- Kategori
- Güncel
Nevruz Bayramı Ortadoğulu halkların bayramı mıdır?

Nevruz’u Kürtlerin bayramı olmaktan çıkarıp, tüm Ortadoğulu halkların bayramı olarak adlandırmış DTP’li Sayın Ahmet Türk! Gene becerememiş ancak bazı şeyleri! Wikipedia’ya girip, oradan Nevruz’u aratırsanız bakınız Nevruz’un tanımı olarak karşımıza en çıkıyor?
“Nevruz Bayramı Farslar, Türkler, Kürtler, Zazalar, Azeriler, Afganlar, Arnavutlar, Gürcüler, Türkmenler, Tacikler, Özbekler, Kırgızlar'la beraber neredeyse tüm kuzey yarımküre tarafından kutlanan geleneksel yeni yıl ya da başka bir değişle doğanın uyanışı ve bahar bayramı” olarak tarif ediliyor. Şimdi Allahını seven öne çıksın ve bu bayramın nasıl oluyor da Sayın Ahmet Türk’ün dediği gibi “Nevruz tüm Ortadoğulu halkların bayramı” oluyor bir açıklayıversin… Tamam, biliyorum zor geliyor bazı şeyleri kabul etmek ancak, siz kendinizi Ortadoğulu gösterip, o yaşam şeklini tercih edeceksiniz diye de coğrafyayı da değiştirecek değiliz ya… Yok, eğer Ortadoğulu olmaktan sadece Kuzey Iraklı olmayı anlıyorlarsa o başka… Aslında tüm bu ortak kültürü paylaşamayışlar da, halkların tercih ettikleri yönlerle ve coğrafyalarla ilgili… Ama gelin görün ki bu felsefi savaşın sonucunda, Türkiye’de yer olan kardeşlerin oluşturduğu halk yönünü yeniden Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin aydınlığının Orta Asya’dan yola çıkan kaynağına uygun düşünce kazanacak gibi görünüyor…
Nevruz’un bu tanımı net bir biçimde göstermektedir ki, Nevruz Ortadoğulu halklar arasında yer alan Kuzey Irak’ta yaşayan Kürtler dışında başka Ortadoğulular tarafından kutlanmıyor… Peki, bunun aksini savunup, oraya doğru yol almanın ne anlamı var?
Bu tanıma bakacak olursak eğer, Nevruz Ortadoğulu değil de çoğunlukla Orta Asyalı halklar tarafından kutlanıyor… Bu halklar arasında yaygın inanışlara göre Nevruz’un tanımına bakalım isterseniz kısaca.
Nevruz geleneği tarihin en son Buzul Çağı'nın bitmesinden hemen önceki günlere yani 15.000 yıl öncesine kadar uzanır. Efsanevi Pers Kralı Cemşid, Indo-Iranlıların avcılıktan hayvacılığa ve yerleşik yaşama geçişini temsil eder. O çağlarda mevsimler insanoğlunun hayatında günümüzdekinden daha yaşamsal bir önem arz ediyordu ve yaşamla ilgili her şey dört mevsim ile çok yakından ilgiliydi. Zor geçmiş bir kışın ardından gelen bahar, tabiat ananın çiçekler, yeşillenenen bitkiler uykusundan uyanması ve sığırların yavrulaması, insanoğlu için büyük bir fırsat ve bolluğun canlanması demekti. İşte böyle bir dönemde bu Nevruz kutlamalarını başlatanın Kral Cemşid olduğu söylenir.
Orta Asya’da Türkler arasında kutlanan Nevruz, Türkiye'de bir gelenek Türk Cumhuriyetleri'nde ise resmî bayram olarak kutlanırken, 1995 yılından itibaren Türkiye Cumhuriyeti tarafından Bayram olarak kabul edilen bir gün haline gelmiştir. Türklerin Ergenekon adlı yerden demirden dağı eritip çıkmalarını, baharın gelişini, doğanın uyanışını temsil eder. Türk kavimleri tarafından M.Ö. 8. yüzyıldan (M.Ö. 2800) günümüze kadar her yıl 21 Mart'ta kutlanır.
Oniki Hayvanlı Takvim ve Melikşah'ın Celali Takvimi'nde yılbaşı olarak belirlenen 21 mart, Divânü Lügati't-Türk'te de ilkbaharın gelişi olarak belirtilir. Türk edebiyatı ve musikisine de Nevruz; Nevruz-ı Asl, Nevruz-ı Arap, Nevruz-ı Bayati, Nevruz-ı Hicaz, Nevruz-ı Acem ve Nevruz-ı Seba olarak girmiştir. Tarihte pek çok devlet tarafından bayram ve gelenek olarak kutlanmıştır. Bunların başında Anadolu beylikleri, Eski Mısır, İran, Safavi, Sasani, Moğollar, Selçuklu ve Osmanlı gelir.
Selçuklu ve Osmanlı[10]'da millî bayram olarak kutlanan Nevruz, Nevruziye adlı şiirlere ve şenliklerle ziyafet verilerek kutlanırdı. Özel olarak hazırlanan Nevruziye adlı macun Osmanlı döneminden kalan bir kültür olarak bu gün hâlâ Manisa'da 21 Mart'ta Mesir macunu şenlikleri yapılmaktadır. Alevi ve Bektaşiler arasında da kimi yorelerde eski takvime atfen Mart Dokuzu adi verilerek kutlanan Nevruz'da özel ayinler yapılırdı, yine Zerdüştler ve Yezidiler de 21 Mart'ı bayram olarak kabul etmişlerdir.
Kürt mitolojisindeki Kawa efsanesine göre, günümüzden(2007) 2500 yıl öncesinde Zuhak (Bazı kaynaklara göre Dehak)adında Asurlu çok ama çok zalim bir kralın altında yaşayan Kawa adında bir demirci vardı. Bu kral tam bir canavardı ve efsaneye göre her iki omuzunda da birer yılan bulunuyordu. Her gün bu iki yılanı beslemek için Kürtlerden iki genci sarayına kurban olarak getirtip aşçılarına bu iki çocuğu öldürtüp beyinlerini yılanlarına yemek olarak verdiriyordu. Aynı zamanda bu canavar kral ilkbaharın gelmesini de engelliyordu. En sonunda bu zulümden bıkan ve bir şeyler yapmak isteyen Armayel ve Garmayel adlı iki kişi kralın sarayına mutfağa aşçı olarak girmeyi başarırlar ve Kralın yılanlarını beslemek için beyinleri alınarak öldürülen çocuklardan sadece birini öldürüp diğerinin gizlice saraydan kaçmasına yardımcı olurlar. Böylece ellerindeki bir insan beyni ile kestikleri bir koyunun beynini karıştırarak yılanlara vererek her gün bir çocuğun kurtulmasını sağlamış olurlar. İşte bu kaçan kişilerin Kürtlerin ataları olduğuna inanılır ve bu kaçan çocuklar Kawa adlı demirci tarafından gizlice eğitilerek bir ordu haline getirilirler. Böylece Kawa'nın liderliğindeki bu ordu bir 20 Mart günü zalim kralın sarayına yürüyüşe geçer ve Kawa kralı çekiç darbeleri ile öldürmeyi başarır. Kawa etraftaki tüm tepelerde ateşler yakar ve yanındakilerle birlikte bu zaferi kutlarlar. Böylece Kürt halkı zalim kraldan kurtulmuş olur ve ertesi gün ilkbahar gelmiş olur.
Kürt yazar Musa Anter'e göre Nevruz aslında Kürtlerde ilk başlarda 31 Ağustosta kutlanıyordu ancak daha sonra Arap Takviminin kabul edilmesiyle bu kutlamalar Mart ayına kaymıştır. Bu efsane Kürtler tarafından kendilerini güçlü ve farklı hissetmeleri için bir hatırlatıcı güç olmaktadır ve yaktıkları ateşte özgürlüklerinin simgesi haline gelmiştir.
Kısaca durum böyleyken; sırf Türkiye’yi ve Türkleri Orta Asya’dan uzaklaştırmak uğruna; sırf Ortadoğu karanlığına herkesi sürüklemek uğruna tarihi böyle saptırmanın ne anlamı var? Tarihi farklı yansıtmaya çalışmanın ne gereği var? Atalar dememişler midir, “su akar yatağını bulur” diye? Eeeee, durum böyleyken, çoğunluğu azınlığın hükmü altına girdirmeye zorlamanın, yıllardır yapa geldiğiniz gibi ve ilk olarak rahmetli Uğur Mumcu’nun değindiği “Kürt Şovenizmi” altında insanları boğmaya çalışmanın ne anlamı var? Girdiğiniz yerlere korku salarak ve insanları zorla kendinize benzetmeye çalışarak rahat yaşadığınızı düşünmek de ne anlama geliyor ki? Son dönemlerde kendisini Orta Asya’ya bağlı hissedenlerde hiçbir şiddet olayı görmüyorken; o insanların parti toplantılarından dönen araçları İstanbul’da taşla sopayla kovalama olayında ise ne yazık ki bu kandırılmış gençler var… Kimse bana bu durumu “azınlıkların kafatasçılığı olmaz” şeklinde izahatı kendinden garip ifadelerle de içsel dünyasında açıklamaya kalkmasın…
Umarım en yakın gelecekte halkların kardeşliğinin değil de, kardeşlerin oluşturduğu tek halk olmamızın değerinin daha iyi anlaşıldığı günleri hep beraber kucaklarız…