- Kategori
- Güncel
Neden?

N E D E N ?
Neden Türk milletinin her yerde ve her alanda hakları gasp edilmektedir? Bu durumun hayra yorumlanacak bir yeri ve noktası yoktur. Bu durum gerek uluslar arası arenada gerekse kendi öz topraklarımızın içerisinde cereyan etmektedir. Her platformda ve konuda Türk’e karşı bir kısıtlama, çember içerisine alma, onunun yücelmesini önleme ve bir boyunduruğa bağlamak için inanılmaz bir çaba sarf edildiğini kendi şahsıma müşahede etmekteyim. Bahsedilen konu sadece Türkiye Türkleri için değil diğer ulus devlet haline gelmiş Türkler içinde geçerlidir. Rusya devletinin ellinden kurtuluşların ardından neden diğer güçler bu insanları yeni bir sömürü ve talan sisteminin içine çekmek istiyorlar? Hatta öyle olmuştur ki; Türk insanının üzerinde oynanan oyunlar neticesinde bizler kendi kendimizi temel ihtiyaçlarımız konusunda dahi kendi insanımızı baltalar hale gelmişiz.
Evet, sorumuz budur? Neden? Neden? Neden? Yıllarca kendimize olan güvensizliğimiz ve dışarıya karşı kendimizi aciz hissetmemiz bizi birilerinin kucağına, hamiliğine hapsetmiştir. O birilere bizlere hiç acımadan ağlarıyla bizi çepe çevre sararak, paketlemiştir. Kendimizi bu dış güçlere muhtaç hissetmişiz. Bunlar olmadan bu topraklarda var olamayacağımızı sanmışız. Atatürk’ün o kendine has özgüvenini ve duruşunu kendimize örnek alamamışız. Kendi ellerimizle kendimizi kötü yollara itmiş, ve kötü durumlara mahkum etmişiz. Belirleyemediğimiz politikaları bizim adımıza başkaların belirlemesini beklemişiz. Bir aciz içerisinde olduğumuzu hissederek teslimiyet paktına girmek için hep çabalamışız.
Ülke içinde kendi insanlarımız makam, mevki ve itibarlarını ilerleme ve egolarını tatmin etmek ve şahsi çıkarlarını korumak için kullanmaktadır. Bu durum insanımızın kendi kendini imha eder hale gelmesine neden olmuştur. Kişiler konumlarını ve yetkilerini tarihin dünya sahnesine getirdiği onurlu Türk milleti için değil; menfaatleri için kullanır hale gelmiştir. Evet, insanımız kendi kendisini vururu haldedir. Çünkü, hiçbir kimse hayatta kendi kendine yeter olmadığından burada benim yaptığım kötü muameleyi, bir başka kamu veya özel kurumda bir başkası bana layık görecektir dememektedir. Toplumu kendi kendine temelden yıkan bahis de bir dış güç oyunu olduğunu sanmak istiyorum. Çünkü bu tutum ve davranışı bir Türk’e yakıştırılamayacak kadar çirkindir… eğitim, sağlık, güvenlik, adalet sistemimizin bilerek ve taammüden çökertildiği kanısındayım. Sonuç ise ortada; bir birine saygı, sevgi duymayan, magazin kültürüyle yoğrula yoğrulan büyüyen gelişen bir toplum. “İnsan insanın kurdudur.” Düsturunun benimsendiği şahısların oluşturduğu bir topluluk. Toplum diyemiyorum. Toplum; birbiri için var olan ve bir amaç ve hedefi olan kişilerin bir araya gelerek bir kültür yumağı içerisinde kaynaştığı kitlenin ismidir.
Oysa kurtuluş basittir. Ulu önder Atatürk’ün yaptığı gibi öncelikle bir vizyonun belirlenmesi, ardından bir duruşun tespit edilerek bu vizyon ve duruşun kırılmadan sergilenmesi ilerisi için bir hedef olurdu. Oysa bizim sahte Atatürkçülerimiz ne yaptılar? Vizyonu yurt dışından aldılar, duruşlarını da vizyon aldıkları şahıslara dayanarak ayak da kalmaya çalıştılar. Tamamen bir acze kendilerini mahkum ettiler. Sonuç, sonuç ortada…
Yakın geçiş de olsun Türk Kurtuluş Savaşı esnasında olsun, Ermenilerin Türklere uyguladığı katliamı cihana anlatamadığız gibi Türklerin, Ermenilere karşı planlı ve bilerek bir soykırım yaptığı suçlamalarını işitmek durumunda kaldık. Bu ne biçim bir tersliktir. Kendi mağduriyetimizi anlatamıyor, savunamıyor ve zarar görüyoruz. Mağdur olana katil yaftası vurulmaktadır, kendisini savunmak zorunda bırakılmaktadır. Hatta son gelişmelerle uluslar arası arenada suçluda bulunmaktadır.
Değinmeden geçemeyeceğim bu arada bazı kendisine Türk Aydını adıyla uluslararası tescili kişilerde bu durumun gerçekleşmesi için bizleri içten satarak uygun zemin hazırlanmaktadırlar. Bu şahıs da ödül alırken desteklenmekte, gurur kaynağı olarak addedilmektedir.
Şunu demekteyim; şahıslardan başlamak üzere sivil olsun resmi olsun her faktör bir amaç için; Türkün iyi yaşması, Türkün yücelmesi için çalışmalı ve bunu kendine ilke edinmelidir. Hakkımızı sadece kendimiz için değil yanımızdaki ve yakınımızdakiler içinde istemeliyiz. Bizleri kendi amaçları uğruna harcamaya çalışanlara karşı sert durmalıyız. Her şeyin öncesinde, öncelikle birbirimiz saygı duymalı ve geliştirmeliyiz. Ayrıca ülkenin her alandaki liderlerine sesleniyorum: bu asil millete bir hedef gösterin ve kadirşinas milletin önünde dimdik durun. Onlar sizlere gereken değeri vereceklerdir. Her şey maddi unsurlardan mütevellit değildir. Önümüzde bir önderimiz var. Bu önderin yaptıkları da, bu aziz milletten gördükleri saygı, sevgide gün gibi ortadadır. Ona ve özü çok değerli olan aziz milletime saygı ve sevgilerimi sunmayı bir vatan borcu bilirim. Her şey bizlerin istek ve çabalarıyla daha da güzel olacaktır.
“Ne mutlu Türküm diyene.”