Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '13

 
Kategori
Tarih
 

Mustafa Kemal'den Selam Getirdim Size!

Mustafa Kemal'den Selam Getirdim  Size!
 

İşte O Cami


İstiyorum ki kalemim siyasetten uzak dursun! Köşemde kır çiçekleri açsın.

Gül dalında bülbül ötsün, muhabbet kuşu şakısın!

İstiyorum ki ak cümle arasına karamsar kelime girmesin, kem söz düşmesin.

Lakin yalnız istemek yetmiyor!

Dilinizin ucuna- dudaklarınızın arasına, Kemal Sunal'ın ince ayar espri kokan “onun bunun” la başlayan sevimli küfürleri düşüveriyor.

İster kullan, istersen kuşe kağıda sar adrese postala.

Laf aramızda

Dudağını ısırsan ve kelimeleri suyun akışına bıraksan, su kendi yatağında köpük, köpük boz bulanık akmaya devam ederken, önüne kattığı her şeyi kuru bir yaprak gibi sürükleyip götürüyor.

Sele kapılmamak için makarayı geri sardım. Suyun önüne bent olmak yerine gözeye yolculuk yaptım.

Ve Size tarihten bir yaprak koparttım!

Hani kula kul olanların, unutturmak istediği, adını ağzına almamak için bin dereden su getirdiği muzaffer komutan var ya, işte onu huzurunuza davet ettim.

Beni kırmadı davetime icabet etti ve Din adına Dinsizlik edenlere ve kendisini dinsizlikle suçlayanlara, Balıkesir Paşa Cami Hutbesinden bakın nasıl seslendi.

Hadi birlikte dinleyelim! 

"Ey Millet, Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah'ın esenliği, sevgisi ve iyiliği üzerinize olsun.

Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Cenabı Hak tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir.

Temel kanunu, hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kuran’daki manası açık olan ayetlerdir.

İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir.

Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilahi tabiat kanunları arasında çelişki olması gerekirdi.

Çünkü tüm evren kanunlarını yapan Cenabı Hak'tır.

Arkadaşlar;

Cenabı Peygamber çalışmasında iki yere, iki eve sahip bulunuyordu. Biri kendi evi, diğeri Allah'ın evi idi.

Millet işlerini Allah'ın evinde yapardı. Hazreti Peygamber'in mübarek yolunda bulunduğumuz bu dakikada milletimize; milletimizin bugününe ve geleceğine ait hususları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde Allah'ın huzurunda bulunuyoruz.

Beni buna eriştiren Balıkesir'in dindar ve kahraman insanlarıdır.

Bundan dolayı çok memnunum. Bu fırsat ile büyük bir sevap kazanacağımı ümit ediyorum.

Efendiler;

Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmasının gerekli olduğunu düşünmek yani konuşup tartışmak, danışmak için yapılmıştır.

Millet işlerinde her kişinin zihnini ayrı ayrı faaliyette bulunması zorunludur. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz ve bağımsızlığımız için, özellikle egemenliğimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.

Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşündüklerinizi anlamak istiyorum. Milli amaçlar, milli irade yalnız bir kişinin düşünmesinden değil, milletin bütün kişilerinin arzularının, emellerinin sonuçlarından ibarettir.

Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.

Hutbeler hakkında sorulan sorudan anlıyorum ki, bugünkü hutbelerin şekli, milletimizin duygusal fikirleri ve lisanı ile medeni ihtiyaçlarıyla uygun görülmektedir. Efendiler, hutbe demek topluma hitap etmek, yani söz söylemek demektir.

Hutbenin manası budur.

Hutbe denildiği zaman bundan birtakım kavram ve manalar çıkarılmamalıdır.

Hutbeyi söyleyen hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki, Hazreti Peygamber'in hayatta olduğu mutlu dönemlerde hutbeyi kendisi söylerdi.

Gerek Peygamber Efendimiz ve gerek, dört halifenin hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki, gerek Peygamberin, gerek dört halifenin söylediği şeyler o günün sorunlarıdır, o günün askeri, idâri, mâli ve siyasi, sosyal konularıdır.

İslam toplumunun çoğalması ve İslam ülkeleri gerilemeye başlayınca, Cenabı Peygamber'in ve dört halifenin hutbeyi her yerde bizzat kendilerinin söylemelerine imkân kalmadığından halka söylemek istedikleri şeyleri bildirmeye birtakım kişileri memur etmişlerdir.

Bunlar herhalde en büyük ve ileri gelen kişiler idi. Onlar camilerde ve meydanlarda ortaya çıkar, halkı aydınlatmak ve doğru yolu göstermek için bir şart lâzımdı. O da milletin lideri olan kişinin halka doğruyu söylemesi, halkı dinlemesi ve halkı aldatmaması!

Halkı genel durumdan haberdar etmek son derece önemlidir. Çünkü her şey açık söylendiği zaman halkın beyni faaliyet halinde bulunacak iyi şeyleri yapacak ve milletin zararına olan şeyleri reddederek şunun veya bunun arkasından gitmeyecektir.

Ancak millete ait olan işleri milletten gizli yaptılar. Hutbelerin halkın anlayamayacağı bir lisanda olması ve onların da bugünün gereklerine ve ihtiyaçlarımıza temas etmemesi, Halife ve Padişah sıfatını taşıyan despotların arkasından köle gibi gitmeye mecbur etmek içindi.

Hutbeden amaç halkın aydınlatılması ve ona yol gösterilmesidir, başka şey değildir. Yüz, ikiyüz, hatta bin yıl önceki hutbeleri okumak, insanları cahillik ve çağın gerisinde bırakmak demektir.

Hatiplerin normal olarak halkın günlük kullandığı dil ile konuşmaları gereklidir.

Geçen yıl Millet Meclisi'nde söylediğim bir nutukta demiştim ki "Minberler halkın akılları, vicdanları için bir ilim irfan kaynağı, ışık kaynağı olmuştur. " Böyle olabilmek için minberlerde söylenecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması, ilim ve fen gerçeklerine uygun olması lazımdır.

Hutbeyi verenlerin siyasi olayları, sosyal ve medeni olayları her gün izlemeleri zorunludur.

Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış aşılamalar yapılmış olur. Bu nedenle, hutbeler tamamen Türkçe ve günün gereklerine uygun olmalıdır. Ve olacaktır."  

Bu Hutbe 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir Zağanos Paşa Camii'nde Mustafa Kemal Atatürk tarafından okunmuştur.

O tarihten 90 sene sonra Türk ve Türkçe düşmanları hala camilerde “Türkçe” okunmasına karşı çıkmaya devam ediyor, Arapça hayranlığı-Osmanlıca tutkusu at başı önde koşuyor.

Reform yapıyorlarmış!

” Eskiye Rağbet Olsa Bitpazarına Nur Yağar” demiş atalarımız.

Mekânın Cennet Olsun Yüce İnsan!

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 380
: 438
Kayıt tarihi
: 27.08.07
 
 

Karanlığın düşmanı Işık! Gecenin zifiri karanlığı, şafak sökerken yerini, ufukta yükselen Güneş Işı..