Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '11

 
Kategori
Anılar
 

Nostalji : Balıkesir Günleri

Nostalji : Balıkesir Günleri
 

Eskileri… Çocukluğumun günlerini anımsamaya çalışıyorum… İlk günler…Balıkesir’deyiz. Ben 4-5 yaşlarımdayım. Babam DDY’larında Veznedar. İşyeri bugünkü garın hemen yanındaki küçük bina. .. Ama , o zamanlar küçük ara istasyonlarda bulunan çalışanlara, işçilere ay başlarında paralarını ödeyecek bir vasıta olmadığı için, DDY babamın dairesine bir özel vagon tahsis etmiş, içinde ahçısı bulunan , özel yatağı, masası , çeşitli odaları bulunan bu vagonlarla veznedarlar sırayla İzmir tarafına ve yukarıya Bandırma taraflarına gider, emekçilerin aylıklarını dağıtırlardı. Ben de birkaç kez babamla bu yolculuklara katılmıştım. 

Çok zevkli olurdu. Marşandiz , her istasyonda yeteri kadar durur. O istasyonda çalışan işçiler , memurlar da sıraya girerler , büyük bir hoş beşten sonra, haberler alınır verilir (O zamanlar gazeteler küçük yerlere üç günde giderdi…) şakalaşılır… Sonra paralar ödenir.. herkes sevindirilir… Babam işaret edince de tren kalkar, ondan sonraki istasyona kadar koştururdu.. Böyle nereye kadar gidilirdi ? Tavşanlı, Akhisar ..filan aklımda kalmış… Doğru mu ? 

Diğer yanda , Bandırma’ya gidilirdi… Bandırma’ya girmeden önce tren Manyas gölünün önünden geçer… Balıkesir –Bandırma arası iki saat kadar sürer ama , o arada bir sürü küçük istasyondan geçilir.. Tümü de dağlar, tepeler arasında küçük şirin köylerdir, bucaklardır… Bandırma’ya girilirken bir tünelden geçilir ve tünelden çıkınca hemen denizi görürsünüz … Tıpkı , Orhan Veli’nin Gemlik’e doğru söylediği gibi… 

“Gemlik’e doğru denizi göreceksin
Sakın şaşırma..” 

Evet, tünelden sonra denizi göreceksin , sakın şaşırma… Bandırma’da mavi, tertemiz bir deniz sizi karşılardı… O zamanki küçük , Alman mimarili şirin istasyon hemen denizin kıyısındaydı. Bizim kara tren de gelir, Maaş Vagonu’nu tam istasyonunun önünde bırakırdı. Orası son duraktı ve bizim Vagon bir gece dinlenmek, ertesi gün dönmek üzere istasyonun önünde istirahata çekilirdi. Geceleyin yatarken küçük kuşetli yatağımda , yattığım yerden güneşin denizin üzerinden batışını hayranlıkla seyrederdim. 

Bir kez İstasyon Şefi mi, iyi hatırlamıyorum, babamın eski bir arkadaşı bizi yemek yemek, sohbet etmek için evine davet etti. Evde , 6-7 tane sırayla bir sürü kız çocuğu vardı… şaşırmıştım, utanmıştım… Ama değişik bir akşam olmuştu… 

Sonra Balıkesir’e dönülürdü.. Balıkesir’de istasyonda en çok hayran olduğum şey , babamın dairesinin hemen yanında bulunan küçük gazinoydu… O zamanlar epey yeşillikti, çevreye çok miktarda çiçekler ekilmişti; bakımlıydı… En güzeli de bahçede bulunan güzel, şirin bir havuzda yüzen kırmızı süs balıklarıydı… Havuzun kıyısına oturur , bıkmadan usanmadan onları seyrederdim… Yıllar sonra Balıkesir’e gelince ilk işim o gazinoyu, bahçeyi aramak oldu.. Ne gezer… Bahçe yola katılmış, havuzdan eser yok … Her şey anılarda kalmış… 

Evimiz , Yeşilli Hamamı’nın çok yakınındaydı.. Ben İstasyonda babamın yanındaydım. Eskişehir’den yaşlı bir kadın akrabamız gelmiş, istasyonda babamı buldu… Kadın evimizi bilmiyor… Babam yaşlı kadını eve götürecek ama, işi çok, işten ayrılmaya imkan yok. Ben babama , ”Teyzeyi eve ben götürebilirim…” dediğimi hatırlıyorum. Yaşım 4-5 dolayında . Babam , bana güvenmemiş, ama çaresiz olduğu için de kabul etmiş… Ben kadının elinden tuttum , tıpış tıpış bizim evin kapısının önüne kadar getirdim. Fakat babamın aniden kafası atmış “bu çocuk ya kaybolursa , ” diye koşarak bizi bulmaya çıkmış.. Bizi kapının önünde bulunca çok rahatlamıştı.. 

Balıkesir’de o tarihlerden neler hatırlıyorum: Merkezde, tepeye doğru büyük, tarihi bir saat kulesini hatırlıyorum… Babam çok güzel uçurtmalar yapardı… O saat kulesinin arkasındaki yüksek tepelerde , o uçurtmaları alır , diğer uçurtma uçuranlarla birlikte uçurtmalarımızı gökyüzüne salardık… Öylesine yükselirdi ki… Ben tuttuğum zaman benim ayaklarımı yerden kestiğini hatırlıyorum… 

Demiryollarının arka tarafındaki, küçük güzel parkı ve o parktaki, küçük kayığı hatırlıyorum. O parkta bir de güzel Atatürk heykeli mi vardı… Yıl : 1945-46 .. O yıllardan sözediyorum.. Dünya ne kadar değişiyor… Kentler de öyle… Babam rahmetli kalkıp gelse, bu günkü kentleri tanıyabilir mi? Zor… 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..