- Kategori
- Deneme
Nebahat
Bazen ya da daha doğrusu şu günlerde fırsat buldukca zamanımı yağmur damlalarının İstanbul' la buluştuğu zamana şahid olabilmek için pencere kenarında boşluğa bakarak geçiriyorum. Islanan çiçekler, başını eğmemek için sağanakla mücadele eden yapraklar, varlığından insanları haberdar etmek için çırpınan taşlar, caddelerde gezinen kırık düşler, geçmiş zaman, gelecek zaman, acı, mutlu ve her türlü mazinin sokakta dansına takılıyor gözlerim. Sökülüyor ferimden bir parça ve hüzün doluyor gözbebeklerime. Ah çocukluğum, dizleri yamalı, burnu akmış, eli çamurlu, dili peltek, yokuşlarda düşe kalka geçen bir hayat. Elma şekerine olan hasretliğim şimdi dizboyu. Ya sevdalarım, çocukluğumun en masumane yaşattığı sevdam, tebessüm ettirse de bana, hala düşlerine daldığım ve soluduğum havasında hiç uyanmak istemediğim bir zamanın en acı vakti. Yağmur yağıyor. Başım ağrıyor. Saçım ağırıyor. Dışarıda raksediyor şimdi sıla ve naz. Erciyes' e cemre düşüyor, Üsküdar' a sevdalarım. Benim odama ise sağanak sağanak çocukluğumun en masumane aşkı. Nebahat. Ağlamam lazım.
Önder ÖZTÜRK 22 / 03 / 2009 21 : 43