Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Nisan'da Ankara'da iki günlük gözlem

Nisan'da Ankara'da iki günlük gözlem
 

Süleyman ÖZEROL (Bir Kitabını İmzalarken)


11 Nisan 2005: Balkon Konutların Gösterişidir

Güzel düzenlenmiş balkonlar konutların görünümünü daha da güzelleştirir. Kullanışlı bir balkon, ikinci bir konut gibidir. Komşular balkonlardan birbirleri ile iletişim sağlarlar. Doğayı, kuşları, gelip geçen insanları, taşıtları, yağışı balkondan izlemek ayrı bir zevk verir insana. Eğer karşınızda çok katlı konutlar varsa bu zevkinizden yoksun kalabilirsiniz o başka! Balkonlardaki görüntü kirliliğinden de rahatsız olabilirsiniz. Bazı balkonlarda -özellikle de iş yerlerinin- çöp kutularından tutun da kullanılmayan ve eski-bozuk çeşitli eşyalardan, kutu ve dolaplardan oluşan yığınlara rastlarsınız. Dolu yangın merdivenlerini gördüğünüzde, belki de bunların yangını hızlandıracağını unutur, “Allah göstermesin, bir yangın çıksa bu merdivenleri kullanmak olanaksız olur” diye düşünürsünüz. Bütün bunlara dış cephe kirliliğini de eklediğinizde daha da rahatsız olursunuz...

Ne yazık ki, balkon kirliliği başta olmak üzere “görüntü kirliliği” hemen her yerde var. Nedense kullanmadığımız ve eskittiğimiz eşyalarımızı hep balkonlara atmışız. “Koymuşuz” demiyorum; çünkü her şeyin düzensiz bir biçimde balkonlarda yer aldığı bir gerçek.

Yetmişli yılların sonlarında Malatya’da, Emeksiz Caddesinde balkonu yıkayan bir kadının oluktan suyu başımızdan aşağı döktüğünü hiç unutamam. Sizler de balkonların altından geçerken başınıza su dökülmese bile, saksı ya da süpürge gibi şeyler düşerse hiç şaşırmayın! Birkaç yıl önce Malatya’da “En Güzel Balkon Yarışması” düzenlenmişti. Sanırım koca başkentimizde de böyle bir yarışmaya gereksinim var!

13 Nisan 2005: "Niçin Hep Okuyup Yazıyorsunuz?"

Maltepe Pazarından geçip Demirtepe’de Şelale Çay Bahçesine girdim, oturup bir çay söyledim. 1989 yılında Arguvan türküleri kasetleri edinmemde yardımcı olan ve bir trafik kazası ile daha 19 yaşında iken aramızdan ayrılan Hüseyin Yücel’den dolayı Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Meslek Yüksek Okulu öğretim görevlileri Gülsüm ve Veli Duyan’ın, beş yeri aradıktan sonra işyeri telefon numaralarını öğrenebildim, kendilerini aradığımda yoklardı. Malatyalılar Derneğine gittim, bir süre oyalandıktan sonra arkadaşım, halk şairi Metin Özer için Ozanlar Vakfı Şiir Antolojisi kitabını alıp, AKKAV’a, Arguvan Derneği yöneticilerinin yanına gittim. Başkan İffet Akşen’den derneğin gecesi ile ilgili olarak hazırladığı yazıyı alıp yine bahçeye döndüm. Çay içerken bir yandan da kitaptan notlar almaya başladım. Malatyalı ozanlardan Erhan Yılmaz, Ozan Hürmetli, Zeki Yıldırım ve Hasan Basri Kılıç ile ilgili bilgileri ve şiirleri Metin’e göndereceğim. Diğerleri ile ilgili bilgiler elinde varmış. Metin, Malatya’da Malatyalı Şairler Antolojisi adlı bir çalışma için hazırlık yapıyor.

İkinci çayı içerken genç bir garson yanıma gelerek, “Size bir şey sormak istiyorum. Merak ettim, her gelişinizde ya okuyorsunuz, ya da yazıyorsunuz; ne iş yaparsınız?” dedi. Tahmin etmesini söylediğimde, “Mutlaka öğretmensiniz” dedi. “Evet, emekli öğretmenim” dedim. ”Madem ki emeklisiniz...” deyince, “Niye bu kadar çok okuyup yazıyorum değil mi?” diyerek sözü ağzından aldım. “Evet” dedi. Kendisine özet olarak insanların alışkanlıkları, yetenekleri ve aldıkları eğitimin etkisi ile davrandıklarını anlatmaya çalıştım. İnsanların kendilerini ifade edebilmeleri için davranışlar gösterdiklerini, olumlu ve olumsuz eğitim kavramlarını kısaca özetledim. Boşta kalan insanların olumsuz davranışlara yönelimlerinin daha kolay olduğunu da ekledim...

Adının Ali olduğunu anımsadığım genç, Hataylı olduğunu, Hatay’ı hiç görmediğini, Ankara’da doğup büyüdüğünü, Keçiören’de sanat okulunu bitirdiğini, abisi ve ablasının da öğretmen olduğunu anlattı. Okuldayken okumayı ve kitabı sevmediğini, okuduğunu ezberlediğini, anlamını anlatamadığını art arda sıraladı.

“Kaç yaşındasınız ki, sekiz yıldır emeklisiniz?” dedi. “Kaç yaşında olabilirim?” deyince, “42–43 görünüyor, 50 var mısınız?” dedi. 1953 doğumlu olduğumu söyleyince, “Annem 59 yaşında, emekli” dedi. Sürekli kravat takmam da dikkatini çekmiş... Bir süre müşterilerle ilgilendi, iki üç kez yeniden gelip konuşmaya çalıştı. Tez-ödev-kitap hazırlayanlara yardımcı olduğumu, halk kültürü ile ilgili derleme ve araştırmalar yaptığımı, 2004 yazında Arguvan Türküleri kitabımızın, 1999 yılında anı ve öykülerimden oluşan kitabımın basıldığını, başka kitap çalışmalarım olduğunu anlattım.

Hafifçe esen rüzgâr birden fırtınaya dönüştü, yerde ne var ise havalandırmaya ve şemsiyeler, saksılar devrilmeye başladı. Toparlanmaya başladıklarında hesabı ödeyip, Maltepe Pazarının yokuşunu çıkarken kendi kendime düşündüm; “Acaba bu genç şimdiye kadar kaç müşteri ya da kişi ile böyle bir söyleşi yapmıştı?”

 
Toplam blog
: 24
: 1066
Kayıt tarihi
: 27.01.10
 
 

1953 yılında Hekimhan-Ballıkaya (Mezirme) köyünde doğdu. İlkokulu orada okudu. Akçadağ İlköğretme..