Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '08

 
Kategori
Eğitim
 

Nasıl öğrenebiliriz?

Nasıl öğrenebiliriz?
 

Karne notumu, hayat notumu geçer?


Eğitimin teknik anlamda düzenlemesini yapmak bana düşmez ama bazı tespitlerimi de sizlerle paylaşmak da bir sakınca görmüyorum. Bu çok önemli ve hassas konu her zaman toplum gündemimizi meşgul etmiştir. Müfredatlar, sistem değişiklikleri, ders kitaplarının içeriği, üniversite sınav sonuçlarında ki başarısızlıklar, fırsat eşitsizliği, bina yetersizliği, kadro eksikliği gibi konulara çözüm aramak ve geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın eğitim kalitesini artırmaya çalışmak yöneticiler kadar her ebeveynin de doğal ilgi alanına girmektedir.

Eğitimin etken unsurlarını sıralarsak ilk olarak karşımıza aile yapısı çıkmaktadır. Arkasından eğitmenler, eğitim sistemi, okul binaları ve donanımları gelmektedir. Bu unsurları üst üste bindirilmiş yapı taşları gibi düşünürsek, en üstteki parça olmaz ise yapı tamamlanmamış olur. En alttakini kaldırırsak yapı çöker. Aradan alırsak bir sonrakileri deviririz. Altta kalanlar ise tek başına eğitim için hiç bir işe yaramaz. Bir başka etkende toplumsal refah seviyesidir. Bu da eğitimde ki kaliteyi ve fırsat eşitliğini sağlayan unsurdur. Eğitimde başarı elde etmek istiyorsak bu unsurları bütün kabul edip iyi organize olmalarını sağlamak zorundayız.

Bir soruya her zaman cevap aradım kendi bilgimce. Türk halkı olarak bizim öğrenebilme yeteneğimiz nedir? Aramızda konuşurken “bizim aklımız gözümüzdedir” deriz. Gerçekten görerek mi öğrenebiliyoruz, yoksa öğrenirken bilgiyi hayata geçirebilecek hayalleri kurabiliyor muyuz? Yani teoride öğrendiklerimizi gerçek hayatta bir yerlere yerleştirerek bu benim şu alanda işime yarar diye bilgiye sahip çıkabiliyor muyuz? Veya eğitmenlerimiz bilginin kullanılma şeklini öğrencilerine öğretebiliyor mu? Yoksa derslerden geçer not almak hem eğitmenin hem de öğrencinin işini iyi yapmış olması mı demek.

Biz gerek Avrupa gerekse Amerika insanından yapı olarak farklıyız. Amerikalıdan daha akıllıyız. Buna kesinlikle inanın. Avrupalıdan da daha heyecanlı ve dinamiğiz. Zekâ konusunda dünyada birçok ülke ile boy ölçüşebiliriz. Ama bir terslik var gibi gelmiyor mu size de? Hata nerede? Neden onlar bizden hep ilerideler? Bir konu kesin. Avrupalı kadar soğukkanlı olamayız ve prensiplere bağlı yaşayamayız. Öyle çok sıkıntıya gelemeyiz. Amerikalı gibi uzun vadeli planlama ile de uğraşamayız. Sonuçları hemen almak isteriz. İyi veya kötü. Tez canlıyız, sabrımız yok. Okumayı pek sevmiyoruz. Araştırarak öğrenmek yerine konuşarak, tartışarak öğrenmek bizlere daha cazip ve rahat geliyor. Bu sefer de bilgimiz karşımızda ki insanın doğru bildiği ile sınırlı kalıyor.

Eğitmenler ile yaptığım görüşmelerde çok etkileyici ve aynı zamanda düşündürücü birkaç nokta dikkatimi çekti. Bunlar istatistikî bilgi veya resmi araştırmalar değil. Farklı zamanlarda, farklı yerlerde, farklı eğitmenlerden alınan ortak değerlendirmeler.

Türkiye’nin değişik bölgelerinde görev yapmış tecrübeli eğitmenlerimiz, doğu bölgelerimizde ki öğrencilerin, batı bölgelerimizde ki öğrencilerden daha hızlı ve çabuk öğrendiğini tespit etmişler. Ancak genellikle doğu bölgesinde ki öğrencilerimizden eğitime istekli olanlar yeterli imkâna ve ekonomik güce sahip olmadıkları için öğrenimlerine devam edemiyorlar. Belirli bir eğitim süresinden sonra da edinilecek bilgiyi külfet olarak görmeye başlıyorlar. Batıda ki öğrencilerin ise bakış açısı daha farklı. Okumak onlar için kariyer ve gelecekte ki yaşam standartlarını belirleyici bir unsur olarak algılanıyor ve eğitim zorunluluk olarak değerlendiriyor. Bir diğer tespit ise sanayileşmiş bölgelerde ki zengin ailelerin çocuklarında görülen erken kariyer sahibi olma arzusu ve hırsı. Ailesinde ki maddi rahatlığı ve bu servetin veliahdı olacağını fark eden çocuk, geleceğinin eğitim olmadan da garanti olacağı gerçeği ile öğrenme gereğini rahat yaşama arzusuna değişebiliyor.

Geriye dönük yetişkin insanlarımızı baştan eğitemeyeceğimize göre, bu günden başlayarak çocuklarımıza bir sonra ki nesilde toplumsal fayda sağlanacağımız eğitimi vermek zorundayız. Bu günün çocukları yarınların ebeveynleri ve yöneticileri olacaklar. Toplumsal öğrenim yöntemimizi belirleyip, yıllarca değiştirilemeyecek geçerlilikte bir eğitim programını belirlemeliyiz. Bunun içinde eğitimi siyasi iradenin dışında tutabilmeliyiz.

Bu sebeple de eğitim sisteminin oluşturulma ve düzenleme işini, bakanlık dışında, hükümetler değişse bile değişmeyecek erdemli ve ehil bir komisyon tarafından yürütülmesi gerekmektedir. Eğitimin, devlet bütçemizden her zaman en yüksek payı alması gerekmektedir Ailelerinde, çocuklarının eğitimini kendileri için bir yarış olarak değil, çocuklarının geleceği için benimsemeleri gerekmektedir. Çocuklarında eğitimi sıkıcı bir zorunluluk olarak değil gelecekleri için ihtiyaç olarak algılamaları gerekmektedir. Bu zihniyete ulaşmak zorundayız. Bilgi ve eğitim sürekli yanımızda taşıyabileceğimiz değerlerdir. Geleceğimizi çocuklarımıza verdiğimiz aile ve okul eğitimi ile refaha ulaştırabiliriz.

M.Refik BARLAS

 
Toplam blog
: 21
: 4564
Kayıt tarihi
: 22.10.08
 
 

1962 Gaziantep Doğumluyum ve Gaziantep'de yaşıyorum. 1979 Gaziantep Lisesi ve 1984 Bursa UÜ İİBF ..