Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '09

 
Kategori
Siyaset
 

Öcalan AKP'den Önce Açıldı

Öcalan AKP'den Önce Açıldı
 

Bileklerinin kelepçeli oluşuna aldanmayın. Asıl kelepçeyi bizim bileklerimize takmaya çalışıyorlar.


Sis perdesi yavaş yavaş aralanıyor. Manzara ortaya çıkıyor. Senaryo zaten yazılmış. Oyuncular belli. Oyun uzaktan kumanda ile oynatılmaya başlandı. Senaryosu, yönetmeni hazır… Bu oyun tiyatro değil. Sinema oyunu da değil. Orta oyunu hiç değil. Bildiğiniz oyun… Yani bir oyun oynanıyor. Nasıl anlatmalı bilmem ki? “Başımıza bir çorap örülüyor.” desem anlaşılır sanırım.

Önce bir söz atıldı ortaya. Kürt açılımı!.. Arkasından Güroymak İlçesi’ne “Norşin” denildi. Kürtlere mi Ermenilere mi pas atıldı belli değil. Said-i Nursi’nin eğitim gördüğü Norşin Medresesi mi anımsatılmak istendi yoksa? Belki de bir taşla üç kuş vurulmak istenmiştir.

Sonra; ne olduğu belli olmayan açılım, DTP ile görüşüldü. Ne olduğu belli olmayan açılım için muhalefetten destek istendi. Ortada davul yok zurna yok; “Muhalefet bizimle oynamıyor.” diye ortalığı velveleye verdiler. AKP’nin yağdanlıkları muhalefete verip veriştirdi gazete köşelerinde. Özellikle de soldan dönme liberaller CHP’nin tozunu attılar.

Böylelikle halkın tansiyonunu da ölçmüş oldular. Tanrı’ya çok şükür (!) bizim halkımızın tansiyonu çok sağlamdır! Bir milim kıpırdamadı. Oyuncu başı rahat bir nefes alınca bir sonraki aşamaya geçildi.

Bu aşama, İmralı’daki yayılmacı (Emperyalist) kuklasının seslenmesi aşamasıydı. O mu seslendi, yoksa onun kanlı ağzından birileri mi seslendi; emin değilim. Şimdi bu sese kulak verelim, bakalım neler demiş:

1- “Hükümetin “Kürt açılımı” ile Mustafa Kemal’in cumhuriyeti kurması kadar önemli, yeni bir süreç başladı.1920’lerde yapılması gereken, şimdi yapılacak. Türkiye toplumu, demokrasiyi, demokrasi kültürünü öğrenecek. 1920’lerde başlayan işi, şimdi tamamlayacağız. Herkes bu yeni süreci iyi anlamalıdır. DTP de derinlemesine anlamalıdır. Anlamazsa, aşılır.”

Öncelikle kullanılan biçeme dikkat edelim. Kesin bir dil kullanılıyor. Yapılmasını istediklerini önermiyor; bildiriyor. Üstelik hükümetle birlikte yapılacağını sezdiriyor. DTP’ye de ince bir tehdit var. “Anlamazsanız aşılırsınız.” diyor. Açıkçası, kendisinin söylediklerinin kesinlikle dışına çıkılmamasını, aksi durumda hadlerinin bildirileceğini söylüyor. Sıkılmadan, kendisini Mustafa Kemal’in ilerisinde bir kişilik olarak sunuyor. Bu gücü nereden aldığını söylemeye gerek var mı? Bence var. Anlamamakta diretenler çoğunluktadır çünkü. Bu gücü; ABD’den, AB’den ve Türkiye’deki iktidarın teslimiyetçi anlayışından alıyor.

2- Devam ediyor İmralı vampiri:

“İçişleri Bakanı da Türkiye modelinden bahsetti. Tabii bunu nasıl yapmayı düşünüyor, içini nasıl dolduracak bilemiyorum. Türkiye modeli önemlidir; ancak öyle kolay değil, ama samimi olunursa başarılabilir.”

İktidarı yüreklendiriyor. Bir yandan da samimiyete çağırıyor. “Samimiyet” dediği tam bir teslimiyettir.

3- Söylediklerinden bir bölüm daha (önemli olanları, anlamı bozmadan alıyorum):

“Şimdi bugün bana, Amerika'nın Barzani'ye verdiği gibi bir federasyon deseler ben bunu kabul etmem. Benim çözümüm bunu aşıyor. (…) Benim çözüm modelim şudur: Devlet olacak, diğer tarafta da demokratik Kürt ulusu olacak. Kürtler devletin varlığını tanıyacak, kabul edecek. Devlet de Kürtlerin demokratik ulus olma hakkını kabul edecek. Böylece orta bir yerde buluşacak, uzlaşacaklar. (…) Kürtlerin her alanda örgütlenmesinin önü açılacak, Kürtler demokratik bir ulus olarak varlık kazanacak. Kendi sporunu, eğitimini, dini örgütlenmelerini, meclisini, öz savunma gücünü belediyelerini yapabilirse kendisi yapacak, kuracak.”

Öcalan, federasyondan vazgeçmiş! Peki, yerine koyduğu nedir? Bağımsız Kürt devletine daha kolay evirilecek bir yapı… İki uluslu, çift resmi dilli, bir bütüncül (!) devlet… Ayrı meclis, ayrı savunma gücü, ayrı eğitim, ayrı dinsel örgütlenme, ayrı spor, ayrı yerel yönetim olunca birlik adına kalan nedir acaba? Onu da açıklamış: Türkiye Devleti isterse, her yere bayrağını asabilirmiş! İsterse Kürt bölgelerine yatırım yapabilirmiş!

PKK’nin silahlı gücünü dağdan indirip kendi ordusunu ve polis teşkilatını kuracaklar; lider kadrolarından komutanlar, emniyet amirleri atayacaklar; asılan bayrakları yakmaya, yırtmaya, çiğnemeye devam edecekler; Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bunları sineye çekecek. Engellemeye kalkarsa, ABD ve AB parmak sallayacak! Ne görkemli (!) devlet değil mi?

4- Öcalan’ı izlemeyi sürdürelim: “Ben Fethullah Hoca'yı takip ediyorum, okuyorum. Olumsuz değerlendirmiyorum. Kürdistan'da okulları cemaatleri var, örgütlüler. Demokratik temelde, karşılıklı yaklaşımlar olabilir.”

ABD, Türkiye’den umudunu kesince Kürt İslâm Cumhuriyeti modelini mi denemek istiyor yoksa? Öcalan’ı Kürt İslâm Cumhuriyeti Başkanı, Fethullah Gülen’i de Nur Cemaatinin Şeyhi yaparlarsa Ortadoğu güllük gülistanlık olur!

5- “MHP ve CHP, bu sürecin önünde engel olmamalıdır. Engel olmaya devam ederlerse altı aya kalmaz biterler. AKP de fazla bekleyemez. Yeni yılı bile bekleyemezler. Bir iki ay sonra AKP’nin gerçek niyeti, gidebileceği yer belli olur. Samimi olup olmadıkları netleşir.”

Allah Allah! Bölünmeyi engelleyen biter ha! Kim bitirecek? Seçmen, bölünmeyi engelledi diye bir partiyi bitirmez. Bitirmek isteyenler başkaları ise, onlara da pabuç bırakılmaz. Bu halk, en zayıf ve en çaresiz döneminde bile yayılmacılığa (emperyalizm) karşı utku kazanmış bir halkın evlâtlarıdır. O zaman da azımsanmayacak kadar çok hain vardı. Bu hainler, o zaman da başkaldırmışlardı. Doğulusuyla, Batılısıyla, Güneylisiyle, Kuzeylisiyle; tüm etnik gruplarıyla el ele vererek hem yayılmacıları hem de hainleri yerle bir eden, bu halkın atalarıydı.

5- “Amerika ve diğer siyasi güçler, yeni bir tarzla Ortadoğu’da politika yürütecek. Bu süreçte PKK’nın da olmasını istemiyor, ancak bunu zorla, silahla bitiremeyeceğini anlamış durumda. PKK’yı da silahsızlandırmak istiyor, ama bizimle de uzlaşmak zorunda. Bir uzlaşma doğacak. Bu, İngiltere ve Amerika’nın iki yüz yıllık politikalarının bizi de dikkate alacak uzlaşması olacak.”

ABD ve İngiltere zaten PKK ile uzlaşmıştır. Batıyla böyle bir uzlaşma olmasaydı bunca silahı nereden bulacaktı PKK? Ama inanıyorum ki iş bölünme noktasına geldiğinde, Türkiye Ulusunu yeniden uyandıracak bir lider kadro çıkacaktır. O zaman Batının da etekleri tutuşacaktır.

***

Öcalan’ın böyle uçuk isteklerde bulunması taktik de olabilir. ABD ve AKP’nin elini güçlendirme taktiği… Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek yani…

Önemli olan, Öcalan’ın ne dediği değil aslında; AKP’nin ne düşündüğüdür. Bunu da şimdilik bilemiyoruz. Bildiğimiz, ne düşündüklerini sır gibi sakladıklarıdır. Demek ki ha deyince açıklanabilecek bir şey değil. Büyük tepki çekeceklerinden korkuyorlar. Devletin en kârlı kuruluşlarını, 3-5 yıllık kazancı karşılığında yabancılara satmaktan bile çekinmeyen AKP; “Kürt açılımı” ya da “demokratik açılım” dedikleri paketi açmaktan çekiniyorsa bir bityeniği vardır işin içinde.

Acaba bu da Öcalan taktiğinin bir uzantısı mı? En kötüyü düşündürüp daha az kötüyü kabul ettirme oyunu mu oynanıyor? Benim kuşkum bu, doğrusu. AKP’den Türkiye’nin ufkunu açacak hiçbir şey beklemiyorum çünkü. Yaklaşık yedi yıllık iktidarlarında böyle bir şeye tanık olmadım. ABD güdümünde oldukları izlenimim ise gün geçtikçe güçleniyor.

***

ABD’nin Öcalan’ı yakalayıp Bülent Ecevit’e teslim etmesi; büyük oyunun bir parçasıydı. Öcalan’ın yaşamı tehlikeye düşmüştü. Yaşamasını garanti altına alarak Türkiye’ye teslim ettiler. Allah için konuşursak biz de en güvenli yer olan İmralı’da çok iyi koruduk. Korumakla kalmadık, PKK’yi yönetebilmesi için tüm olanakları sağladık. Sağlığının bozulmaması için özel hekimler tutup tüm önlemleri aldık. Şimdi yanına kader arkadaşlarından birkaç kişinin verilmesi de düşünülüyormuş. Yeni bir lider kadrosu yetiştirir artık!

Bülent Ecevit, “Öcalan’ı bize neden teslim ettiler, anlamadım.” demişti. Sağ olsaydı nedenini o da anlardı.

Utanmadan, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik bir devlet olmadığını söylüyor Öcalan. Kucağımıza oturup sakalımızı yolmasına bile izin veriyoruz oysa. İktidar da onu adam yerine koyuyor, dolaylı da olsa muhatap kabul ediyor. “Muhatap olmayız.” demelerine bakmayın. DTP’nin Öcalan’dan emir aldığını herkes biliyor. Parti yetkilileri, her alanda bunu açıklıyor. Öcalansız çözüm olmayacağını bar bar bağırıyorlar. Kendilerinin doğal önderleri olduğunu, gururla söylüyorlar. AKP de DTP’yi muhatap kabul ediyor. Açılım paketi üzerinde görüşüyor. Bu ne demektir? Öcalan’ı muhatap kabul etmenin daniskası, demektir. Öcalan da hâlâ Türkiye’nin kendilerine demokratik davranmadığını söylüyor. Bu kadar da nankörlük olmaz ki yahu!

Haydar Bibinoğlu

Emekli Eğitimci

 
Toplam blog
: 71
: 774
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Emekli Öğretmenim. Anadolu Üniversitesi, AÖF, Eğitim Önlisans Programı mezunuyum. İlgi Alanım: Si..