Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Motif...

Motif...
 

hayat derin bir mevzudur...


Elindeki dantel motifi dizinin üzerine koyup eliyle bastırarak düzeltti ve uzun uzun baktı kafasını sağa sola yatırarak. Özenle ördüğü belliydi. Motif, ne çok gevşekti ne de çok sıkı.

Zincirler birbirinin içinden geçerek bir çok deseni oluşturmuştu. Desenler de bir çok motifi bir araya getirmişti. Hepsi birbirine bağlıydı.

Tıpkı insan yaşamı gibi...

Karmakarışık fakat kendi içinde bir düzeni ve bir sistemi vardı. Tek başına hiç birşey ifade etmeyen yüzlerce zincir gibiydi insanlar ve bir araya geldiklerinde birbirlerini tamamlıyorlardı. Böylece hepsi bir bütünü oluşturuyordu.

Ömrümüz de örüp gittiğimiz bir motif gibi degil mi? Ömrümüz de böyle ilmeklerle yavaş yavaş, sessizce örülüp gitmiyor mu?

Yıllar sonra geriye dönüp baktığımızda bir motif çıkıyor karşımıza. Kiminin deseni güzel, kiminin deseni saçma sapan ve çirkin... Kiminin deseni çok ağır ve işçilik isteyen bir parça. Hiç bir desende sıradanlık yok. Birbiri ardına yürüyüp gitmemiş... Durmaksızın değişmiş. Bazen sıkılaşıp bazen de gevşeyerek yürümüş gitmiş.

Gözlerimiz karşılaştı onu incelerken, gülümsedim. O da gülümsedi.

"Çok güzel olmuş eline sağlık." dedim.

"Benim değil başkasına örüyorum." dedi.

" Olsun. Ama sen yaptın, o senin emeğin. Senin eserin... Yerimden kalktım yanına gidip oturdum. Motifi elimde tutarak baktım. "Elin çok güzelmiş, ne çok sıkı ne de çok gevşek.' dedim.

Dantel motifi kanepenin üzerine koyarak hemen karşıdaki pencerenin önüne gitti. Selobantla yapıştırılmış camın önüne oturarak perdeyi yana doğru sıyırdı.

Gök alçak ve griydi.

"Kar yağmasa bari" dedi. Daha ne kömür alabildik ne de odun. Ama yağmur yağsın, zararı yok.
"İnşallah yağmaz" dedim, üzülerek.




"Çalışırım." dedi. Çalışırım... Ömrüm oldukça ve sağlığım elverdikçe, elimden geldikçe çalışırım. Hiç gocunmam ben. Çalışmak başkalarına birşeyler örüp satmak ayıp değil. Hem kafamı dağıtıyorum, hem ortaya güzel şeyler çıkartıyorum. Bunca yıldır onca yükü taşımaktan yorulmuşsa da bedenim... idmanlıyım yorulmam!"

Konuşurken, selobantla yapıştırılmış cam kırığının üzerinde gezdiriyordu parmağını. Fazla güçlü bastırmıyordu... En son isteyeceği camın aşağı inmesiydi eminim. Yanına oturdum.

İkimiz de sustuk uzun süre. Dışarıyı izledik.

"Şu karşıdaki ağaçlara baksana." dedi. "Kimi uzun kimi kısa. Oysa o ağaçların hepsi aynı zamanda dikildi biliyor musun? Ağaçlar bile aynı seviyeye gelemedi bunca zamandan beri. Eşitlik diye birşey yok bu dünyada. Toprak ana bile eşit davranmıyor görüyor musun? Kimine suyu az veriyor, kimine çok... Güneş bile eşit davranmıyor. Benim gibi gölgede kalanlar nasıl da belli... Hiç büyüyememişler uzayamamışlar."

Ellerini avuçlarımın arasına aldım. Uzun uzun yüzüne baktım. Ne kadar hüzün varsa toplanmıştı. Gri bulutlar gibi.. nasıl rahatlatabilirdim ki? Bu iyi kalpli ve duygulu kadına ne diyebilirdim ki? Söylediği herşey doğruydu. Hayatın sistemli bir düzeni vardı ve ne yazık ki böyle işliyordu.

" Tanrı insanı gördüğünden ayırmasın" derler dedim.

Sustu, öylece baktı aşağılara... sadece, " Hayat derin bir mevzudur" dedi.





 
Toplam blog
: 319
: 1390
Kayıt tarihi
: 29.10.06
 
 

"Ben; hiç yalnız kalmadım... Kalabalık bi ailede yere atılan yataklarda Yan yana, baş başa, el el..