- Kategori
- Gündelik Yaşam
Ne yapsak, ne etsek

Kerem Kocatürk yapıtıdır.
Şimdi harika sinema salonları var. Kendinizi neredeyse evinizde hissediyorsunuz. Ah bir de sinema adabına uyan olsa! Haksızlık etmeyeyim, orta yaş üzeri izleyiciler iyi uyuyor. Uymayan kesim, hani şu her şeyi gırgıra alan, hiçbir şeyle ilgilenmeyen, hatta farkında olmayan yaş gurubu var ya, işte o kesim.
Geçtiğimiz hafta başında eşimle birlikte sinemaya gittik.Filmin başlamasını beklerken harika bir animasyon izledik. Bir gurup böcek şarkı söylüyor “cep telefonunu kapat, kimseyi rahatsız etmeye hakkın yok” gibi bir şeylerdi. Merak ettim, nerede olduğunun farkında olmadan, sesini biraz bile alçaltma ihtiyacı duymayan güruh bu animasyonu fark etti mi? Ettiyse çizgi film izler gibi mi izledi, yoksa alt yazıyı okuyup, pay çıkardı mı?
Eskiden sinemaya giderken “inşallah uzun boylu birinin arkasına düşmem” derdim. Şimdi “inşallah sükut içinde izleyebilirim” diyorum.
Bu hafta başı başka bir filmi, olabilecek en gergin halimde izledim. Gittiğim salonun koltuk düzeni çok rahat. Koltukların o kadar geniş ki, en uzun boylu izleyici bile rahat eder. Arkama oturan kızcağız (!) nedensiz bir heyecandan olsa gerek, başladı koltuğumu tekmelemeye. Bir, üç, beş dakika oldu, sabır küpüm doldu doldu, döndüm baktım hiç oralı değil. Bir daha baktım
- Pardon, koltuğuma vurmasanız olur mu? dedim,
- Tabi.. dedi zaten zıplamış sinirlerime iyice dokunur edayla. Bak baaak, ne kadar da uyumlu “tabi” diyor. Diyor ama sağolsun hiç ihmal etmedi tekmeyi. Ne tekmeyi, ne çeneyi.
İlk başladığım ilkokulda, film gösterimi olurdu. Hâlâ böyle bir uygulama var mı bilmiyorum ama olsa iyi olur. Eskiden sinemada, tiyatroda etrafınızı rahatsız etmeyin, bir şey yiyip içmeyin gibi şeyler öğretilirdi. Şimdi yiyip içmek masum kaldı. Yanınızda oturan birinin, gösterim boyunca sönmeyen cep telefonu ışığı, hiç susmayan, olur olmaz yerde gülen, film başladıktan sonra içeri girmeyi marifet sayan kalabalık…
Çoook çalışmamız lazım yani çoook.