Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '08

 
Kategori
Haber
 

Obama'nın kucağına çökmüş bir ekonomi, batağa saplanmış bir Irak bırakma planı: Amerikan Rüyası

Obama'nın kucağına çökmüş bir ekonomi, batağa saplanmış bir Irak bırakma planı: Amerikan Rüyası
 

"Değişim", siyasette gerçeküstü bir kavramdır.


ABD seçimlerini bir siyahi Afrika kökenli Müslüman olan Barack Obama'ya kazandırma kampanyasını "Değişimin Zaferi" olarak adlandırarak "çoğunluğun ABD rüyasına olan inancının tazelenmesi ve toplumsal rızanın (consent) yeniden inşa edilmesi" gerçek bir “negatif- PR” çalışmasının sonucu başarıldı. Bu nedenle “Cumhuriyetçiler kaybetti” gibi bir sonuç ABD’nin Yahudi lobisi, silah tüccarları lobisi ve büyük sermaye lobisinin işbirliğinden oluşan toplumsal iktidar yapısını tamamen göz ardı eden bir yaklaşım olur.

Gerçekte Cumhuıriyetçiler değil Irak’ın işgalini tüm dünyaya anlatmayı ve Ortadoğu’nun bu işgale “rızasını inşa etmeyi” beceremeyen ve ABD devletini “kendi nezdinde tamamen haklıyken” haksız ve beceriksiz duruma düşüren oğul Bush ve ekibi kaybetmiştir.

Negatif-PR diye tanımlanabilecek bu çalışma, Baba Bush zamanında Savunma Bakanlığında en üst düzeye - Genelkurmay başkanlığı'na- getirilen Colin Powell’la başlayan bir süreçtir. Bu süreçte hatırlanacağı gibi Abd, Irak’ı işgal planını hayata geçirerek gerçekte "saldırı ve işgal" olan “Savunma Stratejisi”nin tüm dünyaya anlatılması için Amerika’nın "Ortadoğu’ya istikrar götürme planının" askeri stratejilerini bir siyahi generale yaptırmayı doğru bulmuştu.

Bugün ABD seçimini kazanan Obama’dan kökenleri itibariyle daha siyah olan Powell, Abd ordusunda en üst düzeye gelmiş bir general olarak başından sonuna kadar Irak işgalini savunmuş ve Amerikan Devleti’nin kendisi için güvenlik açısından tehdit olarak gördüğü Irak yönetimini devre dışı bırakmanın Ortadoğu’ya “demokrasi ve istikrar” götürme hedefi için yapıldığı söylemini tekrarlamıştır.

Bu işgalin altyapısı Baba Bush zamanında oluşturulduktan sonraki 8 yıllık süreçte Clinton başkanlığındaki demokrat parti iktidarında Abd'nin Irak'a yönelik planının her türlü hazırlıkları yapılmış, içerde ekonomik refah seviyesi sosyal politikalarla yeniden düzenlenmiş –bir tür toplumsal güç depolanmış- ve Irak'taki petrol yataklarının paylaşımı için şartlar olgunlaştığında düğmeye basılmıştır.

Clinton'dan sonra iş başına gelen ve babası George Bush'un ismi ve petrol şirketlerindeki kariyeri dışında hiçbir özelliği olmayan, karakter olarak Amerikalıların yine bir "looser" olarak tanımlayabileceği alkolik ve başarısız iş hayatına rağmen öne çıkarılan sıradan (Cumhuriyetçi geleneğin en çok ihtiyacı olan sıradan ve basiretsiz tip) oğul Bush ve ekibine artık “hareket şartları oluşmaya başlayan bir ortamda "parsayı toplama ve petrol şirketlerine paylaştırma” görevi kalıyordu.

Burada artık siyahi bir generale Savunma Bakanlığı’nda ihtiyaç kalmadığından Colin Powell Dışişleri Bakanlığı'na getirilmiş ancak bu görevinden istifa etmesiyle -daha doğrusu askeri kariyerini çok farklı bir söylem gerektiren diplomatik bir kariyerle tehlikeye atmak istememesiyle-, onun yerine tüm dünyayla ilişkilerin kurulmasında yani işin diplomatik manevralarını hem ailesi kölelikten gelme siyah olan hem de bir kadın olan–siyah+kadın= bütün alt kimlikler - olan birine Condolezza Rice’a yüklemek de hem içte hem de dış dünyada toplumsal rıza inşası operasyonunun ikinci ayağıdır.

Bu noktada eğer başarılı olunsaydı, yani Irak işgali hem Amerikan toplumunda refah sağlasaydı hem de dünyada Abd politikaları geniş ölçüde destek bulsaydı –ki Saddam’ın idamı bile bu inancı oluşturmaya yetmemiştir- Amerika’nın “barışı sağlama ve Ortadoğu’da istikrarı kurma” hedefine tam destek alınabilseydi, -11 Eylül Saldırısı işgali haklı kılan ortamı sağlama sürecini hızlandırmış, bir süreliğine işgali haklı göstermeye yaramıştır - tüm bunların sonucunda Bush en azından görüntüyü kurtarabilseydi, bu durumda bugün Barack Obama diye bir kişiliğin Amerikan Başkanı olması, hala hayal olarak kalmaya devam edebilirdi.

Barack (Hussein) Obama gibi, adı dahi ortalama bir Amerikalıya Saddam Hussein'i anımsatacak (ve her tür espri konusu yapılacak) bir avukatın (yasaları ve sistemi iyi bilmesi kendisi için ve her konuda işin içinden sıyrılma noktalarını da iyi bilmesi anlamına gelir) ve üstelik akademik kökenli ve siyaseten deneyimsiz bir kişinin Demokrat Parti’den başkan adaylığına getirilmesi, Cumhuriyetçi Parti’nin, general büyükbaba aile kökenli Vietnam gazisi 76 yaşındaki başına buyruk, orduda pek de disiplinli sayılmayacak, her anlamda "Beyaz Amerikalı" bir asker olan ve daha önce Bush’a karşı da yenilmiş, gerçekte bir “looser” (kaybeden) olan McCain’in aday gösterilmesi eş zamanlı gelişen toplumsal beklentilerin biribirini tamamlayan sonucudur.

İşin özü bu seçim sürecinde gerçekleşen "yönetsel iktidarı, zaten kaybedeceği belli olan bir aday gösterip devretme yoluyla, "Amerikan Devleti’nin kendini Irak batağından kurtarma ve Ortadoğuyu yeniden yapılandırma planını hayata geçirmeyi bir alt kimlik üzerinden kurma" gayretidir.

McCain cumhuriyetçilerin bile beklemediği bir şekilde kazanmış olsaydı, bu durumda Amerikan toplumunun, bütün şikayetlerine, ekonomik durgunluğa rağmen "mevcut durumdan memnun olduğu ve krizin çözülmesi için devletin son anda açıkladığı kurtarma planı sayesinde herşeyin yoluna gireceğine ikna olduğu" sonucu çıkacaktı. Yani her iki durumda da devlet politikasıyla toplumsal iktidar yeniden üretilmiş olacaktı zaten.

Bu planın nihayi hedefi ABD devleti’nin, George W. Bush’un tamamen Irak’a odaklanmış ve içerdeki maliyetlerini göz ardı etmiş yönetim politikaları sonucu çöküşün eşiğine gelmiş Amerikan Rüyası’nı toplumda yeniden canlandırmak ve öncelikle Amerikan yurttaşlarının devletlerine olan “rıza”sının yeniden üretilmesi ve devlete olan inançlarının yenilenmesidir.

Bu nedenle Cumhuriyetçiler eğer kazanmayı gerçekten isteselerdi, Cumhuriyetçi Parti destekçisi olan Amerikan Devleti’nin başat iktidar yapısının, 46 yaşında kökenleri karışık, adı sanı belli olmayan bir Obama’nın karşısına pekala onun kadar genç, dinamik, söylemi başarılı ve iyi bir hatip olarak tüm dünyayı etkileyebilecek bir aday çıkarabilecekken McCain’i yeğlemesi, berbat olmuş bir ekonomi ve dış politika bataklığından çıkma riskini bir zenciye, üstelik de demokrat partinin en güçlü adayının tam da kucağına bırakmak istemesindendir.

Obama’nın, büyük umutlarla seçilen ilk siyah Amerikan Başkanı olarak kaybetme gibi bir lüksü olamayacağı için hata yapmamaya ve her kesimle uzlaşmaya çalışacağı kesindir- ki bu politika Cumhuriyetçilerin “şahin, avcı ve saldırgan” yapısı itibariyle ihtiyaç duymadığı bir politikadır. Eğer Obama yönetimi içte ve dışta başarılı olursa, bu bataklığa neden olan Cumhuriyetçiler kendileri üzerinden üretilmiş bütün pis işleri temizlemekten ve kendi yurttaşlarına hesap verme yükümlülüğünden kurtulmuş olacaklar,

ve eğer Obama’nın başkanlığı başarısız olursa da bütün suçu “işte Siyah Siyah dediniz bakın bu da beceriksiz çıktı” diye suçu Demokratlara yükleyip, kendi politikalarına bir sonraki seçim için onay almış olacaklardır: “ durumu bizden başkası düzeltemez” diyerek Cumhuriyetçi politikaları “gerçekçi ve mutlak” kılan söylemi yeniden üreterek.

Amerika’da değişim değil “toplumsal iktidar” kazanmıştır. Amerikan devleti yine aynı Amerikan devletidir. Amerikan toplumu değişim istiyor gibi görünse de “daha fazla refah” yönünde değişim isteyen aynı Amerikan toplumudur. Değişen tek şey, bir alt kimlik olan Obama simgesi üzerinden toplumsal iktidarın kurtuluşudur.

Eğer Obama’nın başkanlık zaferinden etkilenen, sevinç gözyaşı döken birileri varsa Amerika’da yaşayan alt kimliklerdir; yani siyahlar, kadınlar, hispanikler, göçmenler, Amerikan vatandaşı yoksullardır ki onların da şu anki tek derdi zaten kendi refah seviyeleridir. Şu anda Amerikan Devleti’nin ihtiyacı olan tek şey işte “sistemin işlediğine inananların sevinç gözyaşları”dır. Bu seçimle de bu başarılmıştır.

Büyük bir ihtimalle Obama, hiçbir suikaste kurban gitmeden, gelmiş geçmiş bütün başkanlardan daha da iyi korunup kollanarak başkanlık dönemini tamamlayacaktır, zira “öldürülmüş ikinci demokrat başkan, üstelik de suikaste kurban giden bir siyah başkan" olarak tarihe geçmesi, “başarısız siyah demokrat bir başkan" olarak tarihe geçmesinden çok daha kötüdür.

Eğer Amerika’daki yoksulların refah seviyeleri Obama iktidarında yükselecek ve bunun bedeli Ortadoğu’da veya dünyada daha çok insanın ölmesi ya da sefalete sürüklenmesi olacaksa bizim burada, Ortadoğu’nun göbeğinde nasıl bir arada kardeşçe yaşayacağımız hiçbir Amerikalı’nın umurunda bile olmayacaktır.

İşte bu Amerikan Rüyası’nın ta kendisidir.

resim: http://obeygiant.com/blog/wp-content/uploads/2008/03/obama_shep_print_final2.jpg

 
Toplam blog
: 121
: 2834
Kayıt tarihi
: 09.07.06
 
 

Başkentte doğmuşum ve orada gidilecek tüm okullara gitmişim: ODTÜ-Psikoloji ve Ankara Üni. İletiş..