Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '13

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Naftalin kokulu gazeteler ve Milliyet Blog!

Naftalin kokulu gazeteler ve Milliyet Blog!
 

Vatan Gazetesi'nin reklamı gözüme ilişti bugün. Reklam, yaşlı gazeteleri ve gazetecileri hicveden; bunun yanısıra, Vatan Gazetesi'nin genç kadrolarıyla övünen bir içerik taşıyordu.

Gazete, bu içeriği "naftalin kokusu" metaforunu kullanarak vurgulamak istemiş... Eski/eski zihniyetli gazeterin naftalin koktuğu vurgusu yapılarak artık devirlerinin geçtiği iması yapılıyor.

Bu yazının ilhamı da bu reklam oldu yani...Şöyle bir düşündüm de, Türkiye'de gazetelerin mazisi, diğer gelişmiş ülkelere göre fazla geriye gitmese de "gazeteci"lerin mazisi epeyce geçmişe gidiyor.

Bu tesbitin pratik karşılığı şudur: Türkiyedeki gazeteciler, genel olarak "yaşlılar"dan  oluşuyor. Burada kastettiğimiz elbette, "köşe yazısı" yazan gazeteciler...

Vatan Gazetesi'nin vurgusu yabana atılacak cinsten değil yani...Özellikle, Türk Gazeciliğinde öncülek eden Hürriyet ve Milliyet gibi gazeteler, oldukça yaşlı yazarlar istihdam etmeye devam ediyorlar...

Elbette yaşın tecrübe demek olduğunu ve tecrübenin de köşe yazarlığı gibi her gün herkese akıl dağıtan bir işte önemli olduğunu baştan kabul etmek gerekiyor. Bu işte tercübe her zaman bir erdemdir.

Ne var ki, çağın böylesine hızlı değiştiği bir dönemde, nerdeyse otuzların, kırkların delikanlılarından günümüze ilişkin performans beklemek biraz acaip kaçıyor. Gazetecilik, aynı zamanda gündeme dair söylecek sözleri olmayı da gerektiriyor.

Tam da Mevlana'nın dediği hakikat  gazetecilik için geçerli: "Dün dünde kaldı cancağızım; bugün yeni bir şeyler söylemek lazım"

Yeni bir şeyler söylemek için de, yeni zamanın insanı olmak lazım. Ben, ileri yaşlarına rağmen gündemi elinde tutan gazeteciler olduğunu elbette biliyorum. Bazı insanlar(gazeteciler) için gerçekten de yaş fazla mevzu bahis olmuyor... Ama herkes için böyle değil... (İsimlendirmek yok müsaadenizle)

Şimdi gelelim başlıktaki soruna... Yani Milliyet Blog'a...Bizim MB'nin de Vatan reklamının deyişiyle "naftalin" koktuğunu söylemek yanlış olur mu?... Bence olmaz!

Milliyet Blog da burcu burcu naftalin kokuyor bana kalırsa... Aslında, son beş yüz üyeyi (ancak o kadarına bakabildim)incelediğim de bunların büyük çoğunluğunun en fazla kırklı yaşlarında gençlerden oluştuğunu farkettim.

İyi güzel de küçük bir sorun var: Bu gençler yazmıyor!.. Arkadaş üye olmuş, bir iki blog yazmış, çekmiş gitmiş.. .İşi götürenler yine "naftalin kokulular" oluyor çoğunlukla...

Mlliyet Blog bildiğimiz ve göndüğümüz bir yer olduğu için, buradan hareketle Türkiyedeki gazetecilerin "yaş sorunsalı" üzerine genellemeler yapabiliriz diyorum. Şöyle ki:

Türkiyede elan(şu an) yazı yazan  insanların altmışını çoktan aşmış olmaları, Türk gazeteciliğinin "yaşlılığını" gösteriyor. Hatta, bazı gazeteler de, epeyce moruk (gençlerin ifadesiyle) olanlar da kalem oynatmaya devam ediyor. Tabii, sürekli kendini tekrar ederek...

Bunun sebebi nedir?... Gazeteler'in adeta ölünceye kadar "yazar" istihdam etmeleri gazetelerin suçu mudur; yoksa bir zorunluluk mudur?

Yani, hergün yazı yazabilecek gençler yetişmediği için mi, hala o "eski tüfekler" atış yapmaya devam ediyor, yoksa "köhne zihniyetler"  gençlere kapı aralamamak da direniyor mu?...

Oransal olarak fifti fifti midir bilemeyeceğim ama bu iki seçeneğin de katkısı var sorunda...Hem, yeterince genç yazar yetişmiyor; hem de köhneleşmiş bir zihniyet iktidarını sürdürüyor.

Eğer, bu ülke gerçekten genç ve yeni fikirli gazeteci/yazarlar yetiştirseydi eskiler fazla direnemezdi; ama Türkiye'nin eğitim sistemi, yeni fikirler üreten insan yetiştirmek konusunda hem kör, hem topal olmuştur ne yazık ki...

Daha da kötüsü, biyolojik olarak yaşları genç olan nicelerinin zihniyet olarak "yaşlı" olduğu bir ülke burası... Abbas Güçlü'nün "Genç Bakış" programlarını izlerken, öğrencilerin, o gencecik yaşlarına rağmen, ne kadar "yaşlı düşündüklerini" görmüş ve bu üzüntümü bir kaç defa yazıya dökmüştüm.

Özellikle, üniversite gençliğinin hala geçen yüzyılın başlarındaki ideolojilerin esiri olduğunu (o hale getirdiğini) hala satatükocu siyasetin argümanlarını haykırdığını görmek, Türkiyedeki yaşlı egemenliğinin nasıl sürekli hale geldiğini anlamak için yeterlidir.

Türkiye, son yıllara kadar sadece gazetecilik de değil siyasette de "Yaşlılar Cumhuriyeti" idi... Bu ülkenin politikacıları, altı defa gidip yedi defa gelmeye ayarlı oldukları için, ne kadar yaşlansalar da-hatta altları bağlanacak kadar- siyaseti bırakamazlardı... Ta ki siyaset onları bırakıncaya kadar...

Son yıllarda bu durum biraz değişmiş görünüyor siyaset cephesinde, umarım siyasetteki gençleşme, yakın bir gelecekte başka alanlara, özellikle de, gazetecilik alanına kayar.

Bizler de naftalin kokmayan gazeteler okuruz!

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..