Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '22

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Neden?

"Neden" dedim... "Bunca yıl hiç kimseye hiç bişey anlatamamış olduğumuzu gördüğümüz... Hiçbişeyin değişmediğini boşuna mücadele ettiğimizi, boşuna nefesimizi tükettiğimizi anladığımız halde neden hala bunları yapmaya, neden anlatmaya anlamaya çalışmaya devam edelim"..."Doğrusu bu olduğu için" dedi...Aslında bir kaç cümle daha söyledi ama ben burda takılıp kaldığım için onları hatırlamıyorum... Bu cümle günlerdir kafamın içinde dönüp duruyor... Ekolu ve durmadan tekrarlayan bir şekilde... 

 

Doğru derken aslında doğru göreceli bir kavram.... Kime göre neye göre doğru? Herkesin doğrusu kendine... Ama bu cümleyi söyleyen arkadaşımla doğrularımızın bir çoğu paralel olduğundan beni durdurdu bu cümle...

 

Çok uzun zamandır süregiden vazgeçmişlik, kendi içine dönme, umudu kesme, beklentilerimi ve hırslarımı rafa kaldırma, "değişmeyen tek şey değişimdir" den "insan yedisinde ne ise yetmişinde odur"a geçişim, "artık huzur istiyorum, hayat beni çok yordu, yoruldum" söylemlerim bütün bunların yanında yıllardır beni besleyen ve keyif aldığım her kaynaktan teker teker vazgeçişim daha rutin, sakin ve sıradan! bir hayata geçişim.... Spritüel ve mistik yanları olan evrenci birçok arkadaşımın yıllardır savunduğu düşünceleri uygulama ve inanma çabalarım.... Bir yandan bu yeni seçtiğim hayat tarzını sürdürmeye çalışırken bir yanda içimde hissettiğim eksiklikler, özlemekler... Bir kaç çok yakın arkadaşımın benim olduğum bu ruh halini bilmeden sohbet konusu içerisinde geçen bazı duygu, davranış, düşünce ve yaşam biçimleri için "sen zaten böyle bişey yapamazsın... hiç senlik değil..." benzeri cümleleri... Aklımın ışğı kadının "Bu kadar sakin yaşam hiç sana göre değil sen bayramda 3 gün evde kalınca sıkılan insandın... Hayattın elini eteğini çekmek sana yaramadı..." demesi... Bunların hepsi at koştururken kafamın içinde şiar'ım olan Ataol Behramoğlu dizeleri geldi aklıma...  Oturdum okudum...

 

"Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var

Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır

Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana"

 

Nasıl unuttum ben böyle yaşamayı.... Neden vazgeçtim, neden pes ettim dedim kendime... Nasılı, nedeni bu yazının konusu değil... Bu yazıda onu konuşmayacağım... Belki başka zaman...

 

Acaba dedim bu şiardan vazgeçtiğim için, ekg göstergelerim çok uzun zamandır stabil olduğundan, iniş çıkışlar ve aritmiler oluşmadığın mı bu eksikliğim?... Tekrar keyif aldığım şeyleri yapmaya döneyim...  anlatmaktan ve anlamaya çalışmaktan kaçmamayım... Belki böylece eksik hissettiğim yanım tamamlanır...Belki yeniden yaşadığımı hissederim. ..

 

Milliyet Blog'a geri döndüm... Yayından çektiğim bütün bloglarımı baştan teker teker okuyup tekrar yayına koydum.... İnsan kendini bu kadar beğenir mi? Pek beğendim... Ne güzel yazmışım... Ne güzel anlatmışım... Ne güzel hissetmişim dedim kendime... Yıllar önce yazdığım "Yazmak Yakalamaktır" bloğumdaki Filize katılarak tekrar yazmaya karar verdim... Yazmak için daha dikkatli ve farkındalıkla yaşamam gerekiyor bunu kendime hatırlattım.... Olacak mı? Bilmiyorum... Bildiğim çabalamaya değer olduğu hatta son yılarda daha değer bişey yok... 

 

Hani kendimizi bildik bileli bir anlam arayışı ve yaşam amacı okuruz, duyarız, konuşuruz ya... Evet dedim... Daha anlamlı bir amaç ve anlam olabilir mi? Hayat bitene kadar doğru olduğuna inandığın gibi davranmak, konuşmak, yazmak ve yaşamak en azından bunun için çabalamak dışında...

 

Sevgiyle...

 
Toplam blog
: 40
: 657
Kayıt tarihi
: 14.11.07
 
 

49 yaşındayım.. Kamuda memur olarak çalışıyorum. Aynı zamanda amatör bir tiyatro ekibiyle 18 yıld..