Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Temmuz '08

 
Kategori
Blog
 

Ödüle layık blog yazıları

Ödüle layık blog yazıları
 

Sabahları erkenden kalk, mükellef bir kahvaltının ardından geç internetin başına ve günlük gazeteleri oku. Sonra siteye bir göz at, gelmişse eğer mesaj veya yorum onları yanıtla. Ondan sonra da günlük yazını yaz ve gönder. Yazın onaylanır onaylanmaz telif ücretin banka hesabına yatsın. O gün formundaysan, otur başka yazılar da yaz, hani yani yazamadığın günler için, yedek yazılar.

Ne güzel olurdu, değil mi?

Ev geçindirecek kadar olmasa da ufak tefek masrafları klavye gücüyle karşılamak…

Hayali bile güzel!

Güzel elbette ama madalyonun bir de öteki yüzü var tabii. İnsan bu tür hayallere dalınca ister istemez “Nereden gelecek bu değirmenin suyu?” diye merak ediyor. Pazarlamak istediğimiz yazılarımız bizi mutlu edecek bir artık değeri yaratacak yahut bir kaynak oluşturacak nitelikte mi? Reklam gelirleri, blog yazarlarını ihya edecek bir havuzu oluşturabilir mi?

İnternet okuru kitap okuru gibi değil ki, maymun iştahlı ve alternatifi bol. Canı sıkılınca bir tık darbesiyle geçiveriyor hemen başka yazılara. Yazıda kullanılan başlık veya ilk cümle olta niyetine kullanılmazsa kaçıveriyor işte. Ne dört satırlık şiirlere meyilli, ne de bilmem kaç bölüm süren pehlivan tefrikası gibi yazılara. Yedik, içtik, oynadık, eğlendik yazıları da hoş ama kabak tadı vermemek gerekiyor kanımca.

Bu tür eleştiriler dile getirildiğinde verilecek yanıt hazır:

“Sayfa benim değil mi? İstediğimi yazarım, beğenmeyen okumasın efendim!” deniyor!

Ama öte yandan üye sayısı artarken, günlük yayına verilen yazılarda da bir düşüş yaşanıyor. Kaldı ki yazılar herhangi bir denetlemeden geçmiyor. Yani efendim, Başak Hanım’ın dediğinin aksine onaylanan yazılarda imlâ kurallarına riayet, konu bütünlüğü, “giriş-gelişme-sonuç” bölümlerinin olması şartı pek aranmıyor. Yeter ki yazının içeriğinde küfür, hakaret içeren sözcükler olmasın ve mümkünse tartışma yaratmasın. Gerçek bir denetimde yazıların yüzde doksanının yayına alınmayacağı aşikâr.

Bu durumda üyelere yönelik “akçeli” bir taltif veya ödüllendirme oldukça zor görünüyor. Zaten bu konuda MB idaresi de oldukça deneyimli. Haftanın bloğu seçilecek bir yazıya ödül olarak verilecek bir fotoğraf makinesinin bile bilmem kaç kuvvetinde depreme neden olduğunu unutmuş olduklarını sanmıyorum.

Ama her şeye rağmen ve itirazlara yer vermeyecek şekilde bir ödüllendirilmeye gidilebilir. Milliyet. com. tr okurlarına verilen “En çok haber okuma” ödülünün bir benzeri blog yazarları için de düşünülebilir. İdare tarafından oluşturulacak bir yazı kurulunun haftanın bloğunu seçmesi pek zor bir şey değil ve seçiyor zaten. Burada amaç sadece ödüllendirmek değil, diğer yazarları da yönlendirmek ve teşvik etmektir.

Kıstaslar belli zaten…

İmlâ kurallarına riayet ediyorsa…

Sayfa düzenini göz yormayacak şekilde ayarlamış ve ideal bir uzunluktaysa…

Hangi konuda yazarsa yazsın “giriş-gelişme ve sonuç” bölümlerinde titiz davranmışsa…

Düşündürüyor, gülümsetiyor, hüzünlendiriyor veya bilgilendiriyorsa…

Kısaca; okuyana bir şeyler verebiliyorsa…

Sembolik de olsa bir ödülle taltif edilmeli ve emeğinin karşılığını almalı o yazının sahibi.

Kabul etmek gerekirse sitemizde bir durağanlık söz konusu, “yaz rehaveti” deyip geçmemek gerekiyor. “Bizler burada yazılarımızı paylaşıyoruz, üyeleri yarıştırmayalım” söylemleri de pek bir anlam ifade etmiyor. Zaten kimseyi zorla yarıştırmak mümkün değil. Ama öte yandan emek verilmiş yazıları da değerlendirmek ve yukarıda da belirttiğimiz gibi, teşvik edici bir şekilde ödüllendirmek gerekiyor.

Beğeniler farklı olabilir, aşağıda kendi ölçülerime göre beğendiğim, ödül almaları gerektiğine inandığım ve linklerini verdiğim yazılar elbette tartışmaya açıktır ama kabul etmek gerekir ki tamamen bana ait bir değerlendirmedir ve bu liste uzatılabilir.

Saygılarımla.

Celal Çelik: Hayatla oynama çocuğum.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=37013

Vakayinüvis: Gökler bulutlu efem.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=1461

Fulya: Sadece ilk kararı vermekte özgürsün.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=4076

Ali Gülcü: Kırlangıç balığının vefası.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=83865

Üç nokta: Parmaklarına kına olayım hayatın.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=53262

mamut: Tombul kız.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=25958

Ayna: Onlar söyledi ben dinlemedim.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=40000

Kerem Oğuz: İnsanları sevmeyen adam.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=81362

Alpay Bellisan: Dominant.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=13540

Madamex: Öyle yapma, kırışırsın.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=37703

Narçiçeği: Karaburun, iki bakkal bir furun, arpa ekmeği yemekten ne ağız kaldı ne burun.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=97569

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..