Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '17

 
Kategori
İnançlar
 

Ne Okuduğumuzun Önemi Var mı?

Ne Okuduğumuzun Önemi Var mı?
 

Yazıya başlamadan önce kısaca bu blog’un açılmasında ve yazıların paylaşılmasındaki ana fikri paylaşmak istiyorum:

Nasıl ki bir restoranda yemek yeseniz ve yemekler çok hoşunuza gitse aldığınız bu lezzeti başkalarının da almasını ister ve gittiğiniz restoranı herkese tavsiye edersiniz… İşte benimki de bu misaldeki gibi. Evvelce iman hakikatlerindeki lezzetleri bilmezken meğer sap, saman nev’inden nefsani heveslere dalmışım da onları hakiki lezzet sanmışım. Öyle ya hayatında hiç et, süt, leziz gıdalar yememiş birisi sapı, samanı çok leziz bilebilir. Bu kişiye sapın, samanın tatsız, tuzsuz bir şey olduğunu anlatmak da fayda vermez. Zira görmemiş ki başka lezzet buna inansın. Bu kişiyi ikna etmenin tek ve en kesin yolu bu kişinin et, süt gibi taze ve leziz gıdaları tatmasını sağlamaktır. Onların tadını aldığında kendisi zaten sapı, samanı bırakacak ve hakikati kavrayacaktır. İşte onun gibi, ben de ne zaman ki iman hakikatleri ile karşılaşmışım, bu hakikatlerdeki ruhani lezzetleri tatmakla birlikte sap, saman misali nefsani lezzetler pek bir esassız, pek bir yavan kalmış. İnsan hayvan değildir, hayvan gibi sırf nefsini tatmin için yaşayarak insanlığın hakkını veremez ve insani mutluluğu yakalayamaz. İnsanı hayvandan ayıran en büyük özellik olan akıl ve farkındalık insanı sürekli ikaz eder ve ona hayvan gibi yaşayıp lezzet alamayacağını hatırlatır. İnsanlık makamının gerçek zevki ve gerçek lezzeti insanlık onuruna yakışan bir şekilde aklını ve maneviyatını beslemekle olur. Bu ise ancak iman’da ve iman hakikatlerinde bulunabilir. İşte bu durumu Üstad Bediüzzaman (r.a.) tespit etmiş ve harika bir şekilde ifade etmiştir:

“Ey insan kat‘iyen bil ki: Hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, îmân-ı billâhtır. Ve insaniyetin en âlî mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, îmân-ı billâh içindeki marifetullahtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve rûh-u beşer için en hâlis sürûr ve kalb-i insan için en sâfî sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i rûhâniyedir.” (Risale-i Nur Külliyatı, 20. Mektub)

Evet yazarak ve paylaşarak aldığım bu manevi lezzetleri sizlerle paylaşmak istedim. Ancak yazmak ve paylaşmak güzel olduğu gibi iman hakikatlerini okumak ve sindirmek daha güzel. Size de aynısını tavsiye ederim. Maalesef millet olarak okuma alışkanlığımız çok zayıf. TV ve Intetnet’e ayırdığımız vaktin 10’da 1’ini okumaya ayırsak inanın çok güzel şeyler olacak.

Bir de ne okuyacağız meselesi var tabii. Bu ise bence cevabı hem çok kolay hem çok zor bir soru. Zira öyle okumalar var ki, eğer bu konuda seçici davranmazsak Allah muhafaza insanı yoldan da çıkarabilir. Etrafta o kadar çok sureti haktan görünen, kuzu postuna bürünmüş kurt nev’inden yazarlar ve yazılar var ki çok dikkatli olmak lazım. Bu konuda naçiz tavsiyem şu ki, eğer iman etmiş isek okuyacak kitap elbette Kur’an-ı Kerim’dir; zira yapan bilir, bilen konuşur. İnsanı Allah yapmış ve insanı en iyi bilen O’dur. Ve elbette insanla konuşmuş, O’na Kur’an-ı Kerim’i göndermiştir. O zaman Kur’an-ı Kerim duvarda asılı durmayacak, okunacaktır. Peki Kur’an-ı Kerim’i nasıl okuyacağız? İşte bu konu da işin zor kısmı. Bu konuyu aşağıdaki link’te yer alan yazımızda tahlik ettik. Kur’an-ı Kerim’i okumak demek eline bir meal alıp okumaya indirgenemez. Buyrun okumaya ve değerlendirmeye davet ediyorum sizleri:

 

http://blog.milliyet.com.tr/kur-an-i-kerim-nasil-okunmali-/Blog/?BlogNo=568813

 

Herkes Hayırlı Okumalar… Allah tüm mümin kullarına hayırlı, faydalı ilimler nasip eylesin. Amin…

 

 
Toplam blog
: 37
: 1204
Kayıt tarihi
: 31.03.17
 
 

Hakikati salt aklına ve ilmine güvenerek aramak, karanlık bir gecede, ıssız bir çölde kafa feneri..