- Kategori
- İnançlar
Nurdan insanlar, yaz akşamları ve Kenzi Caddesi

Aşk mutlaka bir yolunu bulur, tezahür eder.
Yaz günlerinin akşamları ne de hoş oluyor. Kentimizde baharın tatlı serinliğini bir kaç gün bile yaşayamadan yazlıklara geçerdik, bu yıl hiç öyle olmadı... o sebepledir ki Haziran’ı serenatlar ile karşıladık:
“Hoş geldin Haziran, mevsimler değişti, yağmurlarla karşılıyoruz seni...
evden çıkarken halen şemsiyem çantamda, yazlık ayakkabılarıma kavuşamadı ayaklarım.. beyaz elbisem her sabah gülümsüyor askısından, ne zaman kavuşacağız dercesine... olsun, şikayet değil bunlar, sen de bahara katıl, bahar tadında geçsin günlerimiz... Mayıs bitti, ki en güzel aydır, sen de onun gibi gel... "öfff" demeden geçsin bu yaz!”... derken, çok değil on gün önce, sıcaklardan şikayet etmeye başlamıştık bile. İnsanoğlu ne gelen günün kıymetini biliyor, ne de biten günün, hele de bugünlerin...
Kentimizin kendine has sıcağından olsa gerek, balkon sefalarımız pek meşhurdur Manisa’da. Yaylaya gidemeyenlerin yaylası, yayla gibi teraslar, balkonlardır. Hele de çay bahçelerinde uzun saatler boyu yükselen kahkahalar, çay kaşığı tıkırtılarına karışınca çoluk çocuk kimse evlere girmek istemez.
Geçtiğimiz hafta söz ettiğim Ahmed Şemseddin Marmaravî hazretlerini anma programı böyle güzel bir Haziran akşamında, çay başının enfes serinliğinde Ülke TV’den Canlı yayınlandı. Programda pek çok konunun yanı sıra, bir Manisalı olarak bu güne dek geçip gittiğimiz bir caddenin esasında öylece geçilip gidilebilecek bir cadde olmadığını da Dr. Mustafa Tatcı’dan öğrenmiş olduk. XVII-XVIII. Yüzyıl mutasavvuflarından, şair ve bestekâr Kenzi Hasan Efendi’nin bu cadde altında kalan türbesinden bihaber oradan geçip gidermişiz yıllardır. Tatcı’nın 2005 basımlı eserinde zatın hayatı ve eserleri hakkında bilgi veriliyor, vakfiyesinden bahsediliyor. Manisalılar, özellikle de Akgün mahallesi sakinleri arasında, Kenzi caddesinin ismini nereden aldığından haberdar olan çok az sayıda kişi belki çıkar.
Merkez Efendi gibi Sümbüli-Halveti ekolünden olduğu, 1715 de Manisa'da vefat ettiği; şiirler, na’tlar, besteleri olan bir gönül insanı olduğu bilinmektedir. Asıl adı HASAN olduğu halde “Kenzi” lakabının verilme sebebi olarak; ilminin, şairliğinin, bestekarlığının çok büyük adeta sonsuz gibi olduğu halde çok mütevazi olduğundan dışarıdan hemen fark edilemediği, bu sebeple yeraltında gizli hazine anlamına gelen bu lakabın kendisine verildiği bildirilmektedir.
Bir evliyanın lakabı gibi yer altında gizli kalan bir türbede istirahatte olması ne kadar ilginçtir. Sadece et-kemikten ibaret olan bir emanet olsa cismimiz, işimiz hemen tamam olacak, 297 yıl sonrasına ne kalır ki? Aşk kalıyor. Bir aşıktan sözlere, bir andan ötekine, kalplere, ilahilere taşınıyor. Çünkü aşkın nurundan yansıyan sözler onlar. Evet, nurdan insanlar dün olduğu gibi bugün de o nuru taşıyor.
***
Kenzi Hasan Efendi’den:
Derdimin dermânı sensin,
Gönlümün sultânı sensin,
Fikrimin irfânı sensin,
Yâ Muhammed Mustafâ.
***
Muhabbetle kalınız.
Not: Bu yazı 12 Haziran 2012 tarihli Manisa Haber Gazetesi'nde yayınlanmak üzere kaleme alınmıştır.