- Kategori
- Anılar
Küçük mutluluk

çocukluğumda fare yapışkanıyla yakaladığım kuşun resmi.
İnsan bedeni hakkında herkes kadar, belki çok daha az bilgim var. Kendi bedenimi bile çok iyi tanıdığımı söyleyemem. Başkalarının kabul ettikleri ve zamanla bana da kabul ettirilen şeylerdir sadece bildiklerim. Uzun boylu, zayıf, hasta. Kim hasta değil denilirse cevap veremem. Benim hasta olduğumu söyleyenlerinde cevap verebileceğini sanmıyorum. Benim için tanımlar yapanlarda yine başkalarının tanımlarına bakarak yapıyorlar işlerini. Elbette çok daha basit şeylerde bile insan beyni yetersiz kalıyor düşünmekte bile ve bildikleri her zaman kısıtlı. Dünyayı yeniden keşfetmek yerine keşfedenlere de güvenmeliyiz bazen, ama sürekli güvenmeli miyiz bilmiyorum.
11 Eylül için terör deniliyor, ki elbette böyle yaşayanlar o anı ve yaşayıp ta ölenler için. Ancak bazıları bunun başka bir amacı gerçekleştirmek için bilinçli yapılan bir şey olduğunu söylüyor. İnsan kabul edemiyor önce, ama olanlara bakılınca başka bir açıklama getirmek de zor. Bir video izlemiştim internette ve orada birisi diyordu ırakta olan karmaşanın aslında hiçte istenmeyen bir şey olmadığını. Aksine herkes bu durumdan mutlu deniliyordu. Herkes yanlış elbette, bu durumu kontrol eden herkes demek daha doğru.
Geçenlerdeyse şu bilinmeyen yaratık konusundan ne çok bahsedildi, araştırınca dünya dışı bir yaratık olduğu söylenmiş. Epeyce yüksek bir oran da vermişler. Bin ladin gibi yakında birde uzaylı düşmanlar türetilebilir mi diye düşündüm bir an. Tüm dünyayı kim savunur o zaman, süpermen'in bir göktaşından dünyayı kurtarması gibi kim kurtarır bizleri? Savunma sistemleri konusunda bizleri düşünen silah firmaları elbette yalnız bırakmazlar ve hep arkamızda olurlar. Ufoları daha sık görmeye başlarız akşamları gökyüzüne baktığımızda, belki yanımıza bile gelir ve bazılarımızı kaçırırlar, ama onlara karşı silahları satın almak için çok çalışmalı ve bol para kazanmalıyız. Bir tarafımız bilse de savunma sistemlerini üretenlerin ve paraları kazananların milyonlarca insanı öldürdüğü sadece bizleri savunurken bir yerlerde, yinede televizyonlara güvenmeliyiz her zamanki gibi. Orada ki hayat gerçek olan değil mi zaten?
Bense kendimle uğraşıyorum şu ara, çoğu ara. Aylık bedeli 1500 lira civarı olan ilaçlarımı nasıl sigortam bitince alabileceğimi düşünüyorum. Onun yanında aslında bununda bir yalan olup olmadığını. Geçenlerdeyse tesadüf bir eski araştırma yazısını okumuştum. B3 vitaminiyle ilgili bir araştırmaydı bu yazı ve M.S. Benzeri bir hastalık taşıyan fareler üstünde yapılmıştı. Sonra merak ettim ve B3 eksikliğinde olabileceklere baktım insan vücudunda ki. Cilt, dişlerde çürüme, sindirim, dolaşım sistemi, psikiyatrik ve beyinde ki sinir sistemi sorunları. Sonra kendimi düşündüm, cilt sorunlarım için doktora gidişlerimi ve hala çözülmeyişini, dişlerimin bir çoğunun çürüdüğünü ve çekilmelerini, sindirim sistemimle yaşadığım sorunlarımı, psikiyatriden bile rapor aldıracak kadar sorunlarımı ve kullandığım ilaçları ve tabiki multipl skleroz hastalığımdan dolayı kazananları.
Çok fazla düşünmek iyi değildir derler ya bence de öyledir. Belki yine psikiyatri sorunlarımdan merakım şu meşhur sözü bilmeme rağmen engel olamayacağım seviyeye gelince B3 aldım ve kullanmaya başladım. Gariptir belki yine psikiyatrik bir sebeple kendimi harika hissettim ve hissetmeye devam ediyorum. Eskiden çabuk yorulan ve eve zor gelebilen ben epeyce canlıyım artık eve geldiğimde ve eğlenebiliyorum yeğenimle oynayarak. Kafamı yukarı kaldırıp gökyüzüne bakınca bir süre kendime gelemezken artık ne güzel diyebiliyorum karanlık olsa bile gördüklerim. Merdivenlerden inip çıkarken tutunmadan gitmekse ne güzel. Öncesinde çok kötüydüm diyemem, ama bilmiyorum. Kaybetmeli derler ya insanın sahip olduklarının değerini bilebilmesi için bir şeylerini, ben sahip olduklarımı kaybetmeden de daha yeni fark ediyorum benim olduklarını.
Paraysa bugün nedensiz yere biraz canımı sıkmıştı ve kahvemi içerken dolaşan bir amcanın son sayısal loto kuponları diyerek satmaya çalışmasını görünce bir an hayal kurmuştum. Sonra arkasından gidip onu bulmak ve kuponlardan birini almak istedim, ama gitmedim. Akşam eve geldiğimde yeğenimle oynarken bir küçük oyuncağı elime alıp sonra arkamda diğer elime geçirip önde ona sordum hangisinde diye, ama ona hadi sende yap deyince sığmadı onun avucuna. Bende cebimden bir 50 kuruş çıkarıp ona verdim yapmaya başladı. O an değil, ama sonra fark ettim bu akşam sayısal lotoyu kazanmamdan daha değerliydi o 50 kuruş. Böyle anlardan sonra gerçekten değerli olan şeyleri düşünmek ve anlamak isterim, ama çoğu zaman olmaz.