- Kategori
- Futbol
Mustafa Kızıltan - Böyle bir Beşiktaşlı tanımamıştım

Neredeyse 55 yıldır şu futbolun içindeyim ben Mustafa abi gibisini hiç tanımadım ve tabi onu hiç unutmadım.
1960 lar'da 70 ler'de Sirkeci’den Cağaloğlu’na çıkan Ankara yokuşunun tam vilayet binasında karşısında küçük bir yazıhanesi vardı. Onun yanında da bizim kitapçı dükkanımız. Komşuyduk yani. Ben kendisini orada tanıdım ama onu Cağaloğlu matbaalar bölgesinde zaten tanımayan yoktu. Mustafa Kızıltan’dı adı ama bir de lakabı vardı. ''Yamuk Mustafa'' derlerdi.
Yamukluğu kimseye yamuk yaptığından değildi, aksine herkes tarafından baba diye sevilen biriydi. Daima takım elbise, kravat gezen, saçları arkaya taralı şık ve bakımlı görünüşünden asla vazgeçmeyen bir İstanbul beyefendisi idi.
Aramızdaki neredeyse 40 yaş farka rağmen Mustafa abi ile ortak paydamız sporda iyi anlaşıyorduk ama ben Fenerbahçe’li, o Beşiktaş’lı. Neredeyse Fenerbahçe Stadının içinde büyümüşüm ama ciddi ciddi Fenerbahçe'li olmama da kızıyor, insanların Beşiktaş varken neden diğer takımlara gönül verdiğini bir türlü anlamıyordu.. Bir de öyle böyle değil. 25 yıldır Beşiktaş Karakartallar dergisini çıkarıyordu. Akşamları yokuştan inen Yazar, çizer, sporcu, hoca kafayı yazıhaneye sokup da selam vermeden geçmiyordu..
Dergide bir çok yazar, çizer yetiştiğini söylüyordu. Ara sıra kaptan Zekeriya yazıhane geliyor muhabbet ediyorlardı. .O dergide yetiştirdiklerinden şu an en ünlüsü Atilla Gökçe, Hayri Hiçler, ressam Vala aklımda kalanlar. Sonradan Galatasaray Divan kurulu Başkanlığına kadar yükselen Av.Türker Aslan’da ona uğramadan geçmeyenler arasındaydı.
Yazıhanesinde asılı büyük bir gençlik resmi vardı . Gardını almış bir boksör. ‘’Nasıl boksör olmuştun?’’ diye sordum bir gün. Anlattı. Ben Midilli’de doğmuşum, Yunanlılar bize zulüm yapıyorlardı. Hepimizi süngüden geçirmişlerdi dedi. Annem öyle öldü. Yüzümde iz bırakan bu izin ve annemin intikamını günün birinde alacağıma yemin etmiştim. İstanbul’a gelince ilk işim bu olmuştu. Yunanlı dövmek için boksör oldum’’ demişti. Dövdüm de. . İşte onun ‘’yamuk’’ lakabının hikayesi de buydu. O süngü hasarıydı ağzındaki.
Bir gün bir yazı verdim. Yazarlığımı keşfetti 22 yaşındaydım henüz. O sıralar GOL isimli bir spor dergisi daha çıkarmıştı. Oraya ve Beşiktaş dergisine devamlı yazmamı istemişti. Yazmıştım. Zaman zaman şeref tribünündeki yerine beni gönderiyor ‘’izle de yaz’’diyordu.
Bir gün sezon açılışına gönderdi. O zaman kulüp binası Sıraselviler'deydi. Futbolcularla röpörtajlar yapmıtım. Sırayla yayınlamıştı hepsini. .
Bir Altay maçında Beşiktaş 1-0 mağlup. Son dakikada Beşiktaş’lı bir oyuncu müthiş bir şut atıyor. Altay kalecisi Tanzer tam doksandan çıkarıyor ve Mustafa abi o an kalp krizi geçiriyor. Doktorlar bir daha maça gitmesine izin vermiyor.
Beşiktaş o hafta kazanamadı mı Mustafa abi mutlaka bir bahane buluyor. Bakıyorum derginin orta sayfasındaki manşete;
‘’Hakem Allah belanı versin, yaktın Beşiktaş’ı’’
Ya Mustafa abi böyle manşet mi olur mu allahaşkına?. ''Olur olur az bile'' derdi.
1976 yılıydı sanırım. Vatani görevi yapıyordum. Bir haber okudum gazetede.
''Beşiktaş maçında ölüm'' yazıyordu. Eyvah dedim. Eyvah.
Korktuğum başıma geldi. Mustafa abi yasaklara rağmen maçlara gitmeye başlamış ve muhtemelen heyecanlanıp yine yığılmış kalmış, bu kez kurtaramamışlar.
Şu futbolun içinde çok insan gördüm taraftarız diyen. Kendim de dahil. Mustafa abi hiç kadar tutkulusunu görmedim. Bir zamanlar ‘’Ölmeye ölmeye geldik’’ diye bir tezahürat vardı. Maç biter herkes evinin yolunu tutardı.
Kaç kişi böylesine gönülden bağlı olduğu takımının maçına öleceğini bile bile gidebilir?. Hangi birimiz gider?.
O tutku ancak Mustafa abide vardı. O gitmişti. Beşiktaş uğruna, Beşiktaş maçında Beşiktaş stadında can verecek kadar Beşiktaş'lıydı. .
Mustafa Kızıltan. Yamuk Mustafa, Baba Mustafa. İlk Beşiktaş dergisini çıkaran, ölene kadar devam ettiren insan.
Beşiktaş’lı seni hatırlar mı, ya da tanır mı?. Bilinmez.
Ben senin kadar Beşiktaş’lı tanımadım ve seni unutmadım.
Ruhun şad olsun.. Mekanın cennet olsun.