- Kategori
- Anılar
Müslümanlık, inanmak
Çevremizdeki insanların bir çoğu belki de güvenilirlikleri olmadığından sık sık; Allah seni inandırsın, ölümü öp, Allahın adını anıyorum bak, Allahını seversen, müslümansan inan, vallahi billahi, ağzımın orucuyla duruyorum, daha abdestim bozulmadı, Allah beni şuracıktan kaldırmasın vb. sözlerle bizleri bir şeylere inandırmaya çalışırlar.
Görev yaptığım Sincanlı köylerinden birinde, köy odasında söz döndü dolaştı; komşu köyde ünlenmiş Ayşe hoca adlı kerameti kendinden menkul bir kadından açıldı. Muska, büyü, üfürük vb. yöntemlerle kadının tedavi edemeyeceği hastalık , çare olamayacağı problem yok. Anlatan kişiler de sık sık yukarıda sıraladığım sözleri kullanıyorlar.
Yani söylenen safsatalara inanmazsanız ya dininizden olacaksınız, ya Allahı sevmiyor olacaksınız ya da anlatanın ölümünü istemiş olacaksınız vs. Ben itiraz ediyorum, “dinimizde bu tür şeylere yer yok, inanmayın bunlara, bunlar batıl inançlar” demeye gelen bir şeyler söylüyorum. Odadakilerin hemen hepsi bana kuşkuyla bakıyorlar.
Günlerden bir gün, yine birlikte olduk, aynı grupla. Odaya girdim, selamlaşma faslından sonra; “ Arkadaşlar, Nasrettin hoca fıkrasındaki olay gerçek olmuş. Köprüden geçerken ayı deredeki suyun içinde gördüm. Gidip kurtaralım bari“ dedim. Hiç birisi de inanmadı tabii ki. Niyetimi anlayarak gözümün içine bakan köyün en yalancısı olan Halil’e dönerek; “ Müslümanlık inanmak değil mi, ne bakıyorsun” dedim. Dedim de Halil’in mosmor olan yüzü görülmeye değerdi doğrusu.