Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Mutluluk

Mutluluk
 

Mutluluk var mı? diye sordu MSN' de asla bitemeyeceğini artık iyice anladığı biricik aşkı.

Bir şeyi kaçırıyoruz biz insanlar. Genele yayıyoruz mutluluk kavramını. Oscar Wilde'ın bir sözü geldi kadının aklına."Mutluluk varılacak bir istasyon değil, bir yolculuk biçimdir." O yolculuk biçiminde bazen fırtınaya da tutulabilirdi insan.Tıpkı şu an kendisinin içinde olduğu durum gibi. Fırtına'nın tam ortasında kalmıştı. Tüm yelkenleri parçalanmış, direkleri kırılmıştı.Sığınacak bir liman bile arayamayacak kadar yalnız hissederken, online olan kişilerden birisinin, ve hayatında en önemli yeri olan kişinin, turucu ışığı yanıp sönmeye başladı aşağıda.Güya artık bitmişti ya.

- Bu saate ne işin var senin evde?

Sevginin ılıklığı kapladı içini. Oradaydı yine işte. Yanında asla olamayacaktı ama oradaydı. İçindeki her şeyi, başına gelenleri, duygularını,korkularını, boşaltıverdi acemice. O kadar acemiceydi ki karşı taraf, net olarak anlayamayacaktı belki de.

- Senin için yapabileceğim bir şey var mı canım?

Karşılaştığı bu soru, ne kadar doğru anlaşıldığının aleni bir cevabıydı oysaki.

-Var, dedi kadın.

- Mutlu ol!!!!

- Mutluluk var mı? diye sordu MSN' de asla bitemeyeceğini artık iyice anladığı biricik aşkı.

- Var! dedi kadın.

- Mesela ben ne zaman Beşiktaş - Kadıköy vapur iskelesi yanındakini çay bahçesine gitsem mutlu oluyorum.Ne
zaman Beşiktaş -Kadıköy vapuruna binsem mutlu oluyorum.

Orada takılırlardı sevgilisi ile. Birbirlerine ayırmış oldukları en fazla 2 saatlik zaman diliminde ilk durakaları orası olur, iskeleye yanaşacak olan Beiktaş-Kadıköy vapurunu beklerken bir bardak çayı yuvarlayıverirlerdi boğazları yana yana.Üç beş lakırdının da belini kırarlardı.Derken vapur yanaşırdı iskeleye binip karşıya geçerlerdi.Gözlerinin taa içine bakardı kadın sevgilisinin."En çok bana olan bakışlarını seviyorum!" derdi adam. O bakışlar her şeyi olanca açıklığı ile koyardı çünkü ortaya. Aleni, dupduru , dümdüz bakışlardı. Yalansız, hilesiz ne olduğunu anlatabilen bakışlardı, keza o bakışlar.

Ayrıldıklarından çook sonra bir gün kadının yolu Beşiktaş'a düşmüştü. Kadıköy'e geçecekti ordan. Uğradı o hasır tabureli çay bahçesine vapura çok vardı daha. Her zaman oturdukları kesimden bir tabureye oturdu. O günler aklına geldi ve yüreğinin çarptığını hissetti. Vapura bindiğinde de aynı şeyi hissetti. "Mutluluk bu demek ki!" diye düşündü. Ayrılmış olsan bile , yaşadığın güzel anılar seni tekrar gülümsetebiliyorsa, geçmişe yaşadıklarını gülümseyerek hatırlayabiliyorsan, aynı mekanlar sana aynı hisleri yaşatıyorsa mutluluk bu demek diye düşündü. Kendini iyi hissetmenin bir diğer adı mutluluk.

TV yi açtı. Tiyatrocu bir adam özl hayatına dair,şunu söylüyordu. "Eşim son bir haftadır çok mutlu. O çiçekler böcekler şeklinde ortalıkta dolaşırken ben mutlu oluyorum. Olumsuz durumlarım aklıma gelmiyor bir haftdır.Birisini mutlu görmek bile beni mutlu ediyor hele bu birisi benim hayatımdaki kadınsa.!" Mutluluk bu kadar basitti aslında.

-Sen de mutluluğu hiç yakalamadım diyemezsin! dedi kadın. Oğlunu düşün. Hiç mi kendini iyi hissettirmiyor sana?

Karını düşün diyecekti diyemedi.Ailesiyle mutluydu adam. Kadın bunu çoktaan fark etmişti.Bir de adam fark edebilseydi. Belki de adam da farkındaydı ama MSN öteki ucundaki darmadağın kadına bunu hissttirmek istemiyordu.

- Artık daha fazla konuşmayalım. dedi kadın. Teşekkür ediyorum sana. dedi.

- Ne yaptım ki? dedi adam.


Belki bilerek belki de bilmeyerek kadının kendini en kötü hissettiği anda MSN den dahi olsa yaşamına müdahale etmişti kadının. En gerekli zamanda üstelik. Hayat garipti işte. İnsanların mutsuzlukları da mutlulukları da bazen kaynağını aynı noktadan alabiliyordu.

 
Toplam blog
: 167
: 1867
Kayıt tarihi
: 20.04.07
 
 

01/06/1967 Rize/fındıklı doğumlu olmama rağmen doğum yerimi hiç görmedim. Türkiye'nin hemen her ilin..