- Kategori
- Edebiyat
Neden Yazıyorum ki?

*Benim gözümden
İçimde biriken kelimeler kadar, hikayeler de birikmiş mi? Kim bilir zaman gösterir belki. Yazmak istiyorum. Anlatmak istiyorum. Kim dinler bilmeden... Yazmak benim tutkum değil, terapim. Sığındığım, sığındığımda bulduklarım.
Bir yazının içimde filizlenmesi, büyümesi, birikmesi, taşması ve nihayetinde akması benden dışarı oluk oluk... Yazdığım her cümle daha sakil gelmeye başlıyor yazmak için yazdığımda. Tıpkı bunun gibi. Gerçek olmalı benim hikayelerim. Benden bir parça olmalı her birinde. Bir damla gözyaşım, bir kahkaham, bir sızım, bir ben olmalıyım orada. Gerçek olmalı. Oradaydım ben demeli hikayelerim. Olmadığımda bile oradaydım. Gerçek olmalı. Kimsenin gerçekleri okumaktan hoşlanmadığı bu dünyada gerçek olamayacak kadar gerçeküstü gerçeklerin hikayeleri olmalı.
İnsanlar olmalı o hikayelerde. Yollarımın bir yerlerde kesiştiği, ruhumun tanışığı insanlar. Gözleri anlamlı bakan, dünyayla kavgası ve kendisiyle meselesi olan, her nefeste kendini yeniden doğuran insanlar. Sıcak, samimi, derin. İçinde yüzebildiğim insanlar olmalı.
Olaylar olmalı o hikayelerde. İnsanlık için kesinlikle hiçbir anlam ifade etmediğinde bile yalnızca biri için çok şey olan olaylar. Sahibinin göz bebeğinde izlerini görebildiğin olaylar olmalı.
Bir tutku değil bütün bunlar bir araya geldiğinde. Terapim. İnsanları anlamamı sağlayan, gösteren, onları "herhangi biri" olmaktan çıkarıp, onlara hikayeleriyle varlık atfeden terapim. Dünyayı daha yaşanılır kılan, sokakta gözlerimiz istemeden kavuştuğunda, çoğunun aksine kaçırmadan cesaretle baktıran, beni her bir hikayede daha da ben yapan... İşte tam da bu yüzden, kabul edilmesi en zor olan insani dürtüyle, bütün bencilliğimle kendim için yazıyorum öncelikle. Çünkü tıpkı hikayelerini sevdiğim insanlar gibi, benim meselem de yalnızca kendimle.
Ancak iyi gelecekse yazdıklarım birilerine... İçeri buyurun, hikayelerim sizindir.
Aşkla,
S.