- Kategori
- Seçim
Muhtıra

Geldi, geliyor derken, mitingler, bil boardlar, gürültü kirliliği, arasında bir seçim daha ülkemiz üzerinden kendi gündemini taşıyarak uzaklaştı gitti, geride birçok mesaj bırakarak. Mesajı alacaklar, kendileri namına bir hisse çıkardılar mı bilinmez ama çıkarmamaları durumunda verilen mesajın istikbalde bir muhtıra niteliğine bürünmesi çok da sürpriz olmayacak.
Hatta bu seçimi de halkın siyasilere bir muhtırası olarak görmek de mümkün.
Muhtıra deyince hemen beynimizde askeri literatürde geçen ve ziyadesiyle bir siyasi buhran anında hükümetlere askeri yetkililer tarafından verilen bir ikaz olarak tasavvur edilebilir.
Ancak unutmayalım ki halkında bu gibi durumlarda politik pozisyonlarda bulunan yetkililere verdiği muhtıralar vardır.
Bunlarda hiç şüphe yok ki demokratik yollardan siyasiler içinde ayrıca bir karneyi muhteva eden seçimlerdir.
Kuşkusuz bu seçimlerde malum açıdan ilgili yetkililere kendilerine çeki düzen vermeleri ve politik açıdan hangi mevzularda yoğunlaşmaları gerektiğini de belirtiyor.
Bu açıdan dünyayı da kasıp kavuran iktisadi buhranların ülkemizi hiç de bahsedildiği gibi teğet geçmediği görülmüştür.
Malum seçimlerde iktidarda ki partinin özellikle sanayi şehirlerinde düşen oyunu bu açıdan misal vermek herhalde yanlış olmayacak.
Tabii iktidar partisinin olduğu kadar muhalefet partilerinin de bu seçimlerden çıkaracakları ehemmiyet içeren birçok dersler olduğu açık bir gerçektir.
Bu hususa örnek olarak da halkın artık ideolojilere rağbet göstermediği iktisadi ve sosyal projelerin bu bakımdan daha çok ön plana çıktığı görülmektedir.
Muhalefet Partilerinin seçimlerde cüzi artan oyu da söz konusu alanda ne kadar zayıf olduklarını gösteriyor.
Özellikle Ana Muhalefet Partisi’nin son zamanlarda yaptığı “Cumhuriyet Halk Evleri” Projesinin bu açıdan doğru bir teşebbüs olduğu özellikle İstanbul’da önceki seçimlere nispeten oyunun artmasıyla anlaşılmıştır.
Fakat bunun yeterli olmadığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile alakalı da Ana Muhalefetin artık bir şeyler üretmesinin zamanının geldiği hatta geçtiği anlaşılmıştır.
Bunu özellikle o bölgede yalnız kalan Demokratik Toplum Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi ile görüyoruz.
1980 öncesi doğuda sol için “kale” gözüyle bakılan birçok şehrin artık muhafazakâr ve etnikçi diye tarif edilen partilerin elinde bulunması, sol ve diğer partilerinse bu bölgede yok denecek kadar az olması ülkemizin demokrasisi açısından ne kadar büyük bir vahamet olduğunu göstermekte.
1989’da ki o bölgeye yönelik ortaya atılan projelerin ardından neredeyse hiçbir bariz projenin arz edilememesi Ana Muhalefet Partisi’ne bölgeden yapılan adeta “Bizi unutanı biz de unuturuz” restini gündeme getirmekte.
Yani anlayacağınız Memo ile Cano’nun da bu açıdan Ana Muhalefet Partisi’ne bir muhtıra verdiğini düşünmek hiç de mübalağa olmayacaktır.
Nihai itibarla, bu seçimlere damgasını vuran halkın siyasilere verdiği muhtıra olmuştur. Ve öyle anlaşılıyor ki bu muhtıra ciddiye alınmazsa iki sene sonra ki seçimin bir ihtilâl olarak teşekkül etmesi hiç de sürpriz olmayacaktır.
3 Kasım 2002’de olduğu gibi.