Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '22

 
Kategori
Özel Günler
 

Oda 510 ve beyaz güvercin

"GÜNEŞ o günün (01.05.1977) sabahı, ayrıcalığını anımsaması için insanlığa bir kez daha şans verdi. Ancak zaman akşama yaklaşırken bunu yine kullanamadılar. İnsanlar güneşin; gözlerini kamaştırdığını ya da terlettiğini söyler sürekli. Ancak beyinlerine girip düşüncelerini aydınlatma dileklerinden hiç söz etmezler.

“Adalet güzel; devlet yöneticilerinde olur ise daha güzeldir.” / Hz. Muhammed

BEYAZ güvercin, gün bitimine doğru kentin kuzey batısından yörenin en ünlü meydanına uçuyordu. Kadınlı erkekli onbinlerce emekçi, baharın gösterisini nasırlı avuçlarıyla selamlamak için toplanmışlardı. Örneğin tekstil dalında uğraş verenler, hiç üşenmeden bobin makinelerini meydana getirdiler. Hemen orada tişörtler havlular dokuyup o günün simgeleri olarak diğer arkadaşlarına armağan ediyorlardı. Sonra gıda sektöründe emek verip ter döken aşçılar; kazanlarla sebze yemekleri pişirip çevredeki emekçilere dağıttılar. Türküler söylendi, karanfiller omuzlar üzerinden rüya gibi geçip, insanların yanaklarına çarptılar. Sloganlar atıldı. Ancak mermi olmadıklarından hiç biri zarar vermedi hiç kimseye. Lacivert ceketiyle bıyıklı sendika lideri, kalabalığın çevrelediği ağaç kokulu kürsüdeydi. Önündeki beyaz kağıttan, okuduğu metni artık bitirmek için çabalıyordu. Ancak konuşmanın sonunu bekleyen "başkaları" da vardı çevrede. O ünlü otelin, meydandaki kalabalığı karınca yuvası gibi gören en üst iki katı örneğin! Sinsi bir hareket kıvrılmaktaydı orada; yılanımsı! Kapısı aralık bir odada, masa üzerinde duran üç tele objektifi gören bir genç gazeteci de arkadaşlarını bulduğunu sanmıştı. Aralık kapıyı ayağıyla iterek girdi ancak içeriden bir kartal pençesi göğüs kafesine yapışıp yumruğu patlatınca, kırmızı yolluğun üzerine uçuverdi.

“Adalet gücü bağımlı bir milletin, devlet varlığı kabul olunmaz.” / Atatürk 

VE 510 numaralı kapı da gürültüyle kapandı. Kat görevlisi ise içerideki kalabalık grubu “gizli teşkilat”tan “polis” olarak ifade edecekti genç muhabire. Bunu doğal karşıladı da, birden fazla profesyonel tele objektife bir anlam veremedi. Sonra… Otelin karşısındaki resmi binanın camlarında başka karaltılar dolaşırken, beyaz güvercin de meydana yaklaşıyordu. Konuşmacı sol el işaret parmağıyla satırları tararken aynı kağıda başkaları da sahipti. Onlar da sağ ellerinin işaret parmağıyla takip ediyorlardı. Güvercin artık kalabalığın tam üzerindeydi. Başkan kağıttan bir soru içeren şu tümceyi okudu kalabalığa: - “Bu meydan, 1 Mayıs Alanı olsun mu?” Aynı anda otelin üst kat hizasına denk gelen bir yerlerden, tek el silah sesi (19.05) işitildi. Bu, havaya açılan bir işaret atışıydı. Kürsüdeki bembeyaz kağıtların üzerine ise birkaç damla kan damlarken beraberinde de bir avuç beyaz tüy süzülerek düştü. Kendisine sorulmadan her zaman kanatlarına barış (!) yüklenen o zavallı “Beyaz Güvercin”in cansız bedeni, adaletsizliğin kurbanı olarak bir eczanenin tentesine hızla çarparken, güneşlik de kızıla boyanıyordu. Çıkış noktasını algılayamadığı sarsıntılarla, şoka girmişti masum kalabalık. Tüm bunlar, on binlerce insanı tehlikeden kaçan böceklere çevirdi. Bilinçsizce hareket eden kitleye farklı noktalardan ateş edilirken birden panzerler belirdi.

“Güçsüz adalet aciz, adaletsiz güç de de zalimdir.” / Pascal

BU ARADA kürsü sorumlusu, yakındaki “resmi” bir yapıyı işaret ediyor ve “Uyarıyoruz. Binanın üzerinden ateş ediliyor.” anonsu yapıyordu. Bu uyarıyı kürsünün altındaki resmi görevlilere tekrarlayan kentin belediye başkanına da hemen birkaç ‘cop’ darbesi armağan edildi. Kalabalık, tıkalı lavabodaki çaresiz su gibi çalkalanıyordu. Birbirlerinin üzerinde ya da altında kalarak ezildiler. Dumanlar alevlere dönüşürken, feryatlar o kadar güçlüydü ki; yerdeki kağıt parçaları bile titreşip havalanmıştı. İnsanların bakışları perdeleniyordu. Birbirlerinin yoğunlaşan gölgeleri, soluk gün ışığını bile kendilerinden esirgiyordu artık. Kararmıştı dünya! Onurları kırılmış, varlıklarını bile hissetmiyorlardı. Bir elleriyle en yakındaki bedeni iterken, diğerini de göğüslerine bastırıp yaşamlarını uzatmaya çalıştılar. Bu durumda herkes ölüdür. Kimse canlı kalacağına inanmaz. Akıl uçmuştur çünkü. Bu bir savaş değildi. Meydan bir Nazi kampı olamazdı. Cehennem ise; bu lanet yerin yeryüzünde ne işi vardı? Kitleler konuşmayı coşkuyla dinlerken, ortalık karışmadan 10 dakika önceydi. Başka bir numara daha sahneleniyordu. Olası bir karışıklıkta insancıkların önce nereye yöneleceği bile gaddarca hesaplanmıştı.

“Çağdaşlığın ilk koşulu adalettir.” / Sigmund Freud

OTELİN hemen yanında aşağı uzanan dar yokuşun yüz metre kadar ilerisine mavi bir kamyonet enine terkedilmişti. Çevresine de dağıtılan yedi sekiz adet metal inşaat el arabası ile birlikte. Kalabalık tam buraya yönelince beklenen olacak ve gaddar “huni” anında tıkanacaktı. İnsanların birbirini en çok ezdikleri yer de burası oldu gerçekten. Yaralı kurtulanlar, birbirlerinin kırılan kemik, kaburga seslerini işittiklerini söyleyecekti sonradan. Son tasarım ise adeta bir altın (!) vuruştu. Otelin yanındaki garajdan, etten kalabalığın üzerine doğru o zaman diliminin “beyaz” otomobillerinden birisi fırladı. Sonuna dek açılmış camlarından, yokuştan aşağı kaçmaya çalışan “çaresiz masum sivil insanlar”ı bağırta bağırta taradılar. Yaraladılar, sakat bıraktılar, canlarını aldılar. 1 MAYIS 1977'de 126 insan yaralandı. O gün 2000 adet mermi yakıldı. Otelin bir grup üst kat camı, “içeriden” atılan kurşunlarla delik deşikti. “Meydan ve çevresindeki toplam 500 bin insan”ın duygularından söz etmeye gerek yok. 8’i kadın 34 insan da öldürüldü ya da “ezilerek / nefessiz” kalarak boğuldu. Bazı gazeteler o günkü sayılarında, maç sonucu tahmin edercesine olacakları yazdılar. Ülkeden bir barışçı“Beyaz Güvercin” daha eksildi."

“Ulusunu sev ama devletine asla güvenme!” / Robert Anson HEINLEIN

Hiçbir devlet yetkilisinin yargılanmadığı ve zaman aşımına uğrayan davadan bir iki yorum:
BAŞBAKAN: -“ Sendika başkanı mitingi uzattı. 'Bu cani'nin meydana getirdiği olaylar, o bildiğimiz “Haziran Olayları”nın devamıdır. ‘Mao’cu grup tarafından yaratılmıştır. Mitingde muhalefet partisinin belediye başkanı da vardı. Komünizmi tehlike olarak görmezlerse, iş buraya varır.”
VALİ / POLİS MÜDÜRÜ: -“ Sendikanın tertiplediği miting normal sürdü. Ancak bitime az bir süre kala çatışmayı başlatan bazı gruplar alana sızmışlardır. ‘Bu durum tanık ve çeşitli belgelerle saptandı.’ Güvenlik Kuvvetleri’nin “cansiperane” karşı koymaları sonucu daha büyük bir çatışma önlenmiştir.”
YARGI AŞAMASI: Burada 1 Mayıs 1977 davasının iddianamesinin girişi önemli. 45 yıl sonra şu saniyede bile geçerliliğini korumaktadır: - “Bu büyük kanlı facianın tertipçisi, uygulayıcısı yurt ve insanlık düşmanı bu asli failler er geç “tespit” edilecek, tarihin ve şaşmaz adaletin önüne çıkarılıp hüküm giyeceklerdir.”

NOT: O yıl doğanlar, bugün 44 / 45 yaşındalar (1977 / 2022) Bilmeyenler olur, ancak merak etmeyip öğrenmemek, olmamalı!
 

 

 

 
Toplam blog
: 86
: 39
Kayıt tarihi
: 09.12.08
 
 

1951 / İstanbul. Öğretmen bir ailenin tek çocuğu. Sade bir düzen içinde soluk alıp veren o "eski ..