- Kategori
- TV Programları
Muhteşem Yüzyıl - Mah-i Devran

Rolüne oldukça hakim
Bir yıldız yaratmak diyince, Muhteşem Yüzyıl gene bir numara! Evet! 3. Sezon oldu Nur Fettahoğlu star oldu. Onu Aşk-ı Memnu dizisinden Peyker olarak tanıdık, hafızamızın bir yerlerine kazıdık. Biraz magazine düştü, televizyonda borsa spikerliği yaptı, Kurtlar Vadisi derken Muhteşem Yüzyıl beynimizdeki yerini derinleştirdi ve Nur Fettahoğlu star oldu! Almanya doğumlu genç oyuncu, pek çok deneme yaptı ama asıl Aşk-ı Memnu’nun Peyker’i olarak şöhret kapısını araladı. Nur Fettahoğlu da başarısını kalıcı kılmak için elinden geleni yaptı, Muhteşem Yüzyıl’da bir rol kaptı. Magazin basını zaten güzelliğinden dolayı takibe alıp, basamakları çıkması için kendince yardım ediyordu. Ama Muhteşem Yüzyıl dizisinde yer alıp gazetecilerin bazı abuk sorularına abuk ve komik cevaplar verince halkın sevdiği bir kadın oldu. Muhteşem Yüzyıl dizisi eleştirilirken dekolte çokluğundan bahsedildi (ben de yazılarımdan birinde bu konuya aksi idea ile değindim).
Gazeteci sordu: ‘’ Halk göğüs dekolteleri sebebi ile Muhteşem Yüzyıl’ı seyrediyor olabilir mi?’’
Nur Fettahoğlu (reytingin faydasını bildiğinden ki bunu da Muhteşem olmak zor! Yazımda paylaştım sizinle) ‘’ O zaman daha çok açalım’’ cevabı ile epey gündemde kaldı.
Bir başka gazeteci ‘’Brad Pitt diziye transfer mi ediliyor?’’ sorusuna hiç şaşırmadan
‘’ Brad Pitt ile oynamak isterim (acaba kim istemez?) ama bunlar dedikodu’’ diyerek de son noktayı koydu.
Ben Nur Fettahoğlu’nu sevdim. Soğukkanlı, kurnazca verdiği cevaplar ile gündemi iyi idare ediyor. Ama oyunculuğunu da sevdim, abartısız bir oyuncu, üstelik de güzel. Yolu açık, yıldızı parlak olsun! Şimdi biz diziye dönelim de konumuzu anlatalım bakalım, umarım beğenirsiniz.
Hürrem'in, Mah-ı Devran'ı gözden düşürüşü mü desem, yoksa iktidar hırsı mı desem, ekranımızda sezon finalinde son nokta olmuştu. Mah-ı Devran, boynunu büktü, taktik değiştirdi, Şehzade Mustafa ile saraya geri dönme hayalleri kurdu. Bu arada bir hatırlatma daha önce yazılarımın içerisinde vardı ama tekrarlayım, Şehzadesi sancağa atanan anne Şehzadesi ile birlikte sancağa gitmek zorunda. Kurala uymak zorunda! Mah-ı Devran sürgüne gitmedi, vazifesinin başına gitti. Bundan nasıl kaytarırım demek olmuyordu. Hürrem harici, yazıma bir göz atın isterseniz. Peki! Hürrem mi, yoksa Mah-ı Devran mı, en kötü insan listenizin başında? Peki! Hürrem mi, yoksa Mah-ı Devran mı, en güzel kadın? Bence biraz gerçek hayata dönelim istedim ve af etsin beni, satırlarımın arasına başka bir kadın sıkışacaktı ama o nu biraz öteledim, söz onu size hatırlatıp, anlatacağım. Ama öne Mah-ı Devran çıktı ne yapalım?
Mah-ı Devran, bazı kaynaklarda Mah-ı Devran Gülbahar Hatun ya da Sultan adı ile karşımıza çıkar. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. 1498 olarak geçtiği kaynaklar var, 1500 lü yılların başlarında doğmuştur.1581 yılında Bursa'da öldü. Hürrem Sultan'ın en büyük rakibi veya Hürrem Sultan onun rakibidir. Osmanlı Padişahı 1. Süleyman diğer adı ile Kanun-i Sultan Süleyman'ın ilk eşi, Şehzade Mustafa'nın annesi, ''gece saçlı, kömür gözlü güzel kadın'' dır. Bu tarifi ben yapmadım, tarih sayfalarından, satırların arasında da Mah-ı Devran'a böyle rastlıyoruz. Vakti gelmişken Hürrem de '' güzel olmayan, ufak-tefek, fakat çok işveli bir kadın'' olarak karşımıza çıkıyor. Demek ki Mah-ı Devran, Hürrem'i güzellikte geçmektedir.
İlk adının Bosfor olduğu, Kırım kökenli ki bazı kaynaklarda da Arnavut olduğu iddia edilir. Bursa'da bulunan türbesinde baba adı olarak Abdullah olarak geçer, ama saray arşivi Abdurrahman ve Abdülmennan olarak yazar. Mah-ı Devran, çocuk yaşlarında Saruhan Sancak Beyi Şehzade 1. Süleyman'ın Manisa Sarayına, hareme cariye olarak girer. Hareme ilk girdiğinde adı Gülbahar'dır. 1515 yılında, Süleyman'a bir erkek çocuk doğurur. Bu erkek çocuk Süleyman'ın ilk erkek çocuğu Mustafa'dır. Oğlunu dünyaya getirdiğinde Mah-ı Devran adını alır. Mah-ı Devran, '' En güzel Kadın'' anlamında ona verilmiş bir lakaptır. Bu unvan da bu kadının ne kadar güzel olduğunun altının çizilmesi gibi geliyor bana. 1520 yılında Süleyman padişah olunca, oğlu ve Mah-ı Devran da İstanbul'a geldi. Bu sırada Hürrem Sultan saraya cariye olarak alınmıştı. Kısa sürede fettanlığı ve entrikaları ile de en sevilen eş olmayı başardı. Kanun-i Sultan Süleyman'a bir erkek çocuğu vererek de yerini sağlamlaştırdı ve gözde oldu.
Gene rol çalacak ama izin vermek zorundayım Hürrem'e. Hürrem, güzelliği ile dikkat çeker diyorlar ama bence cilvesi ile Süleyman'ın dikkatini çekmiştir. Şeytan-i bir zekaya sahiptir. Mah-ı Devran, Hürrem'i ilk başta pek önemsemedi, bu da onun ihtişamlı yıllarının sonu oldu. Hürrem'in akıl oyunları Mah-ı Devran'ı mahvetti. İşte! bu Hürrem- Mah-ı Devran savaşları saray kadınları arasındaki savaşların başlangıcı oldu.
Valide Sultan ve Hatice Sultan, Mah-ı Devran'ı çok küçükken tanıdığı ve kolladığı için Mah-ı Devran kendini güçlü, yenilmez, vazgeçilmez zannetti. Oysa Hürrem, şeytan zekalı bir kadındı ve küçümsenmemeliydi. Kanun-i Sultan Süleyman'ın Hürrem'e olan zaafı da Mah-ı Devranı bu savaşta yalnız bıraktı. Mah-ı Devran'ın huzuru kalmamıştı.
Şehzade Mustafa büyüyünce, gelenekler gereği Saruhan Sancak Beyi unvanı ile göreve getirildi. Yine geleneklerden ötürü de Mah-ı Devran, oğlu ile birlikte Saruhan'a gitti. Bence bu da Hürrem'in sarayı ele geçirmesine sebebiyet verdi. Şehzade Mustafa, Amasya ve Karaman'da valilik yaparken de Mah-ı Devran Sultan Şehzadesi ile birlikteydi. Mah-ı Devran, ''Haseki'' unvanını aldı. Haseki, Osmanlıda bir görevde kıdem almış, eskimiş anlamında kullanılmaktadır. Şehzade Mustafa, en büyük oğul olma unvanı ile tahtın en güçlü adayıydı.1553 yılında Süleyman, Konya'da görev yapan oğlu Şehzade Mustafa'yı, kendi tahtı için tehlikeli planlar yaptığı inancı ile boğdurdu. Şehzade 38 yaşında, dedesi Yavuz Sultan Selim gibi bir girişimde bulunup, Kanuni Sultan Süleyman'ı tahttan indireceği düşüncesi ile soruşturma başlatıldı. Gizlice İran Şahı ile yazıştığı belgelendi ve Şehzade öldürüldü. Bu inancı ona aşılayan kişi olarak da Hürrem Sultan gösterilmektedir. Bulunduğu sanılan kanıtları da şeytani zekası ile Hürrem düzenletmiş olabilir ve ''yazık olur Şehzade'me!''. Oysa ''Hayat etme, bulma dünyası!’’ Aynı olay Hürrem'in başına gelir. Şehzade Bayezid ile Şehzade Selim arasında taht kavgası çıkar ve Kanuni Sultan Süleyman'ın adamları tarafından, Şehzade Bayezid boğulmuştur.
Şehzade Mustafa'nın cenazesi Bursa'ya gömüldü. Mah-ı Devran, Şehzadenin kızı ve cariyeleri ile Bursa'ya gönderilmiştir. Saray hayatı yaşamaya alışık ve lüks ihtiyaçları olan Mah-ı Devran, Kanuni Sultan Süleyman tarafından bir paçavra gibi bir kenara atıldı. Bakımı için maaş bile bağlanmadan bir köşeye fırlatıldı. Oturduğu evin kirasını ödeyemez oldu, çevresine olan borçları aldı başını gitti. Öyle sefaletle yaşamına devam etti ki, hangisine üzülsün? Yiğidi öldü diye mi? Sevdiği unuttu diye mi? Sefalet içinde olduğu için mi?
1558 yılında Hürrem'in ölümü, Mah-ı Devran'ın rahata ermesine sebep oldu. Neden mi? 1563 yılından resmi maaş bağlanmasına vesile oldu bu ölüm. Bence Mah-ı Devran son golü attı. Bursa Kadısının aracılığı ile Hürrem'in oğlu 2. Selim, Mah-ı Devran'ın borçlarını kapattı ve maaş bağladı. Hatta Mah-ı Devran'a bir köşk bile satın aldı. Mah-ı Devran, biricik oğluna bir türbe yaptırdı. Türbenin giderlerini ve bakımını karşılamak için de evine bağlı 2 değirmeni, yüz bin dirhem gümüş parayı da türbeye bağışladı.1581 yılında hayata gözlerini yuman Mah-ı Devran da oğlunun türbesine gömüldü.
Mah-ı Devran, aslında çok kötü bir kadın değildi. Tam aksine eşini seven, kıskanan ve tabi ki tahtını kaybetmek istemeyen ihtiraslı bir kadındı. Evet, Hürrem'e kendince eziyet etmiştir. Ama bu eziyetler yerini sağlamlaştıracağına, Hürrem'in ekmeğine yağ sürmek olmuştur. Kendine acındırmak için sözüm ona yapılan eziyetlere, bire bin katarak, sinsice Süleyman'a anlattı Hürrem. Mah-ı Devran'ın, Süleyman'ın gözünden düşmesine sebep oldu. Haremde Hürrem'in gücü oluştu. Tarihçilerin yazdığı, Mah-ı Devran'ın kavgacı bir kadın olmadığı yönündedir.
Mah-ı Devran, Haseki mertebesine erişmiş bir kadın olarak, Hürrem'i içine sindirememiştir. Bu da onun akılcı ve soğukkanlı davranmasına engel olmuş ve sefalet içerisinde yaşamasına sebep olmuştur. Ah! Güzelim Mah-ı Devran Gülbahar Sultan, kadın aklı ile güzeldir...
Hayat yüzünüze hep gülümsesin...