- Kategori
- Siyaset
Muhalefet Partileri ve Değişen Türkiye...
Ülkemizde siyaset ve siyaset taraftarlığı da çok garip teşkil etmekte…
Siyasete soyunanlar ve siyaset yapmaya karar verdikleri kurumlar; nedeni bilinmeyen hususlardan ötürü, konumlarından bir türlü ödün vermeme ya da vazgeçmeme yoluna gitmekteler.
*
Mesela…
Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin en eski ve köklü partisidir. Ve, Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında benimsenen rejimin oturması, devlet önde gelenlerinin yapmayı ve hayata geçirmeyi düşündükleri ilke ve inkılâpların topluma adapte edilmesinde, çok büyük etkinliği ve rolü olmuştur.
*
Fakat, bugünün CHP’sine baktığımızda, hiç de geçmişte önemli projelerin, kararların atılmasında, alınmasında, uygulanmasında büyük payı olan bir parti gibi davranmamakta/hareket etmemekte…
*
3 Kasım 2002 yılında, iktidara Adalet ve Kalkınma Partisinin geldiğinden beri, CHP’nin, muhalefetten kurtulmak adına, esaslı ve ferasete dayalı bir adımını, politika iradesini, göremedik.
*
Cumhuriyet Halk Partisi, daha çok muhalefette kalmayı, muhalif olmayı, benimsedi, tercih etti… Ülkenin sorunlarının çözümüne, ülkenin gelecek vizyonun şekillenmesi doğrultusunda oluşturulacak bir perspektif ile ortaya çıkarak; millet nezdinde, iktidarı devralma babında inandırıcı, güven verici, insanları arkasından sürükleyecek hiçbir teşebbüste de bulunmadı.
*
Sanki, parti için, muhalefette kalmak, anamuhalefet partisi olmak, anayasa gereği yapılacak mahalli ve genel seçimlerde elde edilecek göreli oransal sıçramalarla, tabanının ağzına bal çalarak, konumunun devamı yönünde bir strateji izledi. Ortaya çıkan sorunlarda, toplumun sosyo-kültürel ve sosyo-politik/ekonomik yapısını göz önünde bulundurmadan, muhalefet kurumuna malzeme çıkması saikiyle, sürekli negatif ve olumsuz bir tavır sergiledi. Tutumlarında, toplumdan ve halktan uzak bir imaj belirdi. 2002 yılında, merkez-çevre siyaset kuramında, güçlenen, kendisine aksiyon alanı bulan Anadolu hareketini anlamamakta/anlayamamakta diretti.
Sabah gazetesi yazarı Sn. Süleyman Yaşar, 25 Ağustos nüshalı yazısında, ülkemizde yaşanan dönüşümün iktisadi kodlarını anlatmaya çalışıyordu. Mesela, son 10 yılda Çin Halk Cumhuriyeti’nde 500.000.000 kişinin fakirlikten kurtularak, “orta sınıfa” atladığını, buna karşılık Türkiye’de de son 10 yılda 17.000.000 kişinin “orta sınıfa” atladığını ifade ediyordu.
Belki, pek üzerinde durulmuyor; ama bütün bu geçen süreçlerde Cumhuriyet Halk Partisi, ne ile tarihe iz bıraktı? Neyin arkasında durdu? Sol bir parti olarak-sosyaldemokrat bir parti olarak da okunabilir- tabii ki CHP’yi sol bir parti kabul edersek, sınıfsal temelli, toplumun hangi sorunlarına eğildi? Sayın Kılıçdaroğlu’nun dönemi ayrı tutulursa ki, bu dönem de bile Sayın Kılıçdaroğlu’na kendi siyaset tavrını belirlemesine doğru-düzgün müsaade edilmedi.
* * *
Adalet ve Kalkınma Partisi, merkez-çevre okumasında, çevrenin siyasal iradeye, egemenliğe, ülke yönetişimine ortak olması ve bunun bir hareket olarak yansıması diye, değerlendirilebilir. Bu siyasal hareketin, ekonomik boyutta da yansıması, kendisini temsil ettiği tabanla olumlanması, Anadolu’daki İstanbul Sermayesinin “ortakçısı” konumunda olan esnaf ve orta ölçekli işletmelerin, değişen küresel konjonktüre göre, ekonomik etkinliğin bir aktörü olarak, önce ülke gündemine, sonra da dünya gündemine gelmesidir. Evet, artık bir “Anadolu Sermayesi” olgusu vardır; ve bu sermaye, hayata bakış ekseninde mütedeyyin insanların yoğunlukta olduğu bir kesimdir.
Türkiye, siyaset kurumu merkezinde AK Parti'nin yer aldığı bir değişim ve dönüşüm yaşıyor. Bu, “iflah olmaz ideolojikler” tarafından ne kadar yadsınırsa yadsınsın veya görmezden gelinsin; gerçektir.
İstanbul Sermayesi karşısında, güçlenen, palazlanan “Anadolu Sermayesi”…
“17 milyon yeni orta sınıfı” ile de yeni dönemin, rekabetçi, dışa dönük, dünyada olan-bitene gözünü yummayan; bilakis gelişmeleri büyük bir titizlikle takip eden, “muhafazakâr-liberal” yeni toplumsal kesiti var.
* * *
Tüm bu değişim ve gelişim, göz ardı edilemez.
17 milyon insan, yeni yeni memleket zenginliklerinden, siyasal egemenliğinden pay almaya başlayan bu yeni orta sınıf, ülkenin geleceğinden ne bekliyor? Ülkemizin, gelecekte nasıl bir rol üstlenmesi gerektiği noktasında, neler hissediyor? Cumhuriyet Halk Partisi'nin, Türkiye’nin yenilenen yüzünü ve dönüşen toplumsal yapısını anlamak adına, hiçbir plan-programı yok mu?
Cumhuriyet Halk Partisi, “eski tas eski hamam” fikriyatında ülke siyaset alanında, bir “farklılık” yaratacağını zannediyorsa, yanılmaya da “mahkûm” gibi. Keza, zaman denen mefhum, o kadar garip bir algıya sahip ki, daha dün gibi yaşadıklarımız, sanki üzerinden çok uzun zaman geçmiş bir sürece denk gelebilirken, siyasal hayatımızın rutin alışkanlığı seçimin de ufukta görünmesi ân(!) meselesidir…
NOT: Yine eski bir makale/yazı daha... Bu aralar yeni makale yazamıyorum ya da yazmak mı içimden gelmiyor bilmiyorum. Siz değerli MB okurları bu eski yazımla 2011 yılında yazdığım bu eski yazımla idare edin...
Saygılarımla, ES