Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '11

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Nergisin Aşkı (3)

Nergisin Aşkı (3)
 

Kırlangıç, bir kavak ağacının yaprakları arasına gizlediği gövdesinin kaç saattir orada olduğunun farkında bile değilmiş. Zaman mevfumu yok olmuşçasına saatlerdir ufuk çizgisine bakıyor ve duyguları ile düşünceleri arasında umarsız bir savaş veriyormuş. Yanıbaşına aniden konan bir diğer kuşun kanat sesiyle irkilmiş birden. Bilge kırlangıç:  

-Saatlerdir burada öylece duruyorsun, neler oluyor anlatmak ister misin? demiş her zamanki yumuşak sesiyle. Kırlangıç saatlerdir bu kavak ağacının üzerinde olduğunu farketmiş, güneşin tepeye tırmandığını görünce. Kendisini dinlemek için yanına tünemiş olan Bilge Kırlangıca bakmış ve ne söyleyeceğini bilememiş. Sanki bildiği tüm kelimeler kaybolup gitmiş. Sonra incecik bir sesle:  

-Ben yüreğime ihanet etmedim, yüreğim bana ihanet etti, demiş.  

Bilge Kırlangıç, gözlerini bir kavak yaprağına dikerek:  

-Yürek, demiş ve derin bir nefes alıp devam etmiş:  

-Yürek bir okyanus gibidir evlat, onu keşfetmeye ömür yetmez çoğu kez. Sen derinlere daldıkça, daha dalmadığın binlerce mil derinlik olduğunu farkedersin ve hep onu keşfetmeye uğraşır durursun. Kimi zaman yorulur, kimi zaman heyecanlanır, kimi zaman da bir inci tanesine ulaşabilmek uğruna bir girdabın içine girdiğini farkedemezsin, vurgun yersin, ölümlerden dönersin ama bilirsin ki yukarı doğru çıkmak senin nefes alman için tek şarttır. Yürek senin yüreğin, ihanet zannettiğin şey senin yüreğindeki arayışının sonucu aslında. Kaybolacağını hissettiğinde yukarı çıkmalısın, yukarı doğru çıkmanın yolunu ise aklına sormalısın. Yürek senin yüreğin, akıl da senin aklın, anladın mı evlat...  

Kırlangıç, teşekkür ederek Bilge Kırlangıcın yanından ayrılmış. Bilge kırlangıcı dinlerken hissettiği hafifliğin, yerini tekrar kurşun gibi bir ağırlığa bıraktığını hissederek nergisin yanına gelmiş. Nergis, Bilge kırlangıçtan daha bilgece bakışlarını sevdiğinin gözlerine dikmiş ve:  

-Nerelerdeydin, merak ettim seni, demiş.  

Kırlangıç cevap verememiş, çünkü yine kelimeler tükenmiş. Gözlerini çevirmiş başka bir yöne, aklından söze nasıl başlayacağını geçirmiş. Hangi ses, hangi kelime, hangi cümle...Nergis, aklından geçenleri okumuşçasına onu içine düştüğü dehlizden çıkarmış yumuşacık sesiyle:  

-Birşey söylemene gerek yok. Ben seni çok iyi anlıyorum, seni tanıdığım ilk günden beri seni çok iyi anlıyorum. Hani hatırlıyormusun, sana ilk tanıştığımız gün ufuk çizgisine gidip gitmediğini sormuştum ya..O zaman ufka bakarken gözlerinde bir ışık görmüştüm. Aynı ışığı, geçen gün arkadaşların uçuş denemeleri yapmak için karşı tepelere gitmeyi teklif ettiklerinde yine gördüm. Seninle geçirdiğim zaman içinde o ışığı defalarca kez gördüm gözlerinde. O ışık yüreğindeki büyük sevdanın gözlerine yansımasıydı. Senin yüreğindeki en büyük sevda, özgürlük sevdası. Sen özgürlüğe sevdalı bir göçmen kuşsun ve öyle büyük bir yüreğin var ki benim sevdama da kocaman bir yer açtın gönlünde. Beni çok mutlu ettin, hiç pişman olmadım seninle yaşadıklarıma, hiç pişman olmadım seni sevdiğime. Bana hayatı öğrettin, saksımda dünyadan bihaber yaşayıp giderken, sayende ufuk çizgisinin en ötelerini gördüm. Sevdalısı olduğun özgürlüğü bana da tattırdın. Yaşama sevincim yüzlerce kat arttı senin sayende. Ama artık daha fazla özgürlüğüne engel olmak istemiyorum. Sonuçta ben toprağa muhtaç bir çiçeğim. Beni taşımaktan ve bu ilişkiden yorulduğunu biliyorum. Hem, ben de yoruldum artık, baksana şu dallarıma, yapraklarıma, ne kadar da biçimsizleşti. Ben seni çok sevdim, sen de beni sevdin biliyorum, ama asıl büyük aşkın peşinden koşma zamanı geldi. Sevgiyle, hatırlayarak, aşkla, özgürlüğünün peşinden gitmelisin artık. Biraz sonraki göçe yalnız gitmeni istiyorum, ardına hiç bakmadan. Ben de toprağıma, yağmura, suya olan aşkımla çok mutlu olacağım ve seni hiç unutmayacağım...  

Kırlangıç, bu uzun konuşmayı nefessiz kalırcasına, uçarken ani tutan bir dolu yağışı karşısında savunmasız kalmışçasına acıyla dinlemiş. Tek kelime dahi etmeden dinlemiş, birşey söyleyecek olmuş söyleyememiş. Nergisin beyaz yapraklarına dokunmuş sadece, sevgiyle dokunmuş. Yüreğinin derinliklerinde kaybolmak üzereyken, onu yukarı doğru çeken bu güzel çiçeğe minnetle bakmış ve sadece üç kelime konuşabilmiş:  

-Ben de seni unutmayacağım.  

Kırlangıç sürüsünün sesleri yükselmiş, kanatları göğe doğru açılmış, kurbağalar yine şarkı söylüyormuş ve ufuk çizgisinde görünen tek şey beyaz bir bulut kümesiymiş...  

SON  

 
Toplam blog
: 47
: 793
Kayıt tarihi
: 17.10.09
 
 

Yaşıyorum, yaşadıkça öğreniyorum, öğrendikçe düşünüyorum, düşündükçe çözümlüyorum, çözümledikçe y..