- Kategori
- Şiir
Namluya Şiir Süren Adam: İbrahim Ergin

İbrahim Ergin Muğla Kültür Evinde
“…sanatçılar, insanoğlunun süregelen kafa tutma gücünün taşıyıcılarıdır.”(1)
Onlar toplumun sürekli önde giden, topluma ışık tutan bireyleri olmuşlardır. Bu nedenledir ki, her dönemde onlardan korkulmuş, onlardan ve sözlerinden irkilmiştir çevresindekiler ve yönetenler
Oysa onlar sürekli doğruyu söylemiş, doğru olan yolları, yöntemleri sunmuşlar, göstermişler topluma.
Hani demiş ya atalarımız “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.” Öyle olmuş, görülenler, aynadan yansımaları budur. Günlük yaşantıları bu yansımalar içinde geçmiştir.
Ancak doğrulukları ve değerleri, yıllar sonra anlaşılmıştır. Aslında “Sanatçılar iç imgeleri ve hülyalarına dalmış yumuşak huylu insanlardır. Ama tamda bu onları baskıcı bir toplum için korkulu kılar.”(2)
Onlar alışılagelmiş yaşantıların esiri olmazlar. Düşleri peşinde koşarak, yeni dünyalara, yeni yaşantılara doğru açılırlar. Hıncını, öfkesini insanlara yöneltmektense kendi içinde yaşar, bu hınç ve öfke içinde kendini heder eder.
“Stanley Kunitz, “şair şiirlerini öfkesinden çıkarır, yazar” der. Aynen böyledir İbrahim Ergin de. Öfkesini şiirlerine yansıtır ve de şiirlerden çıkarır öfkesini.
Tutkuları çoğaltmak, “tutkuları tutuşturmak”, içinde var olan duyguları yeniden canlandırıp, ortaya çıkarmak şair yapar İbrahim Ergin’i. Çünkü O’nda “yakıcı bir kavrayış” vardır. Bu yakıcı kavrayışla kaynaştırır duygu birikimlerini ve bu kaynaştırma şiirlere dönüşür.
“…Ölüm taşımış atlar
Öküz arabaları
Üşümüş ova dağ
Çocuklar
Namlu soğuğundan”(3) diye yazmış Romanovski’nin Ölümü adlı şiirinin bir bölümünde.
O’nda duygu birikimi, duygu seli yüklenir durur dizelere. Az olur, öz olur. Anlatır kendini, yansıtır duygularını bu az ve öz oluşlarda. Dize dize parıldar, dönüşür sözcüklere, nakışlara, renklere O’nun dünyasında.
“Yağıverecek Nisan yağmurları için
Aynalara yorgun bulutlar düşeli
Ben şeytanın umut yüklediği gemi
Ben çığlık, ben sapına kadar delişmen
Ve ben içimin denizlerine demirli
Bir yerlerime güneş doğuyor gibi
Gönlümce söyleşir uzak limanlar
Tenem tenem saçlardan ateş dökülür
Yangın yerleri büyür düşüncelerde
Ayazım çocukları toprağa gömülür (4)
Kendisi de söyler; O delişmen bir yürektir. O delişmenlikle yansıtır içindeki duyguları ve de çığlıkları. Ve, ve de:
“Ayıp değil ya gıdıklanıyorum
Kilot izlerinde akşamlar oluyor utanmadan
Kabıma sığamıyorum” (5) demekten kendini alamıyor. Ne denli içten bir anlatım… Saf, temiz, yalansız, dolansız… Böyle olmalı insan; hileye, gizlemeye, yozlaşmaya kaçmadan demeli, aktarmalı duygularını.
İbrahim Ergin sürekli bunu yaptı. O’nda aldatma, kandırmaca yok. Lafı döndürüp, dolaştırmak yok. Lafın ardına sığınarak kendini gizlemek yok…
O dümdüz söyler, açıkça söyler, pazarlıksız, korkusuz söyler. Ve de sözcüklerini kurşun gibi saplar insan yüreğine…
Bu nedenle “Tütün Acısı” şiirinde der ki:
“Yazlar gelir geçer de
Bellerdeki sızı geçmez
Biz ekeriz el biçer
Birikir yeniden göğe öfkemiz
Satılmış gecelerin birinde
Namluya şiir süreriz.”
İbrahim Ergin’in şiir ve öykülerinde ağırlıklı olarak, yöresel kültür ve dil birikimi vardır. Anasından, çevresinden duyduğu sözcükler birikir, yer eder usunda. Bilinçaltı dolar taşar bu yöresel dille ve sözcüklerle. O dille, o sözcüklerle düşünür, o dille, o sözcüklerle düşler kurar. Maksim Gorki “Ana” adlı romanında (6) “Ekilmemiş buğdayın ekmeği mi olur” diye yazmıştı. Bu nedenle İbrahim Ergin dağarcığına bir yığın, halkın dil anlatımlarını, halkın kullandığı sözcükleri ekmişti. Bu ekilenleri de o denli coşkuyla, sevgiyle besledi ki, bire kırk verdiler, bire yüz verdiler o birikimler.
Öyküler oluştu, şiirler oluştu taştı bizlere, sizlere ulaştı o dağarcıktan. Seller, sular gibi okuduk, okur olduk onları.
Hala da okuyoruz.
Çünkü bir insan eline kalemler almadan önce, yüreğini, kafasını donatmalı, doldurmalı öylece çıkmalı yazın yaşamında yola. İbrahim Ergin tümden bu yolu seçti, bu yolu yeğledi. Evindeki kitaplığı içinde buldu kendini. Onlarda yazılanlara kaptırdı yakasını. Bu kaptırma, şiir oldu, öykü oldu, anı oldu ulaştı bizlere.
İyi de oldu.
Okuyanlar da kaptırdı kendini kitaplara. Sözcük oldular, şiirlere dönüştüler, yaşamlarından birer parça buldular.
Son olarak derim ki, her şey için yüreğine, düşüncene sağlık İbrahim Ergin.
Kalem gücün hiç eksilmeye…
Mehmet Erbil
www.mehmet-erbil.tr.gg
- Rollo May, Yaratma Cesareti, Metis Yayınları Ekim 2001, s.56.
- a.g.e. s.56.
- İbrahim Ergin, Karda Leke Var, Etki Yayınları, İzmir 2005, s.10.
- a.g.e. s.12.
- a.g.e. s.13