- Kategori
- Anılar
Mustafa Şerif Onaran'ı anmak

Bir etkinlikte M.Şerif Onaran görülüyor.
Şair, yazar Mustafa Şerif Onaran’ı daha önce sanat, kültür dergilerinde yazdığı şiir ve yazılarıyla tanıyordum. Birkaç kez de Talat Sait Halmanla TRT 'de yaptığı sanat ve edebiyat konulu konuşmalarından dolayı tanıma ve görmek fırsatını bulmuştum. İki kez de Söke’ye geldiklerini anısıyorum. Biri Hacı Halilpaşa Halk kütüphanesi’nde yaptığı bir konuşmada görmüştüm. İkicisinin ise 20-22- Ekim 2010 tarihlerinde Söke Sanat, Edebiyat ve Kitap Günlerinde yapılan etkinlikte bizzat görme ve konuşma fırsatını da bulmuştum. Bu etkinliği Başparmak Dergisi ve Söke Beledisiyle birlikte yapmışlardı. Etkinlik Söke Vali Recep Yazıcı oğlu Kültür Salonunda gerçeklemişti. Bu etkinlikte bulunanları yazmak istiyorum:
Onur konukları: Hıfzı Topuz, Vecihi Timuroğllu, M.Şerif Onaran ve eşi Prof.Dr. Leziz Onaran katılmışlardı. Bunlardan başka Yunus Bekir Yurdakul, Hüseyin Peker, Cengiz Bektaş, Oktay Ekinci, Bülent Tuna, Nalan Tuntaş, Zeki Acet, Ziya Gürel Hüseyin Alemdar, Ayten Mutlu, Ahmet Uysal, Ümit Yaşar Işıkhan, Latife Tekin, Gönül Çatalcalı, Talat Avcı, Abdülkadir Güler, Tülay Sarayköylü, Ali Sarayköylü, Halil Özşarlak, Abdullah Ziya Kabak’ta vardı. Programın konusu ise “ Kent ve Bellek” üzerinde konuşmalar yapıldı. Ancak ne yazık ki bir yıl sonra şair Ahmet Uysal’ı da yitirdik .( 03 Temmuz 2011 ‘de )
Prof. Dr. Leziz Onaran Söke’deki hatıralarını anlatırken, doktorluk mesleğinin ilginç anılarını da Sökelilerle paylaştı. Aynı kürsüyü paylaştığı diğer konuşmacı Dr. Mustafa Şerif Onaran ise 'Kent ve Bellek' teması içinde 'Anılar, Kent ve Bellek' konusunu işlediği konuşmasında İzmir anılarından oluşan bir pencere açtı Sökelilere. Ünlü yazarlar ve Söke 7. Sanat, Edebiyat ve Kitap Günleri'nin onur konukları olan Leziz ve Mustafa Şerif Onaran çiftine anı olarak plaketlerini Söke Belediye Başkan Yardımcısı Levent Tuna vermişti.
Etkiliğin sonunda topluca Karina ve Doğanbey’i de ziyaret etmiştik…Tabi bu etkinik anılarda, gazete ve dergi sayfalarında kaldı.
Peki Mustafa Şerif Onaran kimdir ? bu güzel adamı tanıyalım, nedersiniz . Mustafa Şerif Onaran, sanat, edebiyat dünyamızda şiirleri, edebiyatla ilgili yazılarıyla, çeşitli sempozyum ve etkinliklerde yaptığı konuşmalarıyla tanınmakta ve sevilmektedir. 27 Aralık 1927, İzmir doğumludur. İzmir Namık Kemal Lisesini bitirdi. Askeri öğrenci olarak İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde başladığı tıp öğrenimini Ankara’da tamamladı. ( 1954 ). Gülhane Askeri Tıp Akademisinde Stajyer hetkim olarak çalıştı, ( 1954-1955 ).
Daha onra GATA da görev aldı.( 1969-1963 ). Bir Süre Kayseri’de Askeri Hastanesinde çalıştı. (1963-64 ), Binbaşı rütbesinde iken Ordudan ayrıldı. Daha sonra Yüksek Libasnı Ankara Cerahpaşa hasteanesinde tamamladı. Burada Bölüm Şefliği görevinde de bulundu. ( 1993 ). Şerif Onaran, 1980 yılından bu ana Türk Dil Kurumunda aktifolarakçalıştı. TDK ‘da Yayın ve Tanıtla Kolu Başkanlığı yaptı, Türk Dili Dergisinde sürekli şiir ve kültürel yazılar yazdı. Onaran’ın ilk şiireri İstanbul Dergisinde yayımlandı. ( 1944- 46 ). Daha sonra Varlık, Yücel, Ülkü, Yaratış, Büyük Doğu,Türk Dili, Kovan, Kitap-lık, Hece, Çağdaş Türk Dili, Hürriyet Gösteri ve Beşparmak gibi dergilerde yayımlandı. Cumhuriyet Gazetesinde “Değinmeler” başlığı altında yazılar yazdı. ( Ben bir İnsan Rüştü Aynalı ile ) Nazım’ın yaşadığı dönemlerde kısa kesitlerle ürenler verdi.
Birçok televizyon ve radyo ve özeilikle TRT 2’de birçok proramalara katıldı. TRT’2 de Talat Sait Hamlanla birlikte ve Erendiz Atasü ile birleikte “ Sözün Büyüsü” konulu programlar ve konuşmalar yaptı.b Cumhuriyet Gazetesinin hazırladığı “Yunus Emre “ şiir ödülünü aldı 1952 ). Bundan baka birçok ödülleri vardır.
Kim ne derse desin Mustafa Şerif Onaran şiirimizin, sanatımızın ve yazınımızın bir yüz akıydı. Şiir ve yazılarında yaşayan Türkçe'yi kullanıyordu. Akıcı, yakın ve pürüzsüz bir Türkçesi vardı. Çokta güzel konuşuyordu. Anlaşılır bir Türkçesi vardı.... İnsan olarak da cana yakındı. Hatırnazdı... Tarihimize ve miili değerlerimize değer veren bir sanatçı idi... Bu yönleriyle her zaman saygıyla anılacaktır.
Eserinden bazıları:
Unutulmuş Şiirler( 1985 ), Ben Bir İnsan Ruştü Asyaylı ile / Oyun ( 2004 ), A’dan Z’ ye Cahit Külebi / Biyografi ( 2004 ), Sapanca Şiir Akşamları ( 2003 ),Cahit Külebi’ye Saygı / A.Budak, A.Cengizhan ile ortak ( 1998 ) gibi yayımlanmış eserleri vardır. 23 Mayıs 2013 Perşembe günü 86 yaşında iken vefat etmiştir.
Bir ara yanılmıyorsam Cumhuriyet Gazetesinde kendi hazırmadığı “Değinmeler” köşesinde eski valilerimizden şair Nüzhet Erman ( D: 1926- Ölüm: 1996 ) hakkında şunları yazmıştı.
“ Mülkiye ( Siyasal Bilgiler Fakültesi ) nice edebiyatçının yetiştiği gizli ozanlarıyla anılan bir kültür yuvasıydı. Nüzhet Erman bir mülkiyelidir. Kaymakamlık ve Valilik yapmıştır. Bir Cumhuriyet Valisi olan Nüzhet Erman masa başı yöneticisi olmamış, Anadolu insanının yazgısını, onların iç dünyasını tanımaya başlamıştır.
Nüzhet Erman’ın şiirinden ve esinlendiği Aşık Paşa’dan bakmalıdır. Aşık Paşa insanı üç kapılı bir kente benzetir. Eline, beline, diline sahip olmaktır bu kapı. Aşık Paşa kent ile insanı bütünleştirir. Şöyle bir yoruma varır: Şehrin mülkü,canı ve hazinesinin bulunduğu yer gönüldür. Hazinenin ölçeği akıldır, anlayıştır. Kentin savunması nasıl üç kapının örtülmesiyle gerçekleşiyorsa insanın kurtulması da nefis eğitiminden geçmesine bağlıdır.
Nüzhet Erman Vali olarak il yönetiminde görev yaptığı yıllarda Anadolu insanını tanıdıkça halkımızın tasavvuftaki “gönül eğitimi”ne inandığını anlamıştır ve “halk halktır” kitabını bu anlayışla yazmıştır.
Nüzhet Erman masa başı yöneticisi değildir diyen Mustafa Şerif Onaran şöyle anlatıyor. Nüzhet Erman böylelerine akvaryum aydını derdi.
Oysa günümüz sorunlarını anlamak için “bugünlere nereden ve nasıl geldik, tarihsel nedenler nelerdir, hangi açmazlarla ne gibi çıkmazlara düştük… bunları anlamak ve gücümüzü öğrenmeye çalışmak gerekir.”
Anadolu toprağında birbiriyle uzlaşması zor değişik insan toplulukları varken bunları “Türk” kimliği altında toplamak gerçekçi olur mu diye sormuş ve “Türk Destanı”nda gerçeğin altını çizmiştir.
Türk-Türkmen gelinceye kadar… sayısız kavime doğal köprüdür, zorunlu yoldur… Yol geçen hanı… Homeros’un küçük Asya’sı… Emektar Anadolu diyerek.
Aynı topraklarda yaşamak insanları yaklaştırıyor. Sezilmeyen öyle özellikler var ki bunlar Anadolu insanının kişiliğini oluşturuyor.
Bu özellikleri gülümseyerek sıralar Nüzhet Erman. ( Cumhuyet Değinmeler ) de…
Sözümü değerli şair Mustafa Şerif Onaran’ın “ŞERİF USTA “ adını verdiği bir şiiriyle sözlerimi bitirmek istiyor ve sevgili şairimizi saygıyla ve rahmetle anıyorum. Başta Onaran ailesi olmak üzere tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum.
ŞERİF USTA
Bir han köşesinde bu şehrin
Babam halı tamircisidir.
Dalıp gitmiş elleri, yüreği,yüzü;
Ya bir Yörük kiliminde,
Ya bir Buhara seccadesinde…
Anlar bütün ömrünü bu seccadenin,
Kimler kullanmış bunu kaç yıl önce.
Hangi taze dokumuş bilir.
Kanatkâr adamdır Şerif Usta,
Temiz yürek deryadil kişidir.
Bir dolu zembille birazdan,
Evine döner akşam olmazdan
Köşe başından tanır ayak sesini Tekir’in…
Derken efendim, soramız kurulur.
Diz çöküp besmele çekilir
Dumanı tüten aşın çevresinde…
Yüzünde hatırası eski yılların,
Babam, en güzeli ihtiyarların.
Kahveye çıkar yemekten sonra,
Hele bir başlasın anlatmaya,
Unutursun derdini sohbetinde,
Sonra çırak çıkarıp iki mars bir oyunla,
Şöyle bir kapatışı vardır tavlayı,
Gözlüğünün üstünden bakışı vardır.
Halı örücüsüdür Şerif Usta,
Bu şehrin bir han köşesinde
Mustafa Şerif ONARAN
( Unutulmuş Şiirler , 1985 )
---------------------------------------------------------------------
Geniş bilgi: Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi Haz: İhsan Işık,7. cilt, Ankara , 2006.s.2695