- Kategori
- Etkinlikler / Festivaller
Muğla Özbekler Evi Belgeseli, ayak izleri, Rıfat Çığ
(Not; Muğla 2011 Kültür Festivali dolaysıyla gösterilen etkinlikler devam ediyor, konserler, yayla özellikleri, sünnet şölenleri, rahvan at yarışları, resim sergileri, ebru sergisi, pilav keşkek günleri. v.s.)
Özbekler Evi. İki asırlık geçmişe sahip. 250 yıllık bir geçmişi var. İçinde yaşayanlar neler yaptılar? Muğla’nın dünyaya açılan kafesli penceresinden neleri gördüler? İçinde yaşayan Özbek ailesi daha çok bilgin kesimlerde iş yaptılar. Ve, bazen zamana göre ticarete yöneldiler.
Evin asırlık geçmişi sizi o günlerin yaşanan acı, tatlı, sevinçli, hüzünlü günlerine götürüyor. Kapısından kimler girdi, hangi dostluklar kuruldu? Kuzulu kapısı ile bugünlere dek dayandı, zamanın izlerine tanıklık ediyor. Kuzulu kapısı yenilenmeden önce bir hayli yaşlandı, ancak zamana direnmişti.
Rıfat ÇIĞ belgeseli oldukça güzel karşıma çıkıyor. Belgeseldeki tad doyulmaz. Özbekler evi belgeseli ilk defa Rıfat ÇIĞ’la hayata geçiyor. Rıfat Çığ ayak izlerimizi bu eve ve eve hayat verenlere, anılarına, o günkü görkemine götürdü.Belgesel 2005’te yapılmış.
Nail Çakırhan amca hayat vermiş, belgeselde avlusunda o kıvırcık saçlı Nail amcanın fotoğrafı ile karşılaşıyoruz. Ve yapıldığında Özbekler evi ailesinden Prof. Dr. Alirıza Özbek ile esli günlere doğru bir yolculukla belgesele can damarı verilmiş. 2005 yılında yenilendiğinde Alirıza Özbek 92.ci yaş gününü buradaki işçilerle geçirmiş, zamana direnen ve geleceğe yenilenen evde tekrar yaşam ve ayak izlerini bırakmış.
Rıfat Çığ ; ilk yapılan tek gözlü bir odaymış, diye anlatıyor. Dere taşları kullanılarak yapılmış. Zamanla genişletilmiş o görkemli haline kavuşmuş. Ve yenilenirken ilginçtir ki, döşemeyle duvar arasında paralar 1700 lü yıllardan kalma. Bir tane onluk denilen altına rastlanmış. Kötü günler için bir yerlere sıkıştırılan paralar. Evin sahiplerinden Alirıza Özbek, “annem evi gözü gibi bakıyordu” diye anlatıyor
Muğla evleri içlerinde geleneksel yaşamla hayat bulmuş dostlukları, komşulukları ile geleceğe tanıklı k eden evler. Kuzulu hayat kapısı tokmakla içeri geçen, dışarıya çıkan kişi unutsa bile tokmağın ağırlığı ile kapı kendiliğinden, yine kapanıyor . O kapıdan geçtiler, acılarını, sevinçlerini ,hüzünlerini, gözyaşlarını bıraktılar, anılarını, izlerini bıraktılar, yaşamın ayak izleriydi eski günlere doğru.
Avlusunda ceviz ağacı, dut ağaçları onlarda zamana direnmiş. Hala evi ve içinde yaşayanlara tanıklık ediyor. Dut ağacı gövdesinden oyulmuş oyulmasına aldırmadan oyulduğu her yerden yeni den filizleniyor, yeşeriyor, dal veriyor.
Özbekler Evi’nin dış duvarları taş. Üst katlar ahşap bağdadi.Bu evde sevgili dost arkadaşım Y. Mimar Ertuğrul Aladağ’ın mimarlıkta en çok aradığı şey” toprak damdan kiremit dama geçişi” yaşamak keyfi tadılabilir.
Odalar sofaya açılmış avluya, bahçeye bakıyor. İçindeki kapılar dokunulmaktan aşınsa, sıyrılsa da oymalar hala bugünlere dek taşınmış ve şimdi ise yenilenmiş... İçinde bazı saklı duvarların üstünde belki de diyor Rıfat Çığ, baskı tekniği idi, ancak, bu süslemelere Bir de Kayaköy’de rastlanır, zannederim Rum ustalardan kalma bir iş.
Bahçesinde değirmen taşı, testi kırkları ile can veriliyor evden çıkan her şey korunmuş o günkü yaşam ve mekan bugüne uyarlanmış, eskisine bu denli sadık kalınarak restore edilmiş. Özenle gelecek kuşaklara ve Muğla hayatının kesitleri bu evde oldukça güzel verilmiş.
Restorasyon için sahipleri 1998 yılında belediyeye devrederek ve Dr. Osman Gürün’ün Muğla ile hayata geçmiş evlerine olan hassasiyeti ve çabaları ile gelecek kuşaklara aktarılmış.
Ben bu denli yaşam cıvıltısı ve hüzünlü anılar, güzel günler buldum bu belgeselde. Belgeselin içinde geçen Özbekler yaşamı pencere ve sofa kafesleri ile günlük yaşamın sergilendiği acı tatlı anılarla, Rıfat ÇIĞ’ın o güzel belgeselinde tad vardı , nefes aldım geçmiş yüzyıllara doğru.
Öyküleri, anıları, izleri, içindeki geleneksel yaşamı ile dünyaya açılan kafesli pencereden saatli kulenin görkemli duruşu ve evi koruyuşuydu etkilendiğim.
Güzel bir belgeseldi, teşekkürler…