Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '08

 
Kategori
Deneme
 

Ne zaman?

Ne zaman?
 

En son ne zaman kendiniz oldunuz?

Ne zaman kendinizi herkesten farklı gördünüz veya ne zaman aynı olmaktan sıkılıp özgür kaldınız?

Sokakların kokusunu, kaldırımların yalnızlığını kendinizin aslında bir hiç oluşunu ne zaman fark ettiniz?

Bir mühendisin elinden çıkmış makineler gibi boy boy ürerken hiç düşündünüz mü içinizde öldürdüğünüz o masum benliğinizi?

Siz en son ne zaman güldünüz, hiç hatırlamıyorsunuz…

Kendinizle hiç dalga geçtiniz mi veya?

Yarattığınız o basmakalıp kimliğinizden sıyrılıp ne zaman hissettiniz rüzgarın ritmini kulaklarınızı parçalarcasına…

Parçalamak dedim de siz kalplerinizin parçalarını toplamayı, kırdıklarınızı halı altına süpürmeyi, yaşanmışlığın ortasına nokta koymayı ne zaman o değerli sandığınız aklınıza getirdiniz?

Ne kadar zaman sonra bırakacaksınız o sevdiğiniz tanrı rollerini?

Hiç hissettiniz mi mezara gömdüğünüz ruhlarınızın özgür kalma savaşlarını?

Ne kadar sonra fark edeceksiniz farklı kimliklerinizin altındaki aynı yüzünüzü?

Aynaların size fısıldamasını mı bekliyorsunuz “dünyanın en güzel insanı olduğunuzu”?

Onlarda yalan söyler, tıpkı sizin kendinizi kandırdığınız gibi onlarda sizi kandırır.

Ne zaman o tozlu sayfaları karıştırıp rol kafeslerinden kurtulmayı düşünüyorsunuz, büyüyünce mi?

Büyük adam olunca mı veya çok paranız olunca mı yaşayacaksınız kendi rüyanızı?

Evet, büyüdünüz, adam oldunuz hatta zengin oldunuz ama ne zaman siz oldunuz?

Ne zaman yaşamak istediğiniz gibi yaşadınız? Yaşarmış gibi yaptığınız hayatın saykodelik cümbüşünden ne zaman bir pencere açıp dışarıya bakmaya çalıştınız?

İçinizdeki idi ne zaman sınıra gelmeden siz salıverdiniz? Ne zaman anlayacaksınız bana kaderimin bir oyunu şarkılarını söylerken hiçbir şey yapmayıp neler yaptığınızı?

Tepkinizi en son ne zaman son çığlığınıza kadar haykırdınız? En son ne zaman samimi bir bakış yakaladı o yalnızlığa mahkûm ettiğiniz inci tanesi gözleriniz?

Sizi çok sevdiğini söyleyen değer biçemediğiniz rol tahtası üzerinde fahişeye büründürdüğünüz küçük sevgilinizin dünyanın 8. harikası olduğuna inandığınız gözleriniz!

Bırakın Allah aşkına. Beni de ağlatacaksınız… Ha bir de siz hiç ağladınız mı? Hiç sağanak halinde yağdırdınız mı gözyaşı yağmurunuzu?

Yoksa hep parçalı bulutlu bir halde miydi incileriniz? Eğer anlıyorsanız ne zaman boğulacaksınız, ne kadar süre sonra taşacak gırtlağınızdan gözyaşlarınız?

Siz yoksa hep güldünüz mü? Biliyor musunuz ben çok güldüm. Sizi dünya sahnesinin hayat adlı oyunu en ön sırasında izlerken; ne güzel bir oyun böyle, insan bu kadar profesyonel bir kimlik yaratabilir mi?

Kendimi çok mu üstün gösterdim? Aaa yapmayın ben sizin içerisine işediğiniz sokak ortası tuvaletinin yan duvarında yaşayan hayatın tam ortasına işeyen, yanımdan geçerken bakışlarınızla tükürdüğünüz o şarap içen gencim!

Nasıl da eğleniyorum bilemezsiniz. Beyler bayanlar, amcalar ağabeyler, teyzeler kendinize kalkan Devlet Demiryollarının sevgi adlı son treni kalkıyor. Biletler çiçekçide ücret bir gül ve siz hep gülün tıpkı benim kendime güldüğüm gibi…

Arkadaşım Gökhan TEZEREN'den...

 
Toplam blog
: 430
: 2186
Kayıt tarihi
: 18.06.07
 
 

20 Nisan 1989'da İzmir'de doğdu. İlköğretim ve lise öğrenimini Karşıyaka'da tamamladı. 20..