Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '08

 
Kategori
Deneme
 

Mutluluğu aramak

Mutluluğu aramak
 

Resim, bir Rasim SERİN üretimidir.


Tüp kuyruklarında öğrendim sabretmeyi
Sokağa çıkma yasaklarında bildim özgürlüğü
Taranmış kahvelerde tanıdım ölümü
Patlayan bombalar aldı benden korkuyu
Senin hayalinle kovaladım kâbuslarımı
Doğan her günde seni aradım

Topal Ahmet vardı mahallemizde
At arabası ile yükünü taşırdı dünyanın
Komünist miymiş neymiş
Hep solunda otururdu arabanın
Sağından kurşunladılar pusuda
Donuklaşmış gözleri seni arıyordu

Üç film devamlı da aradım seni
İzmir usulü tombalada da yoktun
Karaborsa, spekülasyon, enflasyon...
Ve ihtilal, hazır olda yaşadım yıllarca
Döşe vurulan dipçikte de yoktun sen
Nerelerde aradım seni bir bilsen

Tedirgin ve yorgun bir ananın kucağında
Geçim telaşındaki bir babanın tavırlarında
Aşağı mahallenin kızgın çocuklarında
Öğretmenin kızılcık sopasında
Defalarca baktım, yoktun sen
Saklambaç mı oynuyoruz, gel geleceksen

Seni aramakla geçti çocukluk ve ilk gençlik yılları
Peygamber ocağında yenen azarlarla büyüdüm
Evlilik, iş güç, çoluk çocuk, türlü telaşe.
Seni aramaktan hiç vazgeçmedim.
Dün geldim, yarın gidiyorum
Hey mutluluk, neredesin sen?

* * *

Önceleri yazmış olduğum bu şiiri okudum da, nerelere aldı götürdü beni. Dedim ki;

Bu memlekette dünyaya geldin mi, biraz sarhoş olmalısın, biraz uykulu, biraz da aptal. Karda, kışta, yokuşta biraz da sabırlı…

Ya düşünmemelisin ya da düşünde aramalısın mutluluğu, düşsel gerçeklikte…

Sevgisizliğin tavan yaptığı yıllarda, sağcılar vardı, solcular vardı, kavga ediyorlardı; ama onlar, bu ülkeyi canlarından çok seviyorlardı.

Şimdide birileri var; şimdikiler başka, şimdikiler tuhaf, yeşil olan her şeyi seviyor bunlar, fakat en çok doları.

O zamanda vardı bunlar, fakirin çocukları vatan için birbirlerini öldürürlerken, onlar, Atatürk heykellerini kurşunluyorlardı. Kimse dikkate almıyordu onları, üç beş meczuptu onlar.

Üç beş meczup, çoğaldı, çığ oldu artık. Yıka, yıka geliyorlar, tarikat, tarikat geliyorlar; saf, saf geliyorlar; kubbeleri kalkan, minareleri süngü yapmış geliyorlar. Adı demokrasi bunun, demokrasi olmayan çağlara götürmek için geliyorlar.

Her halini gördüm bu ülkenin; kaygıyı, mutsuzluğu her şekliyle yaşadım; yalnız bu sefer başka! Belki, Mustafa Kemal’den sonra mutluluk görmedi bu memleket ama umut, hep vardı.

Bunlar, umutlarımızı çalmak için geliyorlar; Anadolu, yeni ve karanlık bir çağa giriyor. İçlerindeki şer i atamamışlar, şeriatı getirmek için geliyorlar!

Solunda, sağında bu memleketi sevenler ölmüş, kalanlar suskun, kalanlar ölüm uykusunda. Herkes, bu topraklar üzerinde mutsuzluğun, bir de bu halini seyre dalmış.

Atatürk’ün güneşi batıyor ağır ağır; gecenin gözü iyice kararmış; gece, cahil cesaretiyle çöküyor ilmin ve aydınlığın üzerine.

Bu gecenin bir sonu var elbet; yarın, ne Mustafa Kemallere gebe!

Vurmadan, kırmadan Mustafa Kemal gibi, güneş gibi, doğarak halletmeli bu işi. Bilimsel metotlarla yakalaşmalı onlara, dinleyerek, anlayarak; sevgi en büyük silahımız olmalı.

Öyle bir sevgi göstermeliyiz ki onlara, kendilerini kirli hissetmeliler, bizim yanımızda. Utanmalılar ayıplarında, kendilerini temizlenmek zorunda hissetmeliler.

Nefret göstermemeliyiz onlara; bilmeliyiz ki nefret, karşı nefreti doğurur, haklılık hissi uyandırır insanda, haksız dahi olsa.

Herkesin mutluluğu aradığı bu ülkede, gerçekten mutlu olmak istiyorsak, ilk sözümüz sevgi olmalı. Sevgi, güneşimiz olmalı ve yılmadan, inançla temizlemeliyiz, üzerine atılan balçıkları; ülkemizin güzel yarınları adına, çocuklarımızın mutluluğu için…

Sevgiyle kalın.

 
Toplam blog
: 36
: 1120
Kayıt tarihi
: 21.09.07
 
 

İstanbul'da 1967 yılında doğdum. Askerlik harici bütün yıllarım bu şehirde geçti. İşletme mezunuyum,..