Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '22

 
Kategori
Siyaset
 

"Köprü"

BİR ölçü zem an evvel, ulaşılamaz bir memlekete ‘Bir kutlama’ vesilesü ile yüce hükümdarın musafirleri avdet eyledüler. Krallar, imparatorlar, padişahlar, emirler, hükümdarlar, şeyhler, elçiler ve de nicelerü. İki büklüm olmuş, yüzlerce katıra yüklü pahasına erişilemeyecek hedüyyeler! Görüşüldü, yenildi, içildi, paylaşıldı, alındı, verildi haftalarca! Hükümdar konuklarını şevk ile gezdirdi, halkın arasına itimat ilen soktu. Ve bir akşam zemanı saraydaki yemek sofrasında ziyaretçi sefirlerden birisi zatı şahanelerine bir sual arz eyleyiverdi: -“Tebaanız pek ödlek. Ne emir eylenir ise daha laf bitmeden; istenileni yerine getiriyor. Bu kadar ürkek yurtdaşları kainatın hiçbir kenarında nazar eylemedim.” İşte bu kanaat hükümdarı pek asabi bir zaviyeye yükseltüverür. Kendisine göre halkı bu tarife haşa tekabül etmez. Hakkını dövüş ederek ejderhanın pençesinden koparacak bir yüreğe sahiblerdür. Ne ise; hadiseler sür’at ile inkişaf olur. Hükümdar şiddetlü ve sinürlü bir buyrukla inşası yeni nihayete eren “köprü”den geçişlerin para ile olacağını ilan eder. Halka daha da evvelden “köprü”nün bedelsüz hızmet eyleyeceği de duyurulduğu halde... Bu geçit çok mühimdür. “Memleket sakinleri” yani halk, işten eve evden işe “yalnız ve yalnızca” buradan geçeceklerdir. İnşaatın albenili yanı da, kestirme bir yol açmış olmasıdır. Hükümdar bu müşkül halde, yurtdaşlarından “yandımallah” bir asabiyet bekler iken, ortaya çıt sesi bile dökülmez. Herkes “itüraz” eylemeden parasını muhafızlara verir, “köprü”den geçer ve işine gidip evine döner.

VEZİR SIKINTIDAN DUDAKLARINI KANATIR, TIRNAKLARINI KOPARTIR!

KIS A müddet zarfı sonrasında “köprü” geçüşlerine maşallah durmadan zam yapılır, yine itüraz eylemez insanlar. Sonra her geçenin parasını ödese de “tartaklanacağı, dövüleceği” ne bileyüm ben… “Vazüyyet-ü emrü” çıkıverir.Tez tatbik olunur yeni emirler ve halk alışılagelen aynı uysallık ve mülayimlikle kabullenir. Böylece senenin dört bölü biri yaşanır, biter. Hükümdarın en son emri akla, mantığa yuva yapacak gibi değildir ve bu yazıda haşa yazılmaz. “Ayyub”dur. -“Ala” der hükümdar! “Son kerre, saldığım “o emir” içün ne eyledüler, ne dedüler; işiteyim bakalım vezir? Neticede efelenmüşlerdür; karşı koymuşlardır. E daha neler artuk! ” Adamcağız ise dudaklarını kanatır, şeytan tırnaklarını kopartır, gırtlağını temizler ve gelir sadede: “Tellalların okudukları emir ilanından iki gün sonra idü. Baktım ki; aralarından bir elçi çıkarttılar huzuruma. –“Söyle! dedim adama, gözlerinin içlerine düşercesine bakarak. Artık itirazınız mı edeceksiniz yok ise? Diye asabi ve son bir umud ile sordum. Sözcü: “Haşa vezirim!” deyyü yalvardı ve ilave etdü: -“Bilürsünüz; biz o köprüden kadınlı, erkekli yüzlerce kişi geçüb tarlalara, işliklere, mandralara, bahçalara ulaşuruz. Emür başımız üste; ama ufak bir maruzatımız var. ‘Vazifelü’ sayısı “kafi değüldür”. Köprüde uzun kümelenmeler hasıl olmakda. Sıra gelene kadar işlerimize geç kalıyoruz vezirim. Kulun kölen olalım, şu emredilen “vazüyyetlere(!) bakan adamlarının sayılarını artır da, bizler de işlerimize vakitli varalım. Daha da gayrı hiç bir rahatsızlığımız yoktur!”

 

 
Toplam blog
: 86
: 39
Kayıt tarihi
: 09.12.08
 
 

1951 / İstanbul. Öğretmen bir ailenin tek çocuğu. Sade bir düzen içinde soluk alıp veren o "eski ..