Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '10

 
Kategori
Deneme
 

Ne yapabilirdim daha başka?

Ne yapabilirdim daha başka?
 

Aynaya baktığımda beynimden fırtına gibi geçip giden düşüncelerle karşılaştım... Onları susturmaya çalışıyor ama bir türlü beceremiyordum. Kelimenin tam anlamıyla yorgun bir sayfa gibiydim. Üstüme türlü denemeler yazılmış, türlü öyküler işlenmiş. Kimi zaman bir köşem küçük bir çocuk tarafından karalanmış, kimi zaman usta bir yazar tarafından düşüne düşüne yorumlanmış. Bazen de kararsızlıklar arasında silinmiş... Kimisinin yüreğimde hala izi kalmış... Yorgun bir sayfa gibiydim işte. Neyin ne olduğunu anlayamayacak kadar aciz, neyin nasıl olması gerektiğini kavrayamayacak kadar yalnız, ve her seferinde ikilemde kalan bir sayfa gibi... Masumlukla kirlenmiş bir sayfa gibi, gözyaşlarıyla yıkanmış bir sayfa gibi. Çamura bulanmış, her şeye rağmen duvara asılmayı bekleyen bir şey gibi. Adını daha önce hiç duymadığım bir aşk misali...

Yalnızlık içimde gittikçe büyüyordu işte, bense bir köşede unutulmuş eski bir aşktan başka ne olabilirdimki? Bir şehrin en iç gıdıklayıcı noktasında yaşanan bir aşktan, unutulmuş bir sevdadan başka ne olabilirdim? Hayat değiştiren bir kadın mı? Hayatı sorunlarla dolu bir küçük kız mı? Ne olabilirdi benden daha başka? Anlatmak dışında ne yaptım şimdiye kadar? Bir aşkın en ince ayrıntılarına, en küçük kıvrımlarına kadar gittim hayaller aleminde, aynı anı defalarca kez yaşadım, aynı insanı aynı hızla aynı tutkuyla binlerce kez yaşadım. Bunların dışında ne yapabilirdim ki... Parmaklarım benden habersiz yazı yazmak için çırpınırken, yüreğim her an her saniye bir adım daha atmak için çabalarken , "ben güçlüyüm! " diye bağırırken sokaklarda , gözlerimden inatla dökülen yaşları silerken, ne yapabilirdim ben? Sadece güzel bir aşkın anlatıcısıydım işte. Mükemmel denebilecek kadar güzel bir aşkın anlatıcı olmak... Bilseniz öyle zordu ki...

Kaçak zamanları yaşıyordum kimi zaman, biliyordum matematiğin her zaman doğruyu vermeyeceğini, yıllardır girdiğim sınavlar öğretmişti bana dört yanlışın bir doğruyu götürdüğünü. Önemli olanın gerçek özne olduğunu öğretmişti bana yıllar önce ilk okul öğretmenim. Annem aşkın yüceliğini ben daha doğarken fısıldamıştı kulağıma. Bir gün ölebilceğimi anlatmıştı doktor daha ilk dakikalarımda. Hayat kurallarını en baştan koymuştu işte ! Ne yapabilirdim ben? Kuralları uzaklaştırabilir miydi isyankar ruhum? Yok edebilir miydi bu acıyı? Satmama yardımcı olabilir miydi yıllardır biriktirdiğim masumluğumu? Ah... Ne kaybederdin Tanrım her şeyi biraz daha kolay olarak yaşatsaydın bana? Burda bir köşede aciz bir bedenle acı çektiğimi görmek mi seni yüce kılan? Ben bu oyunda öyle sıkıldım ki, bu düzende, bu evrende. Acı bir şekilde öğrettin işte bana , masumluğun hiç bir işe yaramadığını, ne kadar doğruların olursa olsun yaptığın en küçük yanlışın tüm her şeyi mahvedebilceğini. Küçücük yaşımda, neleri kaybedebilceğimi gösterdin işte bana.

Şimdi döndürebilir misin benim için zamanı? Her şeyi biraz olsun değiştirmeme yardım edebilir misin? Hayır ha? Eyvallah...

 
Toplam blog
: 22
: 440
Kayıt tarihi
: 09.11.09
 
 

Anadolu üniversitesi sanat tarihi öğrencisiyim...