Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
 

Kağan Bahadır Küçükalcan

http://blog.milliyet.com.tr/kaganbahadir

23 Şubat '10

 
Kategori
Tarih
 

O'nun ardından

O'nun ardından
 

Yıl 1938...

Mustafa Kemal Atatürk hasta...

Herkes onun öleceğini biliyor. Ama kimse, içten içe düşündüğü bu gerçeği dışa vurmaya yanaşmıyor.

Etrafındakiler, onun olası ölümü sonrasında ülkenin hangi zorluklarla karşılaşacağını ve cumhurbaşkanının kim olacağını tartışmaktalar.

O yıl Başvekil Celal Bayar, İsmet İnönü bıraktığı başvekillik koltuğunu cumhurbaşkanı olarak geri almayı düşünüyor.

İnönü karşıtları ise, onun cumhurbaşkanı olmaması için her yolu düşünüyorlar.

Milletvekilliğini düşürmek, onu büyükelçi olarak göndermek, hatta öldürmek...

Herkes, mevki makam düşünürken Mustafa Kemal'in hastalığı ilerlemeye devam ediyor.

Sıkı bir İnönü muhalifi olan Şükrü Kaya ve Hasan Rıza Soyak, Atatürk'ün “Ben ölünce Fevzi Çakmak Cumhurbaşkanı olsun” dediğini iddia ediyorlar. Bu iddia öncesi ve sonrasında Mareşal Fevzi Çakmak'a cumhurbaşkanı adayı olarak çıkması gerektiği söyleniyor.

“Yoksa memleket İnönü'ye kalacak” deniyor.

Fakat, Fevzi Çakmak ısrarlı... Ordunun başında kalmaya devam edeceğini söylüyor. Zaten milletvekili olmadığı için, yasalar gereği o dönem Cumhurbaşkanı adayı olamıyor.

Kasım ayına, yani Gazi Paşa'nın vefatına yaklaşırken muhalifler, İnönü'nün karşısına güçlü bir aday ismi çıkaramamıştı. Yani İnönü o koltuğa tek adaydı...

Ve o gün geliyor... On Kasım 1938...

Mustafa Kemal Atatürk yaşama gözlerini yummuş... Sokaklarda ağlayanlar, yas tutanlar...

Dünya liderleri ardı ardına açıklama yapıyordu. ABD Başkanı Kennedy, “Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır. “ diyordu...

Gazeteler, matem sayfaları hazırlıyor, manşetlerine onun resimlerini koyuyordu.

Fakat, başka bir yerde başka bir telaş vardı. Cumhurbaşkanı kim olacaktı?

10 Kasım günü Meclis Başkanı Mustafa Abdülhalik Renda, meclisi cumhurbaşkanı seçimi için 11 Kasım'da toplanmaya çağırdı. Vekiller, mecliste toplanmadan önce CHP grubunda toplandı. Toplantıya başkanlık eden Celal Bayar, isim üzerine oylama yapılmamasını, herkesin kendi istediği adayın adını sandığa yazmasını istedi. Bir oy dışında yazılan bütün oylar İsmet İnönü'nün adınaydı. Daha sonra Cumhurbaşkanının seçilmesi işlemine geçildi.

Mecliste yapılan cumhurbaşkanı seçiminde Mustafa İsmet İnönü oybirliğiyle cumhurbaşkanı seçildi. Oylama sırasında İnönü mecliste değildi. Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından meclise girerek yemin etti.

Bir “Mustafa” yaşama gözlerini yummuştu. Meclis Başkanı Mustafa Renda'nın isteğiyle alel acele seçim yapılmış ve bir başka “Mustafa” İsmet İnönü yeni cumhurbaşkanı olmuştu.

Yapılan onca devrim... Harf devrimi, kadınlara seçme seçilme hakkının verilmesi, laiklik... Bunlar ne olacaktı? Kimi bakanlarda, İnönü'nün devrimlere sadık kalmayacağının kuşkusu hakimdi. İnönü, Atatürk'e göre daha tutucuydu ve geleneklerine bağlıydı. Bu geleneklerine bağlılık, devrimlere ihanet etmesini sağlayabilir miydi?

İnönü, cumhurbaşkanı olduktan sonra yeni hükümeti kurma görevini o dönemki Başvekil olan Celal Bayar'a bırakmıştı. Celal Bayar, İnönü'ye hükümet dışında kaldığı günlerden bugüne muhalefet eden Şükrü Kaya ve Tevfik Rüştü Aras'ı kabine dışında bırakmıştı. Kemalizm'in kurucuları arasında gösterilen Şükrü Kaya hükümet dışında kalmıştı. Bayar, İnönü'nün istediğini yapmıştı.

İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanı olmasına halk cephesinden genel olarak fazla bir tepki gelmemişti. Hatta onun yıllar sonra karşı cephesine geçecek olan kişiler dahi, onun Cumhurbaşkanı seçilmesini eleştirmiyorlardı. Türkçülük akımının önderi Nihal Atsız, “İsmet İnönü'yü Tanıyorum” adlı makalesinde “İsmet Paşa Cumhurbaşkanı olduğu gün en çok sevinenlerden biri de bendim. Askerdi. Aile babasıydı. Kindarlık gibi büyüyecek kusurları olmakla beraber çirkefli işlere adı karışmamıştı.” diyordu. Fakat İnönü'nün cumhurbaşkanı seçildiği günleri şöyle yorumluyordu:

“Anayasa gereğince Cumhurbaşkanı meb’uslarından seçilebilirdi. Kazım Karabekir Paşa o sırada meb’us değil, menkûbdu. Fevzi Paşa, Genelkurmay Başkanı idi. Yani bilfiil ordunun başkumandanı idi. Kala kala İsmet Paşa kalıyordu. O da sırada menkûbdu. Başbakanlıktan atılmıştı ama meb’usluğu duruyordu. Cumhurbaşkanı olabilirdi.

Atatürk’ün son zamanlarında Halk Partisi, yani Millet Meclisi Atatürk’çü ve İnönü’cü olarak ikiye ayrılmıştı ve İnönü, sanıldığından daha kuvvetliydi.

“Atatürk tarafları, Atatürk’ten sonra İsmet İnönü’nün başa geçmesini hiç istemiyorlar, bundan çekiniyorlar, İnönü’nün intikam almasından korkuyorlardı”

“Netice malûm; Atatürk ölünce İsmet Paşa oybirliği ile Cumhurbaşkanı seçildi. Muhalifleri ve düşmanları bile esen havayı sezdikleri için ona rey vermişlerdi. Oylar sözüm ona gizli verildi amma kimin ne verdiğini herkes bilirdi.

İsmet Paşa’nın, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Millet Meclisinde verdiği ilk nutku, o zaman öğretmeni bulunduğum özel Yuca Ülkü lisesinin salonunda, öteki öğretmenlerle birlikte radyodan dinledim ve çok beğendim.

Fakat işte hepsi o kadar... İsmet Paşa celadet göstermek istemiş, celadetle işe başlamış, fakat sonra aksi doğrultudan esen rüzgarın fırtına olmasından korktuğu için yavaş yavaş çarketmeğe başlamıştı.”

Yaşananlar böyleydi... İsmet İnönü cumhurbaşkanı olmuştu. Fakat, halkın tümünü kucaklayabilecek miydi? Artan komünizme ve Türkçülük akımına karşı ne yapacaktı?

 
Toplam blog
: 75
: 2740
Kayıt tarihi
: 13.03.07
 
 

Kağan Bahadır Küçükalcan   Siyasi Tarih yazarı ve Türkçü düşünce adamı. 28 Aralık 1988'de Antalya..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara