Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '08

 
Kategori
Bilim
 

Musul'un işgaline yaklaşılan durumlar-4

TÜRKİYE'NİN, LOZAN KONFERANSI'NDA EN ÖNEMLİ KONULARI NELERDİ?...MUSUL HANGİ ÖNCELİKTEYDİ ACABA?

Lozan Konferansı öncesinde, TBMM, konferansa hazırlık konusunda üç önemli nokta üzerinde durmuştu. Bunlarda biri, "konferansın toplanacağı yer" ; ikincisi, "konferansın temsil yetkisi" ve üçüncüsü de, "konferansta görüşülecek konular"dı.

"Konferansın nerede toplanacağı" konusu, İtilaf Devletleri ile Ankara Hükümeti arasında bir süre tartışıldıktan sonra, 13 Kasım 1922'de İsviçre'nin Lozan(Lousanne) kentinde toplanması kararı alındı.

İkinci konu olan konferansın temsil yetkisi ise iki boyutlu bir sorunu gündeme getiermişti. Biri, konferansa kim katılacaktı, İstanbul Hükümeti mi yoksa Ankara Hükümeti mi? İkinci sorun ise, konferansta Türkiye'yi kimler yani hangi kişilerden oluşan bir heyet temsil edecekti?

Çünkü, İtilaf Devletleri, Lozan Barış Konferansı'na İstanbul Hükümeti'ni de çağırmıştı. Bu, Ankara'da büyük bir kızgınlık yarattmıştı. Ankara, bu davranışın, Mudanya Mütarekesi'nin "özüne" aykırı olduğu ileri sürerek İtilaf Devletleri'ni protesto etmişti.(1)

İstanbul Hükümeti'nin, Anadolu'da kazanılan başarıya ortak çıkarak, Lozan Konferansı'na birlikte katılma çağrısı ise, Ankara Hükümeti'ni daha da kızdırmış ve kızgınlık, konferans öncesinde Saltanat'ın kaldırılmasını gündeme getirmişti.

Sağlık Bakanı olan ve daha sonra Lozan'a gidecek Barış Kurulu'na seçilen Dr.Rıza Nur'un, Meclise sunduğu ve altında M.Kemal'in imzası bulunan bir önerge üzerinde yapılan yoğun tartışmalardan sonra 1 Kasım 1922'de kabul edilen bir kanunla Saltanat kaldırılmıştır.(2)

Böylece bu sorun da ortadan kaldırılmış ve Lozan Konferansı'na ulusun gerçek temsilcisi olan Ankara Hükümeti'nin katılması sağlanmıştır.

Şimdi, sıra ülkeyi Lozan'da temsil edecek Barış Kurulu'nun seçimine gelmişti. Ayrı bir blog konusu olacak bu konu da, büyük tartışmalar ve kişilerle ilgili öne sürülen farklı görüşler sonunda halledildi.

İsmet Paşa'nın başkanlığında; Sağlık Bakanı Dr.Rıza Nur, Ve Maliye Bakanı Hasan Bey'in(Saka) üyelikleri BMM tarafından onaylandı. Ayrıca, 21 danışman(milletvekili, hariciyeci, hukukçu, maliyeci), 2 basın temsilcisi ve 10 yazman ve çevirmenden oluşan 33 kişilik bir grup da yardımcı olarak heyete dahil edilmişti. Bunlar, Türkiye'nin en becerikli ve bilgili aydınları arasından özenle seçilmişti.

Heyet Başkanı, İsmet Paşa 3 Kasım 1922'de Meclis'te yaptığı konuşmada, konferansta delegelerin izleyeceği yolun, Meclis'in şimdiye kadar yapmış olduğu antlaşmaların ve Misak-ı Milli'nin doğrultusunda olacağı konusunda Meclis'e güvence verdi.(3)


Şimdi...Bakalım öyle mi oldu?

Lozan Konferansı'na ikinci delege olarak, Meclis tarafından seçilen ve M.Kemal tarafından seçimi onaylanan ve Saltanatın kaldırılması için ilk önergeyi veren Dr. Rıza Nur, bu konuda bakın ne diyor?

"Bizde ne hazırlık var, ne dosya var; hiçbir şey yok. Lord Curzon gibi birtakım resmi diplomatların mükemmel dosyaları vardı. Ne yapacağız!...Heyet-i Vekile, bize giderken bir içtimada avuç içi kadar bir kağıda sığan bir talimat verdi. Mustafa Kemal, İsmet paşa ve beni bir tarafa çekti, dedi ki; "Esaslarımız budur. Baktınız ki, hatta Trakyayı alamıyorsunuz, sözlerinden dönüyorlar, uğraşmayın, terk edip sulhu yapın; hatta gerekirse İstanbul'dan da vazgeçmek lazımdır. Musul için hiç uğraşmayın!"(4)

Rıza Nur, devam eden anılarında, görüşmeler sırasında, İsmat Paşanın "canım gel, şunu bırakalım da sulh yapalım" diyerek, kendisini daima sıkıştırdığını da yazmaktadır.

Ara Not : Bundan önceki bloğumda Dr.Rıza Nur hakkında kısa bir ansiklopedik bilgi vermiş ve anılarıyla ilgili kısa bir açıklama yapmıştım. O bloğumu okumayanlar için, burada da bir açıklama yapmak istiyorum.

Kim yazarsa yazsın, anılar genelde kişiseldir; objektiflikten ve öz yargıdan biraz yoksundur. Yani yazan, kendisinin yaptığı hatalara pek değinmez ve kendisine yöneltilen suçlamaları da pek konu etmez.

Anıları bir özelliği de, geçmişteki bir olay anında düşünülmeyen bir şeyin, aradan yıllar geçtikten sonra o olay hakkında "ben zaten böyle düşünmüştüm" denilerek, yazanın kendisine olumlu yönde bir pay çıkarmasıdır. Bu nedenle, genelde anıların kaynak gösterilmesi yaygın değildir. Ancak, bu düşünce, anıların, tamamen doğrulardan uzak olduğu anlamına da gelmemelidir. Ayrıca, anıların doğruluğunu ve yanlışlığını, anıları yazanların kimliklerine bakarak peşin hükümlerle değerlendirmek de doğru değildir. Esas olan, anıların başka kaynaklar tarafından doğrulanması ya da elde edilen yeni bilgiler çerçevesinde doğruluğu ve yanlışlığı hakkında kanaat sahibi olunmasıdır.

Bu arada, Dr.Rıza Nurun 1000 sayfayı aşan anılarını satır satı okumuş bir olarak şunu söylemek zorundayım; Rıza Nur, bu anılarında hiçbir kimsenin açıklamaya cesaret edemediği kendi özel durumlarını da (kişisel yapısını ve belki de insan ilişkilerindeki tercihlerini) ortaya koymuştur.

Rıza Nur'un anılarının pek çok yerinde, devrimlere olumsuz bakışı ve M.Kemal'e ağır hakaretleri de bulunmaktadır. Belki de, anılarının ölümünden sonra yayımlanmasının nedeni de budur. Ya da bir ihtimal, anıları, ölümünden sonra, başka birileri tarafından değiştirilerek yayıma verilmiştir.

Dr.Rıza Nur'un delege olarak seçilmesinde, İttihat Terakki'ye karşı olması, Ankara Hükümeti'nin iki ayrı bakanlığını yapması ve Saltanatın kaldırılması için önerge vermesi ve çok sayıda kitap yazması etkin olmuştur diye düşünüyorum.

Şimdi, Dr..Rıza Nur'un, yukarıdaki inanılması çok güç olan anısına destek olacak başka bir kaynaktan yaptığım alıntıları yazmak istiyorum

"Lozan Barış Kurulu'na verilen direktif içindeki iki noktada, Türk Hükümeti, savaşı göze alacak kadar kesin kararlıdır. Bunlardan biri, "Ermeni Yurdu"; diğeri de, Kapitülasyonlar"dır. Konferans'ta, Türkiye'den Ermeni Yurdu için bir toprak koparılmak(Bu Amerika'nın isteğidir.cd) istenirse, Ankara'da talimat beklemeden görüşmeler derhal kesilecekti. Kapitülasyonlar konusunda da, gerekirse görüşmelerin kesilebileceği ve savaşın göze alınabileceği anlaşılıyordu. Aynı kararlılık Musul için yoktu(Vurgulama bana ait.cd)(5)

Nitekim, İngiltere'nin Musul sorununu Milletler Cemiyeti'nr havale etmek isteği; ve bunu Türkiye'yi "barışı bozmakla" suçlar şekilde dile getirmesi, İsmet Paşa'nın Musul'la ilgili görüş ve politikasını değiştirmeye sevk etmişti.Bunun üzerine İsmet Paşa, Lozan'dan Ankara'ya gönderdiği 27 Ocak 1923 tarihli telgrafta "Ben Musul'dan feragat ederek barış aramak fikrindeyim" diyordu.(6)

Başka bir deyişle, İsmet Paşa, Musul'dan vazgeçerek, daha önemli olan "kapitülasyonlar" ve "bağımsızlıkla" ilgili konulara ağırlık verme taraflısıydı. Bu da, Dr.Rıza Nur ve Bilal Şimşir'i doğrulamaktaydı.

Ayrıca, Ankara'nın bu fikre karşı geldiğine dair, Lozan telgrafları arasında bir işarete de rastlanmamaktadır.(7)

İlginç, değil mi?


cdenizkent

____________ :

(1)
Ankara Hükümeti'nin İtilaf Devletleri'ne gönderdiği 29-10-1922 tarihli nota(Selahi R.Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, Cilt-2, s.292

(2) Ali Fuat Cebesoy, Ali Fuat Cebesoy'un Siyasi Hatıraları, ss. 125-132

(3) TBMM Gizli Celse Zabıtları, Cilt-3, Ankara: TBMM Basımevi, 1980, ss.980-1006

(4) Dr.Rıza Nur, Hayatım ve Hatıratım, Cilt-III, 1968, ss. 889-982

(5) Bilal N.Şimşir, Lozan Telgrafları-I, (1922-1923), Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayını, 1990, s.XIV

(6) Fahir Armaoğlu, "Lozan Konferansı ve Musul", Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, s.129

(7) A.g.y.

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..