olan elektronik mektupları bile kimse yazmıyor. Artık herkes SMS,
Yahoo Messenger, MSN Messenger, ICQ vs gibi internet haberleşme olanaklarıyla kimi zaman
canlı ve sesli olmak üzere, haberleşiyorlar.

Oysa biz, gençliğimizde birbirimize mektuplar yazar, şiirler gönderirdik. İkimiz de edebiyata meraklıydık. Sen tedbirli adamsın. O mektupları, şiirleri sakladın. Tam otuz dört yıl sonra nezaket gösterip gönderdin. Keza fotoğrafları bile. İşte o şiirler ve fotoğraflar beni geriye götürdü, sana bu mektubu yazmama vesile oldu.

Dediğim gibi, Moskova’dan yazıyorum sana. Nerden başlasam; kaderin, benim gibi bir antikomünisti Moskova’ya attığından mı, yoksa gene kaderin bizleri darmadağın edip, her birimizi başka bir diyara mıhladığından mı?

Yurdun en ücra ve en güzel köşelerinden birinde doğmuştuk. Ben Bacıoğlu’nda, sen Dilan’da.
Sonradan sizin köyün adını değiştirip Sulakbahçe koydular. Farsça GÖNÜLLER anlamına gelen o güzelim Dilan’ın nesini beğenmediler bilemiyorum. Her neyse, fırtına bizleri başka diyarlara savurdu. Sen, önce İstanbul sonra Ankara ve son olarak İzmir’de karar kıldın. Ben ise İstanbul’a yerleştim ama diyar diyar dolaşmaktan da kurtulamadım.

Biz seninle teyze çocuklarıyız ama gerçekten kardeş gibi bir birimize sevgi ve muhabbet besledik hep.
Gençliğimizde, sen sola ben sağa dümen kırdık. Sen, devrimci ben milliyetçi-muhafazakâr kanattaydım. Çok sert siyasi tartışmalara girerdik. Kardeşin kardeşi öldürdüğü günlerdi o günler. Hatırlıyor musun, Kars’ta sizin evde, bir gece adeta birbirimizi yercesine tartışıyorduk. Nur içinde yatsın Niyazi enişte. Rahmetli, geldi kızdı bize:

- Yahu, dedi. Aynı yatakta yatacak kadar birbirinize yakınsınız. Ama utanmadan birbirinizi yiyorsunuz.
Sustuk çaresiz. Niyazi enişte, bir babaydı, bir ağabeydi, bir dosttu. Allah rahmet eylesin, adam gibi adamdı. Keza teyzem, benim için teyze değil de bir anne gibidir.

O günler yaman günlerdi be Turgut! İçimizden kimileri inançsızlığa, kimileri katı milliyetçilik ve şovenizme yöneldi. Biz, gene de o günlerden çok derin izler bırakmayacak şekilde, iyi sıyırdık. Sıyırmak tabiri biraz amiyane oldu ama gerçekten de daha büyük belalara saplanmaktan kendimizi koruyacak gücü bulduk kendimizde ve zamanla uzaklaşmayı başardık. Ve sonradan da daha önce dediğim gibi fırtına her birimizi bir başka diyara savurdu.

Karşı görüşleri savunmamıza rağmen, hep bir dost, hep bir sırdaş kaldık seninle ben. Sen, önce çocuk oyunları, Radyo tiyatrosu yazdın sonra büyük romanlarınla, öykülerinle usta bir yazar, usta bir edebiyatçı oldun. Romanın İş Bankası ödülünü kazandı. Gazetelerde günlük makalelerin çıktı. Ailemizin onur kaynağı oldun. Ben ise bildiğin gibi, bir baltaya sap olamadım. O ülke senin bu ülke benim gezerek ekmeğimi çıkarmaya çalıştım. Ama edebiyat merakım hiç dinmedi. Şimdi büyük ustaların; Tolstoy’un, Dostoyevskiy’in, Gorki’nin, Lermontov’un, Pushkin’in ülkesinde bu yaştan sonra hem Rusça öğreniyorum hem de edebiyat dünyasına yeniden girmeye çalışıyorum. Bilirsin, şiir benim naturam da var. Beğenilir ya da beğenilmez ama ben onlarsız yapamam.

Şimdi diyorum ki, hani kısmet olsa da oturup çocukluğumuzu ve gençliğimizi yâd etsek. Sen, uydurukça Türkçeden ben de Osmanlıcadan dem vursak ve şu üslup meselesini bir çözsek.

Son ve de en önemli olarak şunları söylemek istiyorum sana. İkimiz de elli yaşı devirdik. Ama birbirimizi hiç ama hiç kırmadık. Bunca yıldır karşılıklı olarak sevgi ve saygıyı hiç eksik etmedik.
Sırlarımız o günkü gibi taze ve ihanete uğramadılar. Dünya fani, ölüm çok uzakta değil. Ölmeden önce bütün her şey için, sana teşekkür etmek istedim.

Unuttuğum, atladığım eksiklerim varsa sen tamamla.
Aziz kardeşim, gözlerinden hasretle öperim. Sağlıcakla kal.

Kardeşin Cahit.





Sevgili kardeşim Cahit;
Mektubunu okurken nasıl duygulandığımı anlatamam. Biz kardeşten de yakındık dersem herhalde abartmamış olurum. Seninle acıları da paylaştık, sevinçleri de. Kardeş kanı içildiği yıllarda bile birbirimizi asla kırmadık ve fikirlerimize hep saygılı olduk.

Ben o yıllarda ne yapmayı düşünüyorduysam şimdi onu yapıyorum ve yaptıklarımdan haz alıyorum. Seninle şiirler okuduğumuz geceler dün gibi daha... Doğaçlama olara şiir yarışması yaptığımız günler... Zamanın bize oynadığı oyunu yine bozduk. Saçlarımız kırlaşıp, yüzümüzde çizgiler oluşsa da yüreklerimiz hala çocuk... Şunu bil ki sevgili kardeşim, sevginin olduğu yürekten hiçbir kötülük barınmaz. Seni seviyor ve yaşam boyu mutluluk, başarı diliyorum.

Yazmaya başladığında benim gibi birçok yazarı ve şairi geride bırakacağını da iyi biliyorum. Selamlar, sevgiler...

Turgut ERBEK

 
Toplam blog
: 72
: 1492
Kayıt tarihi
: 23.07.06
 
 

Edebiyata ortaokul yıllarında şiirle merhaba dedim. O yıllarda şiirlerim ve yazılarım yöresel gezete..