- Kategori
- Siyaset
Öcalan’ın 15 Ağustos Açıklaması ne oldu?

Kürt Meslesi'nin çözümünde amaç Kürtleri Susturmak mıdır ? Kürtler susuyorda siz susmuyorsunuz ki !
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı “Tarihi fırsat” ve “çok güzel gelişmeler olacak” açıklamalarının ardından, haftalardır, neredeyse bir fenomen olan bu “kürt meselesi” konusunda onlarca görüş atıldı, onlarca yazı yazıldı. Hükümet, kendince bir ‘açılım’ atağına geçti. Henüz bu atılımın içeriğinin ne olduğu tam olarak belli değilse de, önümüzdeki günlerde ciddi bir takım atraksiyonlar olacağı konusunda ipuçlarını toplamaya devam ediyoruz. Devletin tepesinden gelen “Tarihi fırsat” ve “çok güzel gelişmeler olacak” açıklamalarının ne anlama geldiği henüz bilinmediğinden, kamuoyunun bir kesimi, bazı soru işaretlerinden hareketle bu açıklamalara tepki gösterirken, diğer bir kesimi de “bekleyelim görelim” mantığını kendi içinde yürütüyor.
Bu arada, bir başka fenomen haline gelen konuda şu meşhur Öcalan’ın 15 Ağustos’ta yapacağı duyurulan açıklaması. Bir başka deyimle Öcalan’ın “yol haritası” ve “çözüm planları” konularını içereceği belirtilen açıklamaları, hükmet dahil, herkes dört gözle bekliyordu. Her ne kadar, bu meselenin çözümünde Öcalan’ın süreç dışında bırakılması uzmanlarca da öneriliyor olmasının aksine, Öcalan hatta Pkk’nın bu sürece dahil edilmesini öneren akil(!) adamlar bile vardı. Dtp’nin de zaten politikasını hepimiz biliyoruz. Daha yakın zamanda Dtp Mardin Milletvekili Emine Ayna çözüm için Öcalan'a kulak verilmesini istemiş, sebep olarak da "Çünkü PKK'nın elinde silah var. Elinde silah olanlarla barış olur. Barış iki kişinin tokalaşması ile olur. Çatışan kişiler bir araya gelirler ve tokalaşırlar. Başka yolu yoktur. Barış için silahı elinde tutan bir kesim hazır. Gelin siz de hazır olun. Çağrımıza kulak verin, hepimiz kazanalım" demişti. Bugün gelinen noktada da farklı düşünmüyor. Dtp içinde de Ayna gibi düşünen o kadar çok vekil var ki, bu düşünceler süreci tıkayacaktır.
Kürtlerin temsilcisi olduğu söylemlerinin arkasında bir çözüm planı bile geliştiremediği, akılcı ve birleştirici bir siyaset gütmediği için Dtp’nin hep basiretsiz bir parti olduğunu hep belirttim. Bu benim kendi düşüncem tabiki ama Dtp’li Sırrı Sakık’ın katıldığı bir televizyon programında <ı>“Gelin, şartsız ve koşulsuz Öcalan’ı da kapsayan bir af çıkartın, sorun hemen çözülür. Kürt coğrafyası sözümüzden de korkmayın, siz de buna alışırsınız”ı> açıklamasını hatırlıyorum da, sanırım düşüncem de biraz haklıyım. Biraz da aslında biz gözümüzde bu insanları fazla mı önemsiyoruz yoksa fazla mı önemsetiyoruz kendilerini bilmiyorum ama Osman Baydemir’in sarf ettiği “<ı>Bir gün bu coğrafyanın adını (Kürdistan) olarak kabul edecekler”ı> ve aynen Emine Ayna’nın dillendirdiği <ı>“Seçim sonuçları ile Kürdistan’ın sınırları çizildi”ı> sözleri bu çözümün bir parçası olabilir mi, bunu tartışmak lazım. Bu özgüvenlerinin ardındaki sihirli güç Pkk’nın haricinde nedir, çok merak ediyorum.
Bu arada, onlarca yıl süren savaşın bir tarafı olan Pkk halen Avrupa haber ajanslarına, gazetelerine verdiği açıklamada “7–8 bin civarında savaşçımız var” dese de, son yıllardaki operasyonlarda, çok ciddi kayıplar verdiği, çok teröristin teslim olduğu yada kamplardan kaçtığı biliniyor. Özellikle son iki yıldır Pkk’nın ciddi bir çözülme sürecine girdiği, kendi içlerindeki silahlı hesaplaşmalardan ve otorite paylaşımsızlığından da anlaşılıyor. Örgütün üst yöneticilerin birçoğu Kandil’in dışına çıktıkları ve bir kısmının da örgütü terk ettikleri anlaşılıyor. Aslında bu süreç, Öcalan’ın 1999’da yakalanıp, İmralı’ya gönderilmesi sonrasında başladı. Şimdilerde örgütün patronu Murat Karayılan gözükse de, örgütün eski feodal yapısının yıprandığı ve özellikle, Irak’ın Kuzeyindeki Kürt oluşumlarının örgüte desteğinin azalması bir taraftan Türkiye, diğer taraftan İran’ın da operasyonel anlamda örgütü bunaltması neticesinde, örgütün cılızlaşması ve en önemlisi ABD’nin Irak’ı boşaltma sürecine girmesi, Türkiye’nin bu bölgede ağırlığını daha fazla hissettireceği görüşü örgütte ciddi paniklere yol açmış gibi gözüküyor. AB ve ABD’nin bu çözüm projesinde taraf oldukları Karayılan’ın <ı>“başkanımızın hazırladığı ‘yol haritası'nın etkisini azaltmayı istiyorlar. Bu safhada Amerika ve Avrupalıların baskılarını arttırmaları lazım. Kürt sorununun çözümü ihtiyaçtır. ABD askerlerinin Irak'tan çıkmaları sorunun boyutlarını değiştiriyor. Türkiye, Nabucco enerji hattı sözleşmesinde gösterdiği gibi, bir enerji koridoru konumuna girdi, Batının bölgede stabiliteye ihtiyacı var” ı>sözlerinde de gizli aslında<ı>.
ı>
Pkk’nın bir çözülme bitme sürecine girdiği, gerek eski askerlerden, gerek, bazı terör uzmanlarının ve yabancı uzmanların da aslında ortak görüşü. Bunu elbette ki Türkiye’deki bazı fikir sahipleri tasvip etmeyecektir ama karayılan’ın FRANSIZ Le Monde gazetesine verdiği röportajda, <ı>“Biz o coğrafyanın tekrar çizilmesini istemiyoruz. Biz ayrımcılığı bırakalı 10 sene oluyor. Çare bugünkü sınırların içinde. Bu da sadece Türkiye’nin Avrupa standartlarına uymasına bağlı. Her iki tarafın da silahları bırakmaları lazım. Devlet bizim hareketimize saldırmak için ABD, İran ve Irak ile gizli görüşmelerini sürdürüyorı>” diye belirtiyor. Bu sözler, hem Pkk’nın değiştiği izlenimi veriyor, hem de bir tedirginlik hissediliyor. Bunun içinde,çözüm planlarının, yol haritalarının acilen hayata geçirilmesi ve özellikle Öcalan’ın “Yol haritası’nın” dikkate alınması, üstüne basa basa isteniyor. Bu arada ABD’nin de dayatması ile acil bir “çözüm” projesi geliştirilmeye çalışıyor. İlginç değil mi ?
Ortalıkta Pkk’nın çözülme bitme noktasına geldiği fikirleri dolaşa dursun, aynı röportajda Karayılan <ı>“.. bizim istediğimiz davranışlarda samimiyet, eğer Türkiye eski metodlarını uygulamaya kalkarsa hem sosyal yönden hem de askeri alanda kendisine cevap veririz” ı>diyerek, bir anlamda aba altından sopa gösterme cüretini de gösteriyor.<ı>
ı>
Peki, birçok DTP’li ve Karayılan’ın da ısrarla vurguladığı, o çok merak edilen, fakat ana hatlarının az çok ne olacağı belli olan “açıklamalara ve yol haritasına” ne oldu ? Ne olduğunu sanırım henüz kimse bilmiyor ama burada hükümetin <ı>“biz önemli ve olumlu çalışmalar yapıyoruz, bunu şimdi açıklamayın”ı> gibi bir ricası ya da müdahalesi oldumu, o da belli değil.
Öcalan, Dtp ve Pkk hangi telden çalarlarsa çalsınlar. Öcalan “pkk silah bırakmalıdır”, Karayılan “gerekirse Pkk’da hemen silah bırakmalıdır” derken, bazı Dtp’liler “operasyonlar dursun, Öcalan af edilsin” deyip, hem barış için olumlu şeyler söyleyip, ardından da “istediklerimiz olmazsa, Kürt halkı bir 30 yıl daha mücadele eder” derken, devleti de inceden tehdit eden bir zihniyetin olduğunu görmek, karşımızda çok da samimi birileri yok izlenimini uyandırmıyor mu?
Öyle ya da böyle !.. Kim hangi çözümde bahsederse bahsetsin, hangi model tartışılırsa tartışılsın, kim “akil adam” sıfatına istinaden bir açıklama yaparsa yapsın, Türkiye’de bu konu çok da düzeyli ve demokratik bir ortamda tartışılmaya başlandı. Bu oldukça olumlu ve güzel bir olay. Birilerinin<ı> “hiçbir açılım ve yol haritası bu işi çözemez. Bizim yolumuz ‘Kürdistan’, haritamız da budur”ı> deyip, hala ayrımcı ve ayrılıkçı çıkışlar yapıyorlarsa da, hükümetin pozitivist bir yaklaşımla, siyaset malzemesi yapmadan, yaklaşan seçimlere de bu işleri alet etmeden, konuya duyarlı yaklaşarak ve hem parlamento dahilinde, hem de Türkiye toplumu genelinde, bu işi çözebileceğine inancım var.
Bu sorun çözülebilir. Modeli dışarıda aramak doğru olmaz. Bu işin adı ne olursa olsun “Türkiye projesi” olsun. Adı Akp projesi ve çözüm planı, yol haritası falan filan olursa, sanırım geniş bir katılım ve kabuliyet olmayacaktır. Bir de halkın zihninde ve gönlünde, sistemin dışında olması gereken unsurlar var ki, haddinden fazla dikkate alınmalıdır.
Atılan adımlar halkları birleştirici ve kaynaştırıcı nitelikte olmalıdır. Yoksa geriye dönüşü olmayan bir yola girilebilir ki, bu çözümü daha zor bir hal alır.
../..