Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '07

 
Kategori
Tarih
 

Müzik aşkına yaşasın Neşter!

Müzik aşkına yaşasın Neşter!
 

Gelin benimle, tarihin 1700 – 1770 gibi çok eski takvim yapraklarına dönelim! Avrupa, İtalya olsun gideceğimiz coğrafi yer. Şimdilerde olduğu gibi o zamanda fakir fukara var, bekâr anneler babasız bebekler!

Konu komşu ne der? Dedikodu! Kendi popoları çok daha koyu renkli olsa da, fark etmez. Dilleri uzar daracık sokaklarda, çamaşır ipleri misali bir balkondan bir balkona. Genç anne güzeldir, bir kusuru vardır, nikâhla onu kendine bağlayacak erkeği yoktur. Aş vereni işvereni, yakınıdır onu ayaklar altına alan, belki kara sevdasının belki de yasak aşkın meyvesidir karnında taşıdığı. Önemi yoktur tüm bunların!

Karanlık gizli köşelerde tek başına inlememek uğruna ısırılan dudaklar kanar. Ana onu dünyaya getirdiği, yavru dünyaya geldiği için ağlar! Öpüşüp koklaşma zamanı değil ayrılık zamanıdır. Çaputlara sararken elleri yüreği titrer, göbek kordonu kanlı kuzusunu!

Koşar adımlar yankı yapar sokaklarda. Sarhoşun elinde şişesi yılışır, soyunmak ister aşk oyunlarına. Nefes nefesedir ateşi yüksek, taze loğusa, tanrının dua edilen, isteyerek istemeyerek günahlara girilen mekânına ulaştığında. O ilk giren değildir, dış kapıdaki taştan örülmüş soğuk odaya, ilk değildir iki kapaklı tahta bölüme yavrusunu bırakan, zincirlere asılı zili çaldıran rahibelerin şefkatli şefkatsiz ellerine günahsızı bırakan.

Arkadan gelemez bu acele niye? Anne yavrusundan kaçmaz, hedef kendisidir. Yinede alır götürür beraberinde yorgun bedenini, daracık sokaklarda kaybolur. Nedense hep kız çocuklarıdır talihsiz sanılan, erkek çocukları da bir o kadar nasiplerini alır bedbahtsızlıklardan.

Az buz değildir kilise köşelerine bırakılanların sayıları. Keşişler rahibeler nasıl doyursun yavruların karınlarını. Kendilerince çare bulurlar! Şarkılar söylesinler ilahi türünden, eşlik etsin org gibi müzik aletleri yanık pürüzsüz seslere. Başka dünyalardan gelen nağmeler, keselerin büzülmüş ağzını kendiliğinden açtırır.

Böylece hem iyi kötü mideleri bayram eder, koruyucuları da bayramı, bayram ederler! Dünya hali bu ya pat diye bir sorun çıkar ortaya! İnsanı diğer mahlûkattan ayıran mükemmel düşünce gücü! Çare bulur anında! Erkek çocukların, bulûğ çağında o pürüzsüz tiz seslerini kaybetmelerine izin vermezler koruyucuları. Tahta kazanlar sıcak sularla doldurulur, oğlan içine oturtulur rehavet çöker garibe, başka daha neler verirler Allah bile. Kan revan içinde kalır çarşaf! Ufak keskin bir çakı ayırır ebediyen bedeninden ruhunu! Esasında hadım etmek, kesinlikle yasaktır o tarihlerde.

Eski bir seyahatnamede yazılanlar gerçek ise yüz çocuktan bir tanesi yetişkin yaşta belki meleksi çocuk sesini koruyabilirmiş. Geriye kalan 99 boşuna hadım edilir, zaten bilinçsiz kişilerin elinde çoğu yaşamını kaybetmiştir. Acep neden bu kadar günaha girmişler İtalya’da(Carcasssonne) veya dünyanın adını saymakla bitmez ülkelerinde. PARA+GÜÇ=GÜÇ+PARA! Ben İtalya’da takıldım kaldım çünkü Finarelli’den söz etmekti kastım. Kaybettikten sonra tanrının bahşettiğini, meleksi sesi ona kalmıştı.

Saraylar krallar bu sesi dinlemek için altın döşediler yollarına. İspanya hasta kralı Felipe için ama sadece onun için dokuz yıl boyunca, her gün dört arya okumuş deva olsun diye. Bir daha ayrılmamış saraylardan ömrü boyunca. Zengin, zengin, zengin olmuş. Finarelli talihsiz talihlilerden bir tanesi! Bir başkası “Soliso” kiliseler yaptırmış (Dresden/Almanya) evlenebilmek için âşık olduğu kızla. 40 yaşında vefat etmişti, kahrından. Kilisenin büyükleri “ Evlenebilirsiniz! Yemin edin tanrının huzurunda ömür boyu kardeş gibi yaşamaya” Dediklerinde.

Gençlik yıllarında uzun kemikli olurlar, yaşlandıkça kadını anımsatır bedenleri ve aşırı kilo alırlar. Sahnede prima-donna ya tepeden bakar, onun sesinden çok daha ince pürüzsüz aşk aryalarını söylerler, aşktan yoksun!

Dinleyenlerin umurunda mı? Kendilerinden geçmişçesine haykırırlar! Müzik aşkına:

“e viva il contello!” Yaşasın Neşter!

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..