Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '16

 
Kategori
Güncel
 

Nijeryalı cadı çocuk

Nijeryalı cadı çocuk
 

Hope/Umut isimli Nijeryalı Çocuk


Cadı avları ilk olarak 15. yüzyılda Fransa’nın güneyinde, Almanya’da, İsviçre ve İtalya’da görülmeye başlanır. Avrupa köylülerinin en çok güçlendiği dönemde başlayan cadı avları, devletin ve soyluların giderek artan saldırgan tutumu karşısında köylülerin direncini büyük ölçüde kırmıştır. Hurafe ve batıl inançların hayata egemen olması, binlerce ve hatta milyonlarca (yaklaşık 1 milyonla 8 milyon arası) güçsüz ve zayıf insanın hayatına mal olmuş; onlar, en acımasız işkencelerle yakılarak öldürülmüşlerdir. Batı’da bu yolla öldürülenlerin % 90’ı kadın olmuş, 1200’lü yıllardan 1750’lere kadar, yaklaşık 600 yıl boyunca Batı’daki bu insanlık dışı uygulamaların en güçlü referansı ise Kilise ve onların ürettiği kaynaklar olmuştur.

Cadı olduğu iddia edilenlere karşı en genel suçlamalar olarak, bedenlerini ve ruhlarını şeytana satmaları, büyü yaparak çocuk öldürmeleri ve onların kanlarını emmeleri, hayvanlara ve ürünlere zarar vermeleri, fırtınalar çıkarmaları olarak bilinir. Bu suçlamalara karşı cadı olarak suçlanan kadınların savunmaları söz konusu değildir. İşkence altında alınan ifadeler dışında yazılı beyanların olmayışı dönemin yargı sürecinin ne denli sert olduğunu gösterir. Aslında cadı avları kadın bedeninin, emeğinin, cinselliğinin ve yeniden üretim yetilerinin devlet kontrolü altına alındığı bir dönemin başlangıcını teşkil etmiştir. Toplum içerisinde hoş görülmeyen kadın davranışları bile zamanla cadılıkla özdeşleştirilmeye başlanılmış, kanıt bulunamasa dahi gerçekleştirilen infazlar dönemin cadı avlarının sadece büyücülükle ilgili olmadığını göstermiştir. Cadı avlarının arka planındaki belirleyici unsurlar olarak, topraklara el konulması, kolektif ilişkilerin yok olması ve kırsal kapitalizmin gelişimi olarak belirtilebilir. Korku ve zulmün artması, zaman içinde durumu en yakın kişilerin birbirlerinden şüphelenmesi noktasına getirmiştir. İngiltere’de cadı olarak suçlanan kadınların, yardımlarla ayakta duran yaşlı kadınlar ya da yemek dilenen kadınlar olması ilginçtir. Bu kadınların aşırı yoksul olması, onların yiyecek için şeytanla işbirliği yapmış olmaları gibi tuhaf kanılara yol açmıştır. Kendilerine sadaka vermeyenleri lanetlemeleri, ürünlere zarar vermeleri vb. suçlamalarla bu kadınlar infaz edilmiştir. Elizabeth Francis’ın, kendisine maya vermeyen komşusunu lanetleyerek komşusunu hasta ettiği, Ursula Kemp’in, kendisine biraz peynir vermeyen bir Dük’ü topal ettiği, Alice Newman’ın on iki pens istediği ama alamadığı yoksulların tahsildarı Johnson’un vebaya tutularak ölmesine neden olduğu gerekçesi ile öldürülmeleri trajikomik örneklerdir.

2016 yılı Şubat ayı haberine göre, Nijerya’da iki yaşındaki bir çocuk ailesi tarafından “cadı” (Nijerya’da çocukların başına sıkça gelen bir durum, Pentakostalizm inancı rahipleri bazı çocukları cadı olmakla suçluyor. Bu çocuklar aç bırakılıyor, hatta bazen öldürülüyor.) olduğu düşüncesiyle sokağa terk edilen, 8 ay boyunca sokaklarda yaşam mücadelesi veren çocuğa, bölgede gönüllü yardım hizmeti vermek için bulunan Danimarkalı kadın el uzattı. Yardım ekibi, açlıkla savaşan iki yaşındaki çocuğu solucanlar tarafından her yeri kemirilmiş ve yaralanmış halde buldu. Huffington Post’un haberine göre “Hope/Umut” ismini verdikleri çocuğu Danimarkalı yardım sever Anja Ringgren Loven, hastaneye kaldırarak, kaybettiği gücünü toplaması, vücudundaki solucanlardan arınması için tedavi altına alındı. Danimarkalı yardım görevlisi “Hope (Umut)” adını verdikleri çocukla yakından ilgilendi.  Anja Ringgren Loven’ın kendi oğlu ile her gün ziyaret ettiği ve yakından ilgilendiği çocuğun tüm masrafları yine Loven tarafından karşılandı. Kendi yemeğini yiyebilen, yardım almadan doğrulup oturabilen ve sağlık durumu şimdilik iyi yönde stabil olan çocuk, hayata döndü ve etrafına gülücükler saçmaya başladı.

Anja Ringgren Loven olanların ardından “O çocuk güçlü bir çocuk. Olanlar kelimelerle nasıl anlatılır bilemiyorum ama bunlar hayatı güzel kılan şeyler, fotoğraflar her şeyi özetliyor.” şeklinde konuştu. Nijerya’da ailesinin, “cadı” olduğu düşüncesiyle sokağa terk ettiği o minik 1 yılın sonunda artık çok sağlıklı ve mutlu.

Bilim, sanat, teknoloji ve rasyonel aklın dışında hurafe ve kör, batıl inançların egemen olduğu toplumlarda 21.yüzyılda dahi olsa yaşananları görüyoruz. Örneğin, İslam toplumları tarafından kefere Batı diye tanımlanan Kıtaya, kadim ve kutsal toprakları terk eden müslümanlar ölümüne kaçıyor. Sn. Maliye Bakanımız “AB ekonomisi çökmüyor. Tam aksine büyük bir başarı hikâyesi ve yaklaşık 510 milyon insan huzur ve refah içinde yaşıyor diyor.” Peki, siz ne diyorsunuz?

Nizamettin Biber

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..