Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '07

 
Kategori
Şarap
 

Mürefte'de bir gün

Mürefte'de bir gün
 

İnkar etmiyorum, şarapçılığımız ile ilgili olarak iki gün öncesine kadar çok yanlış fikirlere sahiptim. Daha da doğrusu bir bilgiye ve fikre sahip değildim ve bu nedenle görüşlerim yanlış varsayımlardan ileri gitmiyordu.

Kendi adıma konuşursam, üç beş şarap cinsi biliyor ve bunların içinden bazı tercihler yapabiliyordum ama, bu sayabildiğim şarap cinslerinin çok güzel örneklerinin üretiminin Türkiye’de yüz yılı aşkın geleneğe sahip ailelerce yapılabildiğine ihtimal dahi vermiyordum.

Avrupalıların pils, ale, lager vb. cins cins değişik biraları (markaları değil) karşısında nasıl Türkiye’de “çok güzel olmakla birlikte” tek bir cins bira mevcuttuysa; rengi dışında şaraplarda dünyada yaygın olarak bilinen (gerçekte üzüm cinslerinden gelen) çeşitlerin çok küçük bir zümre dışında farkında olunmaması bende bu yanlış kanıyı uyandırmıştı.

Türkiyede şarap “kırmızı” şaraptır, “beyaz” veya “roze” şaraptır ve buradan yola çıkılarak, şarap konusunda Türkiye’de “yaygın” bir damak zevki olduğunu söylemek pek gerçekçi değildir.

Yaygın olmaması hiç olmadığı anlamına gelmiyor ve sonuçta birileri bu işlerle ilgilenmiş ve endüstriyel anlamda da ürünleriyle var olmuş. Bunların farkında olmamak kısmen de olsa benim kabahatim.

Şimdilerde, bu (ve benzer potansiyele sahip ne olursa) endüstrinin önünü açmak ve Türkiye’ye kazanç kapıları ve iş alanları açma durumunda olanlar ne yazık ki bu sektörün kökünü kazımakla meşguller. Mevcut ve gelecek vergilerle düşük ve orta gelir için neredeyse ulaşılmaz hale getirilen bu şifalı içki, batık gemilerdeki kalıntılardan sadece anforalarıyla da olsa günümüze kadar erişti. Bazı kafaların içindeki örümceklere de birkaç yıl dayanabilirse çok önemli bir ekonomik değer oluşturacağına kuşku yok.

Bilirsiniz, Trakya sadece alkol tüketimiyle değil, üretimiyle de meşhurdur. Şarköy, Mürefte, Hoşköy, Güzelköy, Mursallı, Gaziköy dizisi Türkiyenin şarap bölgesi, Mürefte ise tartışmasız şarap başkentidir.

Mürefte’deki Kutman Müzesi ise adeta bir zaman tüneli. Böyle işletmelere ihtiyacımız var. Kimbilir, belki başkaları da vardır ve umarım vardır da. Onu da başka bir haftasonu ziyaret ederiz.

Loş ortamda sıra sıra yatırılmış tozlu şişelerde papazkarası, kalecik karası, öküzgözü, boğazkere şişeleri cabarnet souvignon, merlot, shiraz, chardonnay şaraplarıyla bakışıyor.

Bu Fransızca adların yanında hiçbir komplekse kapılmaya gerek yok, çünkü şarabın ana vatanı Anadolu. Bu da şu anlama gelir : şarap, üzerinde yaşadığımız coğrafyadaki hazinelerden yalnızca biri daha. Bu kadar zenginlikten birisi bir ülkeyi ihya eder, hepsine birden sahip olup yine de fakir olmak anlaşılır gibi değil.

Yılı, içerkenki tadı, damakta bıraktığı tad, kokusu - aroması, rengi-tonu, kadehi-kesimi, refakatindeki peyniri-mezesi ile bu şarap işinin incesine girerseniz kafayı üşütebilirsiniz. Ama, konuşunca sözüm ilgi çeksin, insanlar “aa, ne ince zevkleri ve ne yüksek kültürü var” desin istiyorsanız işte size hâlâ bakir denebilecek bir konu.

Dünyanın neresine de giderseniz etkileyecek birilerini bulursunuz, benden size garanti.

 
Toplam blog
: 130
: 2132
Kayıt tarihi
: 28.06.06
 
 

İnsanın kendini anlatması zor, gereksiz de! Yaptığı işlere bakmak yeter, ne gerek var fazla i..