Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '11

     
    Kategori
    Anılar
     

    Nasıl heykeltraş olunur?

    Nasıl heykeltraş olunur?
     

    Bozcaada'lı


    Hava lodos. Sıkıntılı bir gün. Gemi çalışmıyor. Bozcaada'da sıkıştım kaldım hissindeyim. Kendimi hapisteymişim gibi hissediyorum. 

    Limana kordona gittim. Deniz adeta kaynıyor. Ne yapacağını nereye gideceğini bilmeyen bir avarelikte. Dalgalar çekilip çekilip öylesine saldırıyorki mendireğe, köpükleri on metre kadar yükseliyor mendirek kayalarını aşıp limana doluşuyorlar. Limandaki suküneti kıskanırcasına birdaha birdaha daha güçlü saldırışlarda.
    Hotel Fahri'ye döndüm. Ne müşteri vaar ne bir hareket. Akşamı nasıl yapacaktım?
    Otelin deposuna girdim. Darmadağınık. Ne için geldim buraya?, niyetim neydi?, ne istiyordum? bilemiyordum... 

    Bir büst gördüm toz içinde. Alçıdan yapılmış. Şurası burası kırılmış zedelenmiş. Atılmış. Aldım inceledim. Güzel yüzlü bir bayanmış diye düşündüm. Deponun daha sakin rahat bir odasına geçtim. Masanın üzerine koyduğum büstü seyrediyordum. Bir otel çalışanı geldi. ''Ali amca ne yapıyorsunuz?'' dedi. Para verdim, bana bir çuval seten alçı almasını söyledim... Alcı geldi. Hava kararmak üzereydi. Yemeğimi burada yiyeceğim dedim. Rakımıda getirmelerini istedim. Şaşkındı. Dik dik bakıyordu yüzüme...''Aaa unutmadan birde mutfak önlüğü getirin'' dediğimde yüzünü görmenizi isterdim :)). 

    Masamın bir tarafı sofram diğer tarafı çalışma masam olmuştu işte. Çalışan şaşkın, oğluma ne dediyse, oğlumda gelip ne yaptığımı sordu. Dışarıya çıkartıp yalnız kalmak istediğimi söyledim ve kapıyı kilitledim... 

    HEYKELTRAŞ İŞ BAŞINDA 

    Büstü onarmak, vücut el ayakta yaparak heykel yapmak istiyordum. İstiyordumda nereden nasıl başlayayım, bilemiyordum. Rakımdan iki yudum aldım, şöyle bir dolaştım masa etrafında. Gözlerimi büstten ayırmadan tabii. Büstü seyretmekten öte bişi yapamıyordum. Bir an vazgeçmeyi düşündüm. 

    Yine rakıma uzandım, bir yudum daha aldım. Ne güzel akıyordu meret miğdeme. Yaaa Bismillah diyerek başladım. 

    Silindir şeklindeki plastik bir kova içerisine madeni teller yerleştirdim ve suda karıştırdığım alçıyı içine döktüm. Donmaya bıraktım. 

    Masamın rakı tarafına geçmiştim. Birşeyler yapacak olmanın heyecanını artık taşıyordum. Aklımda heykele şekiller veriyor, dikkat etmem gerekecek yerleri zomluyordum. Çok güzel olmalıydıki otelin salonunun bir köşesine koyabilmeliydim. Saat bayağı ilerlemiş 70 lik Yeni Rakım yarılanmıştı.
    Pilastik silindiri keserek silindir şeklini alan alçı kütlesini çıkardım ve masanın üzerine oturttum. Üzerinede büstü koyarak inceledim. Eveet büstün bedeni işleme hazır haldeydi. Rakımdan bir yudum aldım yanına kavun ve peynir yolladım. İşte sanatımın teknik kısmına geldim diye düşündüm. 

    Eski bir bıçakla kazımaya ve şekillendirmeye başladım kütleyi. Arada bir geri çekiliyor rakımdan tadıyor, şekillenen heykelimi seyrediyor, yapmam gerekenleri tespit ediyordum. Bir ara gözüm kırık ve toz içindeki bir aynaya takıldı. Bir gazete parçasıyla tozlarını sıyırdım ve baktım. Mutfaktan getirttiğim önlükle, üstü başı bembeyaz alçı kırıntılarıyla, bir elinde bıçağı diğerinde rakısıyla, aynadaki aksim tıpatıp bir heykeltıraştı. ''Ben Bartholdi, özgürlük heykelini yapmışım bu küçücük heykel ne olaki?'' diyerek sırıttım ve bir yudum daha rakı aldım. Uyumayacak bu heykeli sabaha kadar bitirecektim....
    . . . . . . . . . . . .
    Bıcakla jiletle şekillendirdiğim heykel artık daha dikkatli darbeler daha sanatsal bakışlar istiyordu. Omurilik kemiklerini, eldeki damarları, tırnakları işliyordum. Aradada var olan büstü üzerine koyuyor yakışıklılığını belirliyordum. 

    Rakımın son yudumunu almıştımki sabah ezanı okunmaya başladı. Heykelimede artık yapabileceğim pek bişim kalmamıştı. Sadece seyrediyordum. Emeğimi beğenmiştim. Görülmesini istiyordum. Zar zor kaldırdım, taşıdım Hotel Fahri'nin restoranının baş köşesine dikilttim ve yatmaya gittim.

    Gözlerimi açtığımda saate baktım 16 ydı. Kalktım, giyindim otele gittim. Salona girip emeğimi eserimi gündüz gözüyle görmek istedim. Yoktu, yok. Oğlumu bulup sordum.
    -Ne güzeldi niye kaldırttın oğlum?...
    -Aman babaa.
    -Beğenmedinmi?
    -Beğendim babacım çok güzeldi.
    -eee e
    -Baba oraya yakışmadı. Eve koyarız...
    -Beğenmedin değilmi?. Maliyeti bir 70 lik YENİ RAKI olduğundanmı beğenmedin?. Bartholdi imzalı olsaydı baş köşendeydi. Peki şimdi nerede heykelim?
    -Şimdilik depoya gönderdim baba.
    -........

    Bunları sizlerle paylaştım. Şimdi sizler şöyle düşünüyorsunuz. Heykel güzel olsaydı oğlan onu yerinden alıp depoya koymazdı, diyorsunuz. Bende ısrar ediyorum HEYKELİM ÇOOK GÜZELDİ... 

    Saatlerimin günlerimin heyecanı oldu. Ona ikram ettiğim rakıyı sonunda ben içmek zorunda kalmış olsamda sıkıntılı arkadaşsız bir ortamımda bana masa arkadaşı oldu. Bunlar manevi tarafı...
    Gerçektede HEYKELİM GÜZELDİ. 

     
    Toplam blog
    : 1
    : 1283
    Kayıt tarihi
    : 30.01.08
     
     

    Lise mezunuyum. Turizm şirketi ve turistik otel sahibiyim. Gezi, yemek, eğlence, deniz, şiir, anı, ..