- Kategori
- Tarih
Mücadele yıllarında Ankara

Bu yazı Ankara Dergisinin Mayıs – Haziran 2010 tarihli 67. sayısında yayınlanmıştır.
Bu yazı Ankara Dergisinin Mayıs – Haziran 2010 tarihli 67. sayısında yayınlanmıştır.
Tarihi sürecinde sınır boylarındaki savaşlarına dışarıdan bakan Ankara, her aşamasını yakından yaşadığı Kurtuluş Savaşı yıllarında büyükçe bir kasaba görünümündeydi. Vatanın birçok kenti düşman işgalinde olduğu halde, belki bu özelliğinden dolayı işgallerden uzak kalmış, büyük bir paylaşım içerisinde olan düşman devletler Ankara’ yı paylaşımlarının dışında tutmuşlardı. Tüm bu faktörlere karşın Ankara ulusal bağımsızlığın, ülkenin top yekûn kurtuluşu için ilk örgütlenen yerlerden biri olmayı başarmıştır. Milli mücadelenin ilk kıvılcımı olarak kabul edilerek İstanbul’a telgraf çekerek, padişahı ve onun yönetimini artık tanımayıp milli kurtuluş için örgütlendiğini açıkça bildiren ve ayaklanan da Ankaralılar olmuştur.
Günlerce Ankaralılar Polatlı ve Haymana ilçelerine kadar gelen ve Ankara’ ya 50–60 Km kadar sokulan düşman askerlerinin top sesleriyle uyanmış, Sakarya boylarında 22 gün süren uzun bir savaşın sonrasında düşmanı püskürtmüş, 7 den 77 ye tüm Ankaralılar mermi doldurmuş, süngü yapmış yaralarına merhem olmaya çalışmıştır.
Tarihimizin Viyana kapılarında başlayan bozgun zincirinin son halkası Ankaralılar tarafından kırılmış, son özgür Türk devletini ortadan kaldırılmak isteyen ler işte bu noktada durdurulmuş, önemli bir mücadele döneminin binek taşı ve kurtuluşumuzun sembolü olmuştur. Böylelikle vatan topraklarının tamamıyla bağımsızlığına kadar Ankara mücadele yıllarında odak noktası olacaktı.
Avrupa sınırındaki komşularımız Balkanlarda kalan en son topraklarımızı paylaşmak üzere saldırıya geçince Balkan Savaşı patlak verdi. 1912 yılında Ankara nüfusunun genç kesimi silâhaltına alınmıştı.
1877 Türk Rus savaşına Akköprü’ den uğurlanan ve geri dönemeyen çok sayıda Ankaralı gençler gibi bu kez de yiğitlerimiz Ankara Tren İstasyonundan uğurlanmıştı. Dönüş Ankaralı bir yazarın anlatımıyla ‘Yemyeşil çınarlar gibi giden delikanlılar, kurumuş sonbahar dalları gibi geri döndü. Yakınlarını görebilmek ümidiyle tren istasyonuna doluşan Ankaralılar yakınlarının Makedonya topraklarında kaldığı haberleriyle bir kez daha kahrolmuştu’. der. Böylelikle Balkan Savaşı’da büyük bir bozgunla sonuçlanmış Edirne’ye kadar olan topraklar yitirilmiş ülke biraz daha zayıf düşmüştü.
Verilen bu kayıpları Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini hazırlayacak mücadele döneminin fikri başlangıcı olarak da değerlendirebiliriz.
Mondros Ateşkes Antlaşması’ ndan sonra İngilizler ve Fransızlar Ankara’ yı da kontrol altında tutma cüreti göstermiş 1918 yılı Aralık ayında İstanbul’ dan hareket eden 2 bölük İngiliz askeri bir sabah beklenmedik bir şekilde Ankara Tren istasyonunu işgal etmişlerdi. İzmirli bir aileye mensup olan ve Türkçe konuşan İngiliz birliklerinin komutanı Yüzbaşı Withall Ankaralılara gözdağı vermek için her gün atlarıyla Demirlibahçe ve Cebeci’de yürüyüşler yapıyordu. Karargâh olarak tren istasyonundaki direksiyon binasını seçmişti. Daha sonrasında Fransız birlikleri de şehre gelip Taşhan Meydanına yerleşmişlerdi. Önceleri göç etmek zorunda kalan Ermeni vatandaşlarımızdan bazıları da Ankara’ya dönmüş Fransız ve İngiliz askerlerinin varlığından güç alarak Türklerden intikam almaya kalkmışlardı. Türk’lerin ellerinden mallarını almak üzere türlü haksızlıklar yapılıyordu.
Düşmanlarımız Ankara’ nın stratejik öneminin farkındaydı. Merkezi hükümet İngiliz yanlısı politikalar izleyince, hain olarak kabul edilen Muhittin Paşa, Ankara valisi olarak atanıyor, Ankara’ daki İngilizler, İngiliz Dostları Derneği adı altında halk arasında ikilik yaratacak faaliyetlere başlıyordu. Yurtseverler tutuklanıyor, İstanbul’ a sonu belli olmayan bir maceraya gönderiliyordu. Aralarında Ankara’nın önde gelenlerinden Kınacızade Şakir, Hacı Bayram şıhhı Şemsettin ve Kara Mehmet Beyler tutuklandığı haberi Ankara’yı içten içe karıştırıyordu.
1919 yılı ilkbahar aylarında 20. Kolordu komutanı Ali Fuat Paşa Ankara’ nın durumunu anılarında şu şekilde değerlendiriyor;
Kolordunun Ankara’ ya taşınacak olma haberi İngilizleri tedirgin etmekteydi. Ankara tren istasyonunu ellerinde tutması işimizi zorlaştırıyordu. Kolorduya doğrudan doğruya bağlı birliklerle Yarbay Mahmut Bey komutasındaki 24. tümenimiz Ereğli-Aksaray-Kırşehir üzeri yürüyerek Ankara’ya geldi. Mevsim bahardı, Etlik sırtları yemyeşildi. Yolun iki tarafına dizilmiş halk sevinçle bizleri karşılamıştı. İngiliz komutan çok sinirlenmişti. Benim kendisini ziyaret etmemi nafile bekliyordu. 4–5 gün sonra şımarık tavırlarıyla karargâhımıza geldi. Kendisini sömürgelerinde sanan bu genç subaya haddini bildirdim. Akıllanmayınca komutanı tutuklattım.
Vali Muhittin Paşa hıyanet içerisindeydi. Yurttaşlar arasında ikilik yaratmaktaydı. Ancak İngiliz subayının tutuklanmış olması moralsiz olan Ankara halkı için güç kaynağı olmuştu. Halka eziyet eden merkezi yönetim, Ermeniler ve İngiliz yanlısı dernekler tedirgin olmuşlardı.
Bilinçli bir mücadelenin başlangıcı Mustafa Kemal’ in Anadolu’ya ayak bastığı günler olarak düşünecek olursak, Ankaralının Kurtuluş Savasına katılımını da aynı günler olarak kabul edebiliriz. Yunanlıların İzmir’ i işgal ettiği 15 Mayıs 1919 gününün sonrasında Ankaralıların içlerinde başlayan ulusal direniş kıpırdanmaları nihayet 29 Mayıs 1919 da Ankara Vilayet Konağı önünde yapılan protesto mitingiyle eyleme dönüşmüştü. O günden sonra Ankara, Kurtuluş Savaşı’nda aktif rol oynamaya başlamış, nihayet 6 Eylül 1919 günü Ankaralılar İstanbul Hükümetine resmen başkaldırmış ve kendi halk yönetimini kurmak için ilk adımı atmıştı. Sadrazam Damat Ferit Paşanın Ankaralıların Padişahla iletişimine ‘Padişah ile aracısız görüşülemez’ gerekçesiyle engellemesi üzerine Ankaralılar çektikleri telgrafla ne padişahı, ne hükümetini ne de Ankara Valisi Muhittin Paşayı tanımadıklarını bildiriyor ve durumu Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal Paşaya iletiyorlardı. Mücadele yıllarında Ankaralıların yeni valileri Ankara Defterdarı Yahya Galip Bey oluyor, Ankaralıların kendisini hakan sıfatıyla onurlandırılarak valilik görevine getiriliyordu.
Ankara, Milli Mücadelenin bağımsız yönetim kuran ilk kenti olmakla kalmıyor, moral gücüyle milli mücadelenin kalesi oluyordu. İzmir’in işgalinin protesto mitingi esnasında şehre gelen Sivas kongresinin batılı delegeleri Ankaralıları milli mücadeleye davet etmeyi düşünürlerken Ankara’nın büyük bir heyecanla milli mücadelenin içerisinde görüp şaşırıyorlardı.
Mustafa Kemal Paşa, yüksek moralli ve milli mücadeleye şimdiden katılmış olan Ankara’ yı mücadelemizin karargâhı olarak seçiyor, Heyeti Temsiliye’ nin faaliyetlerini Ankara’da sürdürmesine karar veriyordu. O Erzurum cephesindeki tehlikeyi Kazım Karabekir Paşanın çok rahatlıkla aşabileceğine, güney bölgesindeki tehlikenin de halkın güçlü iradesiyle aşılacağına inanıyordu. Esas tehlike batıdan gelmekteydi. En büyük dış düşman emperyalist güçleri arkasına almış olan Yunan ordusuydu. Yunan ordusunu yenmek istiyorsak, Misak-i Milli sınırları içerisinde kalan vatanı bir bütün olarak kurtarmak istiyorsak, en iyi uzaklıkta bulunan Ankara’da konuşlanılmalı diye düşünüyordu.
Bu kararın verilmesin de Ankara’ nın başlangıçtan beri milli mücadele yanlısı olması, İstanbul’a, Batı ve Güneydoğu Anadolu’ya tren yoluyla bağlı olması İç Anadolu ve Karadeniz’e karayolu bağlantılarının olması önemli etkenlerdir.
Mustafa Kemal Paşanın ve Heyeti Temsiliye’ nin geleceğini öğrenen Ankaralılar çok seviniyorlar. Vali Yahya Galip Bey (Hakan) ve Ankara’nın önde gelenleri görkemli bir karşılama töreni yaparak halkın Mustafa Kemal’i ve arkadaşlarını ne kadar candan desteklediğini İngiliz ve Fransız’lara göstermek istiyorlardı. Ankaralılar çalışmalarına hız vermiş geleneksel bir Seğmen Alayı kurmaya başlamışlardı. Ankara, tarihi boyunca Türk boylarının ve Oğuz Boylarının yerleşim yeriydi. Seğmen Alayı sadece kızılca günlerde kurulurdu, yani milli felaket günlerinde, bir beyliğin veya bir devletin yıkılışı sırasında halk yeni bir yönetim seçmek için Seğmen Alayını kurar, yöneticisini seçerdi.
Tüm Ankaralılar, seğmenler, tarikatlar ve meslek loncaları diktikleri bayrakların altında toplanmaya başlamışlardı. Kırşehir yolundan gelen Mustafa Kemal ve arkadaşları 26 Aralık 1919 tarihinde Beynam Köyüne varmışlar ve geceyi köyde geçirmişlerdi. Seğmenler halkın büyük ilgisiyle ertesi gün 27 Aralık 1919 da Hacı Bayram Camisine kadar geldiler. Töre gereği dualar edildi ve kurbanlar kesildi. 3 ayrı noktada karşılama için hazır oldular. Ali Fuat paşa ve Yahya Galip Bey Gölbaşı’ nda bekliyorlardı. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları 3 araba olarak Gölbaşına gelip beraberine Ali Fuat Paşa ve Yahya Galip Beyi de alıp Dikmen sırtlarına kadar gittiler. Kızılca Yokuşa geldiklerinde Mustafa Kemal Paşa arabasından inip, kendisini karşılayan Mudafa-i Hukuk Cemiyeti üyelerinin ellerini sıktı. Biraz ötede Seğmenlerin ellerinde kılıçlarıyla kendisini selamladıklarını, Haymana halkının atları üzerinde düzenli ordu edasıyla beklediklerini görünce duygularını gizleyemedi.
Mustafa Kemal Paşa karşılandığı günü hiç unutamayacak ve sık sık ‘’Ankaralıların bu asil hareketini hiç bir zaman unutamadım ve unutmayacağım’’ diye övgüyle bahsedecekti.
Ankara’ ya günün akşamında bir bildiri yayınlıyor ve tüm yurda telgrafla iletiliyordu.
Ankara 27.12.1919
Büyük milletimizin sıcak, samimi ve vatansever gösterileri arasında Ankara’ya geldik. Milletimizin gösterdiği büyük azim, memleketimizin istikbalinin temin hakkındaki kanaatleri sarsılmaz bir surette kuvvetlendirilecek mahiyettedir. Şimdilik Heyeti Temsiliye’ nin merkezi Ankara’ dır.
Mustafa Kemal şimdilik Heyeti Temsiliye’nin merkezi burasıdır diyor ama Ankara zamanla Kurtuluş Savaşımızın ve Türkiye Cumhuriyetimizin merkezi halini alacak ve başkentimiz olacaktı.
19 Mart 1920’de Mustafa Kemal Paşa’nın yayınladığı tebliğ ile 15 gün içerisinde Ankara’da olağan üstü yetkilerle donatılmış bir meclisin toplanacağı valilere ve kolordu komutanlarına bildirildi. Anadolu’nun tamamından gelen vekiller 23 Nisan 1920 de savası yönetecek ve kurucu meclis özelliğini taşıyacak Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmaları Ankara’ da başladı.
Ankara’da meclis olabilecek tek bina Taşhan meydanındaki (Ulus Meydanı) İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin binasıydı. Ancak bina inşaat halindeydi. Biran önce eksikleri tamamlanarak tefriş edilir ve o yılların Ankara’sında elektrik olmadığı için bir kahvehaneden bağışlanan kenarları avize olan bir gaz lambası salonun ortasına asılır.
Meclisin açılış günü yaklaştıkça Ankara’ ya gelen vekillerin sayısı artıyor, vekillerin barınma ve iaşe ihtiyaçlarını Ankaralılar karşılamaya çalışıyorlardı. Darulmuallim Mektebindeki sınıflar ranzalarla koğuş haline dönüştürülüyor, ilk vekillerimiz Ankara’daki ilk günlerini bu koşullarda sürdürüyorlardı.
Bu esnada İstanbul’daki Damat Ferit Paşa Yönetimi, Ankara’daki milli beraberliği önlemek adına halkın dini duygularını suistimal ederek meclisin açılmasını engelleyecek türlü kışkırtma hareketlerinde bulunuyordu. Kuvay-ı Milliye adındaki halk hareketi hem bu kışkırtma hareketleriyle hem de Antep, Maraş, Urfa ve Adana’ da Fransızlarla büyük mücadele ederken, batıda Yunanlının ilerlemesini engellemeye çalışıyorlardı.TBMM 21Nisan1920 Çarşamba günü açılması kararlaştırılmış iken dinsizlik suçlamalarını çürütmek adına Cuma gününe kaydırılıyor ve büyük törenler sonrası meclis çalışmalarına başlıyordu.
Yunanlılar, İkinci İnönü Muhaberesini kaybetmenin hırsıyla Büyük Ankara Seferi adını verdikleri planı uygulamaya karar verdiler. Geniş bir kuşatma hareketiyle Eskişehir’e varacak ve Ankara’nın yolunu keseceklerdi. Bu geniş kuşatma hareketi ile Türk ordusunu yok edecekler ve Ankara’ya ellerini kollarını sallayarak gireceklerdi. Yunan Kralı Konstantin bu hayali zaferinin ardından İstanbul’a gidip Büyük Bizans Devletini tekrar kurduğunu açılayıp tahta geçecekti.
14–15 Temmuz tarihlerindeki çarpışmalarda Türk Ordusunun büyük kayıp verdiği ve yenilgi haberi Ankara’nın üzerine kara bir bulut gibi çökmüştü. Başkomutan unvanını alan Mustafa Kemal 12 Ağustos günü trenle Polatlı’ya geçti. Cephedeki durumu ve yakında başlayacağı zannedilen Yunan saldırısına karşı alınan savunma düzenini yerinde görmek istiyordu.Burada geçirdiği kaza sonucu yaralanmış olmasına rağmen vakit geçirmeden Ankaralılara dönüşünde hitap etmiştir; Arkadaşlar zafer bizimdir. Askerlerimiz savaşı benimsemiş ve geleceğine sahip çıkmıştır.
Eylül ayına geldiğimizde direnen Türk ordusu Yunan ordusunun düzenini bozmayı başarmış ve 22 gün süren ve dünyanın en uzun süren meydan muhaberesi Ankara’mızın yakınlarında ordularımızın mutlak zaferiyle neticelenmişti.
Ankaralılar cephede mücadele veren büyük kahramanlarını karşılamaya hazır olarak sokaklara dökülmüştü. Günlerce top sesleriyle uykusuz kalan Ankaralılar İstasyondan Hacı Bayram’a kadar yaşlısıyla, genciyle yollardaydı. Tüm Ankaralılar bir ağızdan Sakarya Zaferine yakılmış şu türküyü söylüyorlardı;
Ankara’ nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak.
Biz Yunana esir olduk,
Şu feleğin işine bak.
Ankara’ da Sincan Yolu
Yunan tuttu sağı solu.
Biz Yunana esir olmayız
Yetişiyor aslan ordu.
Ankara’nın yani Sakarya Zaferinin yurt dışında da yankıları büyük oldu. Yunanlıların zaferiyle Türk Milli Mücadelesinin ortadan kalkacağını düşünen devletler Ankara’ nın siyasal ve askeri bir güç olduğunu kabul ederler ve resmen Ankara tanınır.
Malta’da esir tutulurken büyük zafer sonrası özgürlüğüne kavuşarak Ankara’ya gelen gazeteci Ahmet Emin Bey 1922’nin ilk günlerinde Ankara’yı söyle ifade eder;
Ankara’ da geçirdiğim günler manevi haz bakımından ömrümün en değerli dönemidir. Korkunç bir umutsuzluk dönemi sonrasında
Ankara’ da doğan yeni umut ve mücadele günlerinin tarif kabul
etmez derecede hoş bir havası vardı. Bunun için herkes payına
düşen sıkıntıyı seve seve taşıyor, neşeyi ve ferahlığı hiçbir şey bozmuyordu.
Mustafa Kemal Paşa söyle tarif ediyor; Sevgili Ankaralı Hemşerilerim bu Anadolu zaferi, tarihte bir millet tarafından tümüyle benimsenen bir fikrin ne kadar güçlü ve dinç olduğunun en güzel örneği olarak kalacaktır.
Hemşerilerim diye hitap etmesi Ankaralıları derinden etkiler. Büyük zafer sonrası İzmir dönüşünde kendisine Ankara’ nın hemşeriliği teklif edilir. Ankara Belediyesi, Mustafa Kemal’i Ankara’nın Hacı Bayram Mahallesinin nüfusuna kaydeder. Düzenlenen nüfus cüzdanı kendisine takdim edilir.
5 Ekim 1922 günü Mustafa Kemal Ankaralılara hemşerileri olmaktan duyduğu memnuniyeti, hemşerilerinin kurtuluş savasında oynadığı önemli rolü bildiren şu bildiriyle seslenir;
Beni Ankara’ nın onurlu hemşerileri arasına katılmaya davet etmek suretiyle beliren iltifatınıza en içten duygularımla teşekkür ederim. Sevgili milletimizin bütün dünyanın düşmanlığına karşı zaferle sonuçlandırdığı Kurtuluş Savası tarihinde Ankara adı en üstün yerini koruyacaktır. Kimilerini aşılmaz saydığı güçlükler karşısında sizler
bir dakika tereddüt etmediniz ve üç yıl önce Ankara’ ya geldiğim
zaman içten ve yürekten sevgi gösterileriyle beni kollarınız arasına aldınız. O zaman gösterdiğiniz bu yurtsever cesaret sayesinde, yabancı devletlerin işe karışmasıyla İstanbul’ da kapattırılmış olan Meclisi, daha geniş yetkilere ve milletimizin yüce şanına layık bir bağımsızlığa sahip olarak Ankara’ da açmak mümkün oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisinde beni Ankara milletvekili seçerek mevcut milletvekili sıfatıma ayrı bir yasal yetki eklemiş oldunuz.
Büyük Millet Meclisi, sizin savaşta gösterdiğiniz yiğitlik sayesinde bağımsızlık mücadelesini sürdürebilmiştir. Bundan ötürü, Ankaralı hemşerilerimizin yurdun kurtuluşunda ayrı bir şeref payı vardır.
Fırsattan yararlanarak hemşerilerimi bir kardeş içtenliği ile kutlar ve gösterdiğiniz yürekten sevgiye karşılık olarak hepinizi kutlarım.
Ankaralı gazeteci Zekeriya Bey (Sertel) Ankara’nın başkent olmasına sadece birkaç ay kala Ankara’nın durumunu şöyle ifade etmekte;
1923 yılı ortalarında Ankara’daydım.Ankara büyük kâbustan yeni uyanıyordu. Uzun süren bir karanlıktan çıkmıştı. Kurtuluş savaşı henüz bitmişti. Ankaralılar mutluydu. Ama üç yıl süren savaşın tüm perişanlığı olduğu gibi duruyordu. Sokaklar ağaçsız, eğri büğrü, tozlu yollardan ibaretti. Şehirde oturulabilecek birkaç ev vardı. Şehirde Kurtuluş Savaşı yıllarında yapılan Millet Bahçesi’nden başka gözü okşayacak
bir şey yoktu.(Millet Bahçesi Kurtuluş Savası’ndan çok önce yapılmış. Ankara’ ya gelen milletvekilleri ile sivil ve askeri görevlilerin hava alabileceği başka yer olmadığı için temiz tutulmuştu.) Milletvekilleri Keçiören civarındaki bağ evlerinde oturuyordu. Şehirde taşıt olmadığı için ulaşım at arabalarıyla sağlanıyordu. Üç yıllık savaş esnasında şehre hiçbir şey yapılamamıştı. Zaten imkânlar elvermezdi. İşte bu ruh Ankara’ yı zafere götürdü…
Bu arada Lozan Barış antlaşması imzalanmış ve Ankara’nın Başkent ilan edilmesi için hiçbir engel kalmıyordu. Önce başkent ilan ediliyor. İki hafta sonra 29 Ekim 1923 de Cumhuriyet Rejimi resmen gerçekleşiyor Türkiye Cumhuriyeti kuruluyordu.
Özetlemek gerekirse, Ankara’mız tarihin bu diliminde de serhat kenti olmuş, yok edilmek istenen ve bozgunlarla kapısına kadar dayanan düşmanlarını kapısında durdurmuştur. Ankaralılar, vatanının tümüyle kurtarılışına dek memleketlerini tüm fedakârlıklarıyla mücadelenin merkezinde tutmuş, azim, irade kararlılık ve zaferin simgesi olmuştur.
Derleyen:
Necati EKMEKÇİOĞLU
Kaynaklar:
Kocatürk, Utkan Prof. Dr.; Atatirük ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi 1918-1938, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1988
Atatürk, Mustafa Kemal; Nutuk 1919–1927 Atatürk Araştırma Merkezi, 2002
Erikan, Celal; Komutan Atatürk, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2001
Müderrisoğlu, Alptekin; Kurtuluş Savası Yıllarında Ankara, Ankara Büyük Şehir Belediyesi, 1993
Elverdi, İskender; Dünden Bugüne Ankara, ATO Yayınları, 2004
Araz, Nezihe; Mustafa Kemal’in Ankara’sı, Dünya Yayınları, 1998
Batur, Enis; Ankara Ankara, YKB yayınları, 1994