- Kategori
- Blog
Niçin Blog Yazıyorum? (Mimlenenlerin bilmecesi)

kelebeklerin kanatlarında harfler ve sayılar varmış.
“blogculuk benim için gayrı-resmi tarih yazarlığına kalkışmaktır.” “Tarihe geçmesi ihtimali olsa bile büyük ihtimalle resmi tarih yazımında kesinlikle es geçilecek ne varsa blogcu onu yazar. blogcu duruşu itibariyle gayrı resmidir, bu yüzden dili de gayrı resmidir, söylemi de. hatta gazetecilerin şu "sokağın sesi" tabir ettikleri ses, blogculardan çıkar çıkarsa. evet bence blogcu, "sokağın sesi" olabilir.” (“Yeşil ördek gibi daldım göllere, sen düşürdün beni dilden dillere..ne sen beni unut, ne de ben seni”)
Hoş, tarih dediğin nedir ki benim gibi birine? bi grup insanın yazdığı tarih, yazıldığı an tarihe hapsolur, ve aslında bi ucu geçmişte, bi ucu gelecekte, girişi de şimdide olan sonsuz bi labirenttir tarih, bu yüzden herkes kendi tarihini yazar.” (Seyyah Bekariya Çelebi’nin Maceraları”)
“burada neden yazmak istiyorum bilmiyorum. içimdeki benle yüzleşmek istiyorum belki. belki size onu anlatmak istiyorum. belki şimdiye kadar yazılmış olanları okurken kafamdan geçip de biriktirdiğim, dilimin ucuna gelip de yazarına söyleyemediğim şeyler olduğu için. çünkü bana çok şey söylenmiş olduğu için kitaplardan ya da yazılardan ve ben karşılığında birşey söyleyemediğim için.” (“İstiklal Marşı’nın 3. Kıtası)
“Bu blogu yazarken en derinde ne hissettiğimi bilmenizi isterdim. Sanki okyanusa bir şişe içinde mesaj bırakıyorum ben bulunduğum adadan. Bir gün bir kişinin okuyacağını hayal ederek. O bir günün ne zaman olduğunun hiç bir önemi yok. Tek bir kişi bile okusa bana yeter.” (“Çok samimi” bir blog”)
“…Milliyet blog ortamı bize değişik tellerden çalma fırsatı yarattı bir yerde ve ben bunu çok seviyorum.” (“Rengarenk yazılar ortamı”)
“Bu ortamı hazırlarken pek çok beynin bir araya geldiğini, işin gelecekteki tüm olumlu ve olumsuz taraflarını pek çok açıdan değerlendirdiğinizi ve işinizi profesyonelce yapmaya çalıştığınızı da biliyorum ve bunu takdir ediyorum.” (“Nice yıllar Milliyet Blog”)
"Blogcuların kim olduğu konuşuluyor, yani ortalığa döküp saçar gibi kendilerini, hayatlarını, aşklarını, düşlerini, düşüncelerini, isyanlarını ya da gerekli gereksiz bi sürü şeyi neden yazıyor bu insanlar? deli mi bunlar? dertleri ne ki? diyorlar. Sahi biz deli miyiz?” (Yeşil ördek gibi daldım göllere” )
““bomboş bir sayfaya yazdığın yazının ardından sana bir şeyler söylemek isteyen insanların, sana sözleriyle ulaşabildiği kadar yakın, ve belki de kendini gizlediğin kadar uzak oldun. ama sandığından dikkatli gözler, düşünen akıllar senin satırlar arasına gizlediğin duygularını bulup anladığında korktun. Ruhunun öylece ortaya saçılmasından, o güne kadar senin sandığın her şeyi hem paylaşmak isteyip hem de gizleyememekten korktun
…“o zaman kaçıp gitmek, yokolmak, silinmek, adsız kalmak ve geceleri gizlice, bilinmeyen biri olup, bilinmeyen duvarlara yazılar yazmak istedin. ”( Ruhaltı bloglar”)
“Bir alabalık olsaydım, çoğalmak ve sonra da ölmek için akıntıya karşı dağın tepesine yüzerdim. ama bir su damlası olsaydım sadece kendimi bırakırdım yokuş aşağı ve nehir beni denize ulaştırırdı. ben, bir su damlası olmayı düşledim. (“Bir su damlası olmak”)
“Bir gün herşey olacağım
ve hiç bir şey.
şimdi olduğum gibi.
bir gün ben sen olacağım
ve hiç kimse
şimdi olduğum gibi.”
“Kalan hayatı boyunca yazacağı "tek bir yazıyla" sonsuzu anlatmak istediğinden. “
“bu yüzden yazdığı yazıları sürekli, ama her an değiştirmek isteyen o kadın bundan sonraki hayatını sadece tek bir yazı yazmaya adamıştı.” (Sonsuza yazı yazan kadın” )
“aynı zamanda yazı, hayal kurmanın da ötesinde bi "deneyim"dir. bu yüzden yazmak, hayal kurmanın
deneyimlenmesidir.” (“Hayalin ötesine yolculuk”)
...
“yokolmazım var, değişmezim
her hüzünden bir kalp
ve her kalpten bir kırmızım
nedenini bilmeden
zamanı soldurmak marifetim”
("Kırmızıdan öte bir gelincik":)
Yazmak, okuyanın içini kendi hayatıyla dolduracağı boş bir kağıda imza atmaktır.