- Kategori
- Güncel
Nefs ve Aşk

Rahman ve Rahim olan Allah’ın (c.c) adıyla başlarım. Her şey O’ndan, onun eseridir. O’nun varlığı her şeyi kuşatır. Her şey O’nun hükmündedir. Her şey O’nu zikreder.
Ey nefsinden kaçan Allah’a sığın. Nefsi yaratan Allah’a hamd et. Zıtları yaratan, her şeyi anlamamızı bu sayede kolaylaştıran O’dur. Nefis daima kötülüğü emreder. Oysa insanın dünyaya geliş sebebi Allah’ı bilmesi ve bulmasıdır; yaratılma sebebi ise Allah’a ibadet etmesidir. Nefsani zevkler, bizi Allah’ı anmaktan alıkoyan birer zehirli oktur. Nefsi ıslah için tek yol vardır, şeriat-ı garrayı yaşamak. Kuran ve sünnet sınırından çıkmamak, bunun için de bir veliye bende olmak, yani kapılanmak… Bu veli kişinin karakterine göre Allah tarafından karşısına çıkarılır. Herkesin zaafı başka başkadır ve önem verdiği şeyler değişiktir çünkü. Kimileri bu dünyaya sadece; yemeye, uyumaya, gezmeye, eğlenmeye, gülmeye geldiğini sanır ama tabii ki öyle değildir. Nefisle savaşmalıdır. Nefis esir alınmalıdır. Esire ne işkence edilir ne de bal börekle beslenir. Nefis azgın bir köpektir ama ıslahı mümkündür. Nefsin boynuna “La İlahe İllallah’’ tasması takılır. Nefis her başkaldırışında, her kaçıp kurtulmak için çabaladığında Allah’ın ipine bağlandığını “La ilahe illallah’’ tasmasıyla hatırlar.
Nefis hiçbir arzusundan vazgeçmez; vazgeçmiş görünür. Tasmasından kurtulan köpek gibi kendi haline bırakıldığında, hemen arzu ve isteklerine kavuşmak için türlü oyun ve hilelere başlar. Kişi önce nefsinin arzusundan kurtulmayı istemelidir. Arzusu her aklına geldiğinde “La İlahe İllallah’’ zikri ile Allah’a sığınmalı ve Allah’tan yardım istemelidir. Kişinin kaçtığı, sıkıldığı kendisidir, düşünceleridir. Kişinin yenilenmesi; ne kişilere, ne çevreye, ne de diğer değişikliklere bağlıdır. Düşünceleri, Allah yolunda ilerlediğinde yenilenir, monotonluktan kurtulur.
Allah’a giden yol zor ve zahmetlidir ama bir o kadar da kıymetlidir. Allah kulunun hayrını ister. Tüm nimetlerini kulları için yaratmıştır. Allah’ın bizden isteği, hiçbir düşünce ve arzunun putlaştırılıp Kendi yerini almamasıdır. Allah bazı kullarını çok sever, kendine ayırır. Bu âşık kul, halk içinde iken bile yalnızca Allah’la beraberdir. O’nun her dediğini ve isteğini yapar. Hem de sevgiyle, aşkla yapar. İşte bu kul “derviş” libasını giyer. Kendini Allah’a sevdirmek ve beğendirmek için çabalar durur. Allah da bu kuluna bunun karşılığında daha çok aşkını ve sevgisini verir. Bu böyle sürer gider. Seven sevdiği için neler yapmaz ki! Aşkta menfaat yoktur, karşılık beklenmez, sadece sevdiğinin kendisini sevmesini ister. Kul her şeye razıdır; yeter ki Allah onu sevsin. Allah’ın sevgisiyle dolu olan kulun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.
Gerçek olan yalnız Allah’tır. Allah’tan geldik, yine O’na döndürüleceğiz. Ant olsun ki âşıklar Allah’a kavuşacaklardır. Hamd aşkı yaratan Allah’adır. En yüce övgüler O’nadır.
Derviş; Allah’tan (c.c) başka bir şey düşünmez. Allah’a (c.c) kavuşmaktan ve Allah’ın (c.c) rızasını kazanmaktan başka bir şey dilemez. Bu doğrultuda düşünür ve buna uygun yaşar. Derviş anı yaşar. Anda dün ve yarın yoktur. Anı O’nda olarak yaşar. Her anı O’nunla doludur.