- Kategori
- Felsefe
Mutluluk

Mutluluk üzerine neler söylenmiş ne çok söz vardır Almanlar demiş ki “herkes kendi mutluluğunun demircisidir”. “Herkes mutluluktan söz eder ama çok az kimse bilir onu” demiş Mme.Jeanne P.Roland. birkaç söze daha bakalım
Mutluluk, bizi zorlayan kadere karşı kazanılan zaferlerin en büyüğüdür. Albert Camus
Mutluluğun aşk, para ve şöhretle edinilmeyeceği, onun kişi ile ilgili olduğu konusunda bri mutabakat vardır adeta. Peki mutluluk nedir, nasıl tanımlanır?
TDK sözlüğü şöyle diyor “Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık” yani şöyle bir durum var bu tanıma göre, özleme ulaş, özlem bitsin, biten özlem mi mutluluktur, yoksa yeni özleme ulaşma ihtimali mi.? Sanırım ulaşma durumundan söz ediliyor. Peki özlemi olmayan insan mutlu olamaz mı? Özlem burada umutla mı özdeş acaba? Hiçbir umudu olmayan, mutlu olamaz mı demeliyiz, yoksa bir özlemi ya da hedefi olmayan insan mutlu olamaz mı demeliyiz? Eğer becerebilirsem konuyu karıştırdıkça karıştırmak istiyorum.
Ayrıca sevincin tanımı şöyle TDK sözlüğünde “İstenen veya hoşa giden bir şeyin olmasıyla duyulan coşku” buradan anlayacağımız, sevinç ile mutluluğu ayırt etmeyi bilmemiz gerektiğidir, istediğin bir şey alındığında “çok mutlu oldum” yerine “çok sevindim” diyeceksin, oysa bu durumlar hayatımızda karman çorman yaşanmaktadır. Diyeceksiniz ki, “sana ne yahu, bir hediye ile mutlu oluyorsa insan bırak olsun”.
Ekşi sözlükte “emekli” kod adlı yazar şöyle demiş “kendinle barışık olma hali
üzgün olmak,sıkıntılı olmak genel anlamında "mutlu" olmaya engel değildir
üzüntü,öfke,sıkıntı,endişe vs gibi olumsuz kabul edilen duygular surelidir oysa mutluluk ya da mutsuzluk genel bir hal ve tavırdır "mutsuz" insanlar zaman, zaman neşeli,keyifli olabileceği gibi "mutlu" olanlar da bazen olumsuz hislere kapılabilirler” buradaki kendinle barışık olma hali bana göre mutluluk denilen kavramı çok güzel tanımlıyor. Kendinle barışık olmayı beceriyorsan, başkası ile küs olabilir misin? Herhalde olamazsın, kendinle küs isen, başkası ile barışık olmanın da pek bir manası olmaz galiba. Kendiyle barışık olmayan bir insan mutlu olamaz mı? Bunu örnek vererek kanıtlamak olası mı? Kendileri ile barışık olmayan hepimizin tanıdığı kimler var çevrede veya tarihte? Hiç gülen resmi olmayan Hitler kendiyle barışık değildir dersek, mutlu olmadığını söylemek kolay mı?
“schopenhauer e göre hiç bir derdinin tasanın olmaması. aranırken, beklenirken de hayatın geçiverme ihtimali oldukça yüksektir. gereksiz bir ihtiyaç” diyen “sawarage”ekşi sözlük yazarının da ifadesine dikkat etmek lazım. Gereksiz bir ihtiyaç dersek bu bizim mutsuz olduğumuz anlamına gelmez. Ya da mutluluk yoksa zaten mutsuzluk da olmamalı.
İnsanların mutluluk arayışlarını paraya çevirmek de mümkün. Yoga, reiki, estetik cerrahi, diyetler, otlar böcekler, önce insanı huzursuz dene bir dünya yarattıktan sonra huzur ve mutluğu buldurmak için seanslar yapılıyor.
Hatta üniversiteyi kazanamayan veya okumayan, bir baltaya sap olması zor olan çocukları mutlu etmek için , şu masallar anlatılıyor, ve masallardaki insanların çoğu üniversiteyi bitirememiş insanlar, bunları duyan gençlerin mutlu olup hayata sarılacakları sanılıyor
“Sergey Brin, Larry Page ile Google’ı 24 yaşında kurdu
Microsoft doğduğunda Bill Gates 20 yaşındaydı
Garajda doğan YouTube 1,6 milyar dolara Google’a satıldı
iPod ürecisi Apple’ın patronu Steve Jobs 21 yaşında yola çıktı
Michael Dell 19 yaşında Dell’in başına geçti”
Bu tür mutluluk pompalamaları da sanaldır, gerçekçi değildir. Bizim eğitim sistemimiz bu tip insanlar çıkaramıyor. Aslında konumuz mutluluk ise, ve para mutluluk değilse yukarıdaki başarılı insanların mutlu olduğunu söylemek de kolay değil.
Hani güzel öykümüz vardır ya, sultan hastalanır, hekim başı ona dünyadaki en mutlu insanın gömleğini giyerse iyileşeceğini söyler. O adam aranır aranır, dağ başında koyunlarını otlatan bir çobanın dünyanın en mutlu insanı olduğu tespit edilir, ama görülür ki, onun da gömleği yoktur”
Bu öykü mutluluk cahilliktir mi diyor, yoksa mülksüzlüktür mü diyor, acaba yalnızca sağlıktır mı diyor. Bilmemek yani cahillik mutluluksa bunu tercih eder misiniz, yoksulluk mutsuzluksa tercih edilir mi, kaç kişi “sürünüyorum “ ama sağlığım yerinde ne mutluyum der. Ama bana göre mutluluğun başlangıcında “sağlıklı olmak vardır” biz sağlıklı olan insanların mutluluğu üzerinde konuşuyoruz şu anda, sağlık ile ilgili durumu düşünmüyoruz. Ben sağlık gitmiş ise bir çok şeyin önemi olmadığına inanıyorum.
Nazım Hikmet sormaz mı dostuna
“sen mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin” diye, çocuğunu emziren anayı çizmemesini söyler. Çocuğunu emziren her ana mutlak mutlu mudur?
Önder Balıkçı şöyle yazmış
“"Mutlu anlar"ı daha çok arardım. Çünkü gerçek mutluluk ne mesleki kariyerde, ne çok büyük başarılarda ne de ihtiraslarda... Mutluluğun kaynağı dışımızda değil, içimizde. Mutluluk, kimi zaman bir martının gökyüzünde salınarak uçuşunu izlemekte, kimi zaman sahilde çıplak ayakla yürürken denizden gelen iyodu doyasıya ciğerlerine doldurmakta, kimi zaman bir şiir gecesinde Nâzım'ın dizelerini yüreğinde hissetmekte, kimi zaman bir tiyatro yapıtıyla bütünleşmekte, kimi zaman bir kimsesize yardım ederek acısına merhem olmakta...
Mutluluk, aslında çok değişik bir kavram. Bir şeye sahip olan, onu yitirmesini de bilmeli. Mutluluk içinde olan, acıyı da tatmalı. Çünkü arzu öylesine bir açlıktır ki, hiç doymak bilmez. Birçok kişinin yaşamı, arzularını doyurma yollarını aramakla geçer. Bir de bakarlar ki ömür bitivermiş. "Kovama umman niçin sığmıyor?" diye üzülmek yerine, kovamızı ummana boca etmek daha doğru değil mi? Unutmayalım ki önemli olan yaşamımıza yeni yıllar katmamız değil, yıllarımıza yeni yaşamlar eklememizdir. Yaşam, ertelenmeyecek kadar kısa ve değerlidir” güzel önerilerle mutluluğu anlatmış Balıkçı, ama burada da görüyoruz ki onun mutluluğu da kendi hayatının süzdüğü bir mutluluk, pişmanlıklar, başarılar, başarısızlıklar, düş kırıklıkları, eksiklikler her insanın yaşamında bir mutluluk tanımı mı oluşturuyor acaba. Balıkçı yazısını şöyle bitirmiş
“Can Dündar ne diyor?
"Özenle sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz!
Vakit gelip, sandıktan çıkardığınızda
Bir de bakıyorsunuz ki, tedavülden kalkmış!"
Yaşayın! Hemen, şimdi!”
ne kolay söylenmiş, ne güzel bir söz gibi duruyor değil mi “Yaşayın! Hemen ! Şimdi!”
Yaşamak ne demek?
Yaşamak; her sabaha, varlığını, var olduğunu hissederek uyanmak, her geceye, sabahın umuduyla yatmaktır. Bu tümüyle bana ait bir sözdür, itirazı olan var mı.
Mutluluk ise; yaşama sevincini sürdürmektir.
Hepsi bu...