- Kategori
- Deneme
Neysen O'sun ölünce...
Bugün dinleyelim kendimizi diyorum. Hayatta en güzel şeylerden biridir, konuşmaktan daha güzeldir dinlemek…
Hayatta dair güzel ve adil olan bir şey daha var sevdiğim… ‘Ölüm’
Hayat bir döngü içerisinde sürüyor değil mi? Doğuyor, büyüyor, yaşıyor, yaşlanıyor, ölüyoruz. Ya da doğuyor, büyüyor ölüyoruz. Daha da kısaltacak olursak doğuyor ve ölüyoruz. Ana tema bu… Arada yazdıklarım değişiyor standart değil, hayat standartlarında değişmeyen gerçek doğuyor ve ölüyoruz. Doğum ve ölüm kaçınılmaz bir süreç…
En çok sevdiğim ölüm demiştim. Herkes eşit şartlarda doğmuyor. Ve eşit şartlarda hayatına devam etmiyor. Ölümde böyle aslında herkes eşit şartlarda ölmüyor. Ama sevdiğim kısmına gelecek olursam ölümün; ölünce kim olduğun ve ne olduğunun hiç önemi kalmıyor. Aynı bez, aynı tahta, birazda toprak. İstediğin kadar zengin ol, fark etmez vaktin saatin gelince hayata gözlerini yumuyorsun, paranla satın alamazsın yaşamını. İstediğin kadar sağlıklı ol, kazaya kurban gidebilirsin vaktin saatin gelince… Ya da istediğin kadar genç ol, yaşamamış ol hayatı, tadını çıkartamamış ol, yine de fark etmiyor bir bahane buluyor ölüm sana… Zamanın gelince; Boyuna göre bez, birkaç tahta, birazda toprak lazım oluyor. Tabi şanslıysa senden arta kalan et yığının… Şanslı değilse bir avuç toprağın bile yok. Böyle prosedür işte, ama en güzeli bu, yani rüşvet falan işlemiyor… Neysen O’sun ölünce… Ne güzelliğin, ne gücün, ne hırsın, ne bilgin, ne paran… Hiçbir şeyin faydası yok. Gidiyorsun işte, vaktin saatin gelince… Her şeyi ardında bırakıyorsun. Herkesin bildiği şeyler elbette bu yazdıklarım. Ama kabul edelim ki; Yaşam telaşı sırasında hiç birimizin aklına gelmiyor bu standart! Hayatta her şey mümkündür diyoruz, olur bu da olur, olacak bir gün diyoruz bir an düşününce… Ama kafamızı kaldırdığımızda yaşam telaşına daldığımızda yaptıklarımızı, söylediklerimizi kendimizce doğru olanları, olmayanları hiç bunları düşünmeden hesaba katmadan sürdürüyoruz. Bir an bile, yarın benim için ya olmazsa demiyoruz, diyemiyoruz belki. Erteliyoruz, plan yapıyoruz ve bu gerçeği atlıyoruz. Sürekli ölümü düşünerek yaşayamayız diyoruz, haklılık payı var evet, o zaman yaşayamayız evet. Bu da doğru, böyle de yaşanmaz. Sürekli ölümle yaşayamayız ama unutmamalıyız işte, bugün varsak, yarın yokuz. Bir varız, bir yokuz gibi…
Herkesin kendi masal sözcükleri bir başka işte… Benim ki de bu. Kendi masalıma anlattım bugün bunları. Yani uzun lafın kısasına gelecek olursam; Unutmayalım ölümü diyorum, onunla yaşamasak da her daim, her durumda elimizi kalbimize götürelim. O tıkırtıyı dinleyelim. Herkesin masalı başka olduğu gibi, herkesin tıkırtısı, tınısı da başka… Bir gün o melodi terk edecekse bedenimizi, içimizde her durumda farklı çalan o melodiyi dinlemeyi unutmayalım.
Hayata dair ne varsa her şey o tınıdan geçiyor nasıl olsa…
Dinle!
Dinleyin!
Dinleyelim!
…