- Kategori
- Siyaset
Emine Ayna DTP ve PKK

Meclise Yakışıyor mu?
DTP tabanı, DTP Milletvekillerine “Siz, hâlen o mecliste ne yapıyorsunuz? İstifa edin, gidin dağa.” diyormuş. Vallahi doğru söylüyormuş tabanları! Tabanları tutuyorsa çıksınlar dağa! Beğenmedikleri devletin sağladığı dokunulmazlık zırhına sığınıp yiğitlik taslamak kolay… Yoksul çocuklarını kışkırtıp eline taş ya da silah vermek, onların kanıyla nutuk atmak da kolay…
Zaten Atatürk’ün meclisine yakışmadıkları ortada… (Gerçi başka yakışmayanlar da var ya…) ABD kusmuğuyla beslenip onun kılıcını sallamak isteyenler hiç durmasın. Kandil’de onlara da yer bulunur!
Parti kapatılırsa istifa edeceklermiş. Meclisin safra atma zamanı geldi de geçiyor bile. Yeterli olmasa da yükün bir kısmından kurtulmuş olur. Kötü mü olur? Bence kötü olmaz.
Emine Ayna başka ne diyor? Bakalım:
“İlk kez bir parti kapatılmıyor. Ama geçmiş ile bugün arasında temel bazı farklar var. Özellikle liberal demokrat çevreler, hatta kısmen AKP çevresi, ‘Artık silahlar bırakılsın. Bakın demokratikleşiyoruz ve 21. yüzyıl silahın hak talebi aracı olarak kullanılmayacağı bir yüzyıldır’ diyor. Bu görüşlerin hükümet ağzından tartışıldığı bir dönemde parti kapatılırsa o hükümet insanlara ‘silahları bırak’ deme şansından yoksun olacak. Demokratik siyaset kanallarını daha fazla açmayı tartışmak gerekirken, var olan siyasi organizasyonu ortadan kaldırmayı meşrulaştırırsanız burada sorun vardır. Ben ‘açılım bitti’ derken ‘biz bitirdik’ demek istemedim. Açılımı bitiren devlettir. Demokratik siyaset kanallarını kapatmıştır. Halkı demokratik kanalları dışında silah da dâhil olmak üzere farklı seçeneklere yönlendiriyorsun.”
Emine Ayna, ağzını açtığında anlıyorum ki yeni bir tehdit var. Tehditsiz konuşamıyor çünkü. Büyük olasılıkla, PKK’den böyle emir almış. Yine büyük olasılıkla, bu konuşma metinlerinin iskeleti İmralı’dan ve Kandil’den geliyor. Yukarıdaki konuşması da eskileri gibi… “Ya denileni yaparsınız ya da silahlı mücadeleyi sürdürürüz.” demek istiyor. Çok da kınamamak gerek; ne de olsa emir kulu! Liderleri nasıl istiyorsa o da öyle konuşmak zorunda…
Benim anlamadığım şu: Demokratik siyaset kanallarının daha fazla açılmasını isteyen parti DTP… Bu parti meclise girmiş. Orada, eli kanlı bir terör örgütünün duldasına sığınmış olarak keyif çatıyor. Açıktan açığa “Beni meclisten atarsanız, silahı alır, dağa çıkarım.” diye tehditler savuruyor. Demokratik siyaset kanalları ne zamandan beri kan göllerine bağlandı yahu? Ya da çatlayan ar damarlarına ne zamandan beri “demokratik siyaset kanalı” denmeye başlandı?
Daha bitmedi. Emine Ayna’ya göre PKK; Kuzey Irak’taki Kürtler için bir garantörmüş. Kime karşı? Türkiye’ye karşı… Araplara karşı… Bu yüzden; Talabani ve Barzani, Türkiye ile bir olup PKK’yi kıskaca almazmış. Zaten oradaki Kürtler de buna izin vermezmiş.
Buradan anlaşılıyor ki PKK; Türkiye’nin düşmanı, Talabani ve Barzani’nin dostudur. Bunda şaşılacak bir şey yok. Ama Ayna’nın aşağıdaki sözlerini okuyunca başka şeyler de anlaşılıyor. Birlikte okuyalım:
“PKK ile aramıza mesafe koymadığımıza dair eleştirilerini doğal görüyorum. Ben birey olarak Öcalan’ı önemsiyorum. Ben PKK’yı önemsiyorum. Çünkü çok iyi biliyorum; eğer o yıllarda PKK gibi bir örgüt ve Öcalan gibi bir lider çıkmasaydı şu anda Kürt kimliğimizi bilmiyor olacaktık. Bu tarihi bir gerçek… Ben bir Kürt olarak tarihime sahip çıkıyorum. Tarihimde, benim onurumla, kimliğimle ilgili mücadele edenlere sahip çıkıyorum. Onlara sırtımı dönemem. Bir devlet silahı ve askeri yöntemleri halkları bastırmak için kullanıyorsa, bu hakları silahla, askeri yöntemle baskılananlar ortak kimliğe sahipse, o kimliğin, o kolektif gücün buna karşı aynı araçla mücadele etme hakkı olduğuna inanıyorum. Bizim Fis köyüne gitmemiz, tarihimize sahip çıkmamızdır. PKK bir tarihtir. Bizim bu tarihe sahip çıkıyor olmamız eleştirilmemeli, anlaşılmalıdır. Bugün bizim var olma, varlığımızın dünyanın kabul ettiği bir varlığa dönüşme nedenidir PKK’nın kurulması. Bizim siyaset yapabilme koşullarımızı Öcalan ve PKK hareketi ortaya çıkarmıştır. Benden bunu inkâr etmem beklenmemeli, edemem. Bu kendimi, tarihimi, kimliğimi inkârdır. Kimse bunu DTP’nin inkâr etmesini de beklemesin.”
Ne demiştik? PKK, Türkiye’nin düşmanıdır. Peki, PKK’yi sahiplenenler ya da PKK’nin şemsiyesine sığınanlar Türkiye’nin neyi olur? Doğal olarak, onlar da düşmanı olur. Buradan çıkarılabilecek sonuç, DTP’nin de Türkiye’nin düşmanı olduğu sonucudur. Bir de DTP’nin PKK ile aynı düşündüğü, aynı amaca hizmet ettiği… İkisinin de terörizmi benimsediği…
Çok çok önemli bir sonuç daha var. Bu sonuç da, Emine Ayna’nın aynasından yansıyor: “Bir devlet silahı ve askeri yöntemleri halkları bastırmak için kullanıyorsa, bu hakları silahla, askeri yöntemle baskılananlar ortak kimliğe sahipse, o kimliğin, o kolektif gücün buna karşı aynı araçla mücadele etme hakkı olduğuna inanıyorum.”
Demek istediği şu: Devlet, Kürt halkına karşı silah kullanıyor. Kürt halkının da devlete karşı silahlı mücadele verme hakkı vardır. Ben bu silahlı mücadeleyi destekliyorum.
Bu söylem, bilinçli bir çarpıtmanın açık örneğidir. İktidarlar, zaman zaman büyük hatalar da yapsa devlet; Kürtlere karşı değil, terör örgütüne karşı silah kullanmaktadır. Bu terör örgütü Kürtleri temsil etmemektedir. PKK, sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin değil, Kürtlerin de düşmanıdır. Kürt halkının ezici çoğunluğu, PKK’ye karşıdır. Bu çoğunluk, aynı zamanda, DTP’ye de karşıdır. DTP’nin aldığı oyların önemli bir bölümü, terör korkusu ile verilmiş oylardır. Buna karşın, Kürtlerin dörtte birinin oyunu ancak alabilmektedir.
Bu durumda, Kürtlerin temsilciliğine soyunmak, en azından, yüzsüzlüktür. Doğru bir aynaya bakılmazsa, gerçekler görülemez. Hele ayna çatlaksa görüntü de parça parça olur. Üstelik bu ayna, milletin vekillerinin bulunduğu binadaysa, çerçevesi ile birlikte çöpe atılmalıdır. Meclisteki her ayna, görüntüyü doğru yansıtmalıdır çünkü.
***
Anayasa Mahkemesinin DTP hakkında karar vereceği günlerde, başbakanın ABD’de olması oldukça düşündürücüdür. Karardan bir gün önce, Tokat’taki hain saldırı daha da düşündürücüdür. Sanki güçlü ve gizli bir el, tehlikeli oyunlar oynuyor. Birileri de bu oyunlara, bilerek ya da bilmeyerek alet oluyor.
***
Türkiye’de; halkın güvenebileceği, Doğuya yatırım yapacak, refahı adil olarak yayabilecek, emeğin hakkını savunabilecek, ortaçağ artığı yapıyı (ağalık, şeyhlik, aşiret reisliği) ortadan kaldırabilecek, demokratik hakları sonuna kadar gözeten güçlü bir iktidar; kısa sürede, barışı sağlayabilir bence.
Böylelikle, PKK’lilerin ve DTP’lilerin kandilleri sönmüş olur. Onlar da isterlerse gelip kendi ülkelerinde adam gibi yaşarlar; isterlerse Talabani’nin, Barzani’nin müştemilatında ABD bayrağı tutarlar. ABD’nin izin verdiği süre’ce elbet…
Not: Bu yazı yazılırken, Anayasa Mahkemesinin DTP hakkındaki kararı belli değildi.
Haydar Bibinoğlu