Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '13

 
Kategori
Siyaset
 

Öcalan neden Alevi vurgusu yapmadı? Mesajı nasıl okumalıyız?

Öcalan neden Alevi vurgusu yapmadı? Mesajı nasıl okumalıyız?
 

Yayınladığı Mesaj ile Türkiye barış sürecine daha fazla umutla bakmakta.


GÜNDEMİN DETAYLI SİYASAL ANALİZİ

33 yıldır devam eden çatışma sonunda ilk defa Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bir kaç gün önceki mesajı ve PKK'nın kurcusu ve hapisteki Lideri Abdullah Öcalan'ın son Nevruz mesajı ilk defa çözüm sürecine katkı sağlayan paralellikteydi

Şu an Türk ve Kürt halkı için iki önemli isim ki ikisininde adı ABDULLAH ama birinin soy adı sevgiyi aşkı sembolize eden GÜL diğeri ise kin ve ÖÇ almayı sembolize eden ÖCALAN olsada çok ilginç ortak bir vurguda bulundular. 1920 yılında kurulan ve kesinlikle Anadolu'da yaşayan halkları milliyetçi kavmiyetçi üslupla bölmeyen bu meclisin daha demokratik daha çoğulcu ve tektipleştirmeyen olduğu vurgusunu görmekteyiz.

Aslında buradan şunu anlıyabiliyoruz, gerek Gül ve gerek Öcalan çözümün adresinin birinci TBMM 1920 Anaysası olduğunu ve bu anayasa baz alınarak ortak bir nokta bulunabileceğinin işaretini verdiler. İşte bu noktayı görmeyen analizler kadük kalmış ve kalacaktır.

Peki Öcalan neden Alevi vurgusu yapmadı?

Benim şahsi düşüncem, Suriye'de devam eden iç savaşta Suriye'li Kürtlerin (çoğu Sünni) mezhep ve siyasi çıkar olarak Suriyeli (Sünni) muhaliflerle alevi rejime karşı iş birliğine gitmesi, Kürt vurgusunun Suriye'de bir takım avantajlar kazanması açısından baktığımızda mezhep olayına girmemesi anlaşılır pragmatizmde görünmekte. 

Oysa PKK'nın kuruluşundan 28 Şubat darbesine kadar en büyük sadık destekçisi ilk başta Yezidi Kürtler ve Alevi Kürtler olmuştu. 28 Şubat sonrasında devletten nefret eden ve artık onu başörtüsü ve İslam düşmanı gören ve Müslüman görmeyen sünni Kürtlerde kitleler halinde son kararlarını vererek PKK ve BDP saflarına geçiş hızlanmıştı. Böylece PKK kendi içine Sünni kitleleri katma imkanına kavuşmuştu. ( 28 Şubat, PKK'nın kendi İslam söylemlerini bile değiştirtti )

Günümüzde de PKK içindeki yapılanmada en üst kadrolarda Yezidi ve Alevi militan ve idarecileri en güvenilir unsurlardır. Elbette sünni olan ama marksist ideolojiye gönülden bağlılığını kanıtlamış olanlarda yükseltilmektedir. Bununla beraber 28 Şubat sonrasında PKK dahi eski din karşıtı söylemlerini geri plana itmiş ve "İşte islamcı gördüğünüz bu devlet, müslüman dediğiniz TC, başörtüsüne karşı ve tüm islamcı özgürlükleri kısıtlıyor" diyerek daha fazla sünni taraftar ve sempatizan toplayabilmiştir. Şimdi bunca hengamede gerek Suriye gerekse iç konjonktür gereği Öcalan Alevi söyleminde bulunmayı stratejik bir hata olarak gördüğünü ve öncüllemediğini düşünmekteyim ve bunu Kürt sorununun ve diğer sorunlarımızın çözümü için çabalayan bir yazar olarak böyle okumaktayım.

Elbette söylediklerim mutlak doğru olmayadabilir ama gerek yıllar süren objektif olduğuna inandığım gözlemlerim ve okumalarım bu yorumu yapmama neden olmuştur.

( Bu yazının devam niteliğindeki yakın siyasal tarihimizin analizini de "Çalınan Hayatlar; Mülteci" romanımı okumanızı istirham ederim  http://blog.milliyet.com.tr/milliyetcilik-neden-en-buyuk-tehdit-oldu-/Blog/?BlogNo=407575 ).

Öcalan'ın konuşmasından önce kaleme aldığım bu linkte 1. Meclis vurgusunu ve 2. ve 3. Meclislerin neleri başaramadığını ve nedenlerini de görebilirsiniz.

Barış sürecinden rahatsız olan kitlelerin analizinide daha önce yazmıştım.

Bu sürece kesinlikle karşı olanlar;

-Uluslararası silah ticareti yapan şirketler. 

-Siyasal olarak çözümün başarıyla gerçekleşmesi durumunda siyasal olarak iflas edecek olan ırk milliyetçiliği ve MHP.

-2. ve 3. Meclisle ideolojik olarak yakın tarihe damgasını vuran ve çözüm sonrasında kendi ideolojik geleceğini belirleyemeyen ve strateji üretemeyen CHP içindeki MHP'ye benzer klasik ırkçı söylem sahipleri.

-PKK ile siyasal bağ içinde olan ve onu artık Türkiye üzerinde baskı unsuru olarak kullanamayacak olan İsrail.

-Geçimini bu yolla kazanan ve barış gelmesi durumunda ne yapacağını bilemeyen ve savaştan başka elinden bişey gelmeyen Korucular.

( Hükümet'in bu sorunun çözümünde proje üretmesi gerekmekte. Mesela Güney Doğunun 80 li ve 90 lı yıllarında terörist saklanıyor diye yakılan ormanlarının ağaçlandırılmasında fidan dikilmesi gibi görevler olabilir mesela. Aynı kapsamda çözüm süreci sonrasında PKK içinde silah bırakanların (toplam 5000 kişi) topluma kazandırılması kapsamında bu tür sosyal işlerde çalışmasına izin verilmesi.)

Türkiye bu konjonktürü kaybetmemeli. Bu sadece Türkiye içinde değil Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da Türkiye'yi gözlemleyen ülkeler içinde önemli...

 
Toplam blog
: 722
: 3755
Kayıt tarihi
: 23.01.09
 
 

A.Ü İktisat Fakültesi mezunuyum, daha önce Kazakistan ve Hollanda'da eğitmenlik ve tercümanlık iş..